HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 19 KASIM 2025, ÇARŞAMBA

Orhangazi için otoriter belediye başkanı şart oldu

19.11.2025 00:00
Marmara bölgesinin gelişimi en açık yerleşim yerlerinin başında yer alan Orhangazi maalesef yanlış yönetim anlayışının kurbanı olmaktan kurtulamıyor. Merhum Turgut Ünlü Başkan da dahil olmak üzere 40 yıldır ilçeyi hep geriye götürdüler.

Artık bu anlayışa son verme zamanı gelmiştir. Evet artık bu kötü gidişata dur deme zamanı geldi de geçiyor bile. Kimse efsane değildi ve de hiç kimse de vazgeçilmez değildir.

Orhangazi'nin makus talihini değiştirme zamanı geldi de geçiyor bile. 40 yıllık Orhangazi belediyesinin icraatlarına bakılınca ilçenin ya düzenli olarak soyulduğunu ya da düzenli olarak geriye götürüldüğünü görürsünüz. Elbette ki bu süreç zarfında hizmet eden belediye başkanlarının güzel ve de ilçeye faydalı hizmetleri de olmuştur.

Bunu zaten sıklıkla takdir ediyoruz. Fakat bir güzellik var diye de elimizden çalınan Orhangazi'yi görmeyelim mi?

1984 yılından 2004 yılına kadar 20 yıl Orhangazi belediyesini yöneten Rahmetli Turgut Ünlü Başkan'ın döneminde güzel icraatların olması onu iyi bir belediye başkanı yapmaz. Olsa olsa kötünün iyisi yapar.

O dönemde Orhangazi'nin nüfusu 9000 civarındaydı ve de imar diye bir sürü. Bilenler bilirler şu an Atatürk İlköğretim Okulu'nun karşısındaki Nail Örgün Petrol 80'li yılların sonuna kadar şu anki Vakıfbank'ın karşısında yer alıyordu. O dönem istimlak edilerek şehir dışına taşındı.

Yani bugünkü yerine 80'li yılların sonunda şehir dışı diye tanımlanan bölge bugün Atatürk İlköğretim'in olduğu bölgedir. Arkaltı ya da Siteler Bölgesi dediğimiz yerler bataklık ve meyve bahçeleriydi. Merhum Turgut Ünlü Başkan'ın ekibinin şehir mimarisindeki anlayışını en iyi ifade eden yerler olarak ilçe tarihindeki yerini almıştır.

Hâlâ daha oradaki adresleri bulmakta zorlanıyorum. Dünyanın en karışık sokak yapılanması herhalde burasıdır. O dönemden başlayan anlayışla şehrin imarı tarumar edilmiştir.

Şimdi düzeltebilirsen ya da şehrin merkezindeki Kayyum Hafız Sokağı'nın haline bir bakın. Sümerbank yanından gelirken bugünkü Sağlık Eczanesinin olduğu binanın nasıl da önünüze çıktığını unutmayın. Tüm bunların nedeni senin adamın benim adamım, partilim ya da bizim olan muhabbeti.

İlçenin imar kaderini böyle mahvettiler. Benzer sorunlar merhum Turgut Ünlü Başkan'dan sonra iyice zirveye çıktı. Meclis üyelerinin yakınlarına göre imar değişiklikleri, arazi rantları ve tabii ki uyuşturucu ve mafya sistemine teslim edilmiş Orhangazi'nin geleceği.

Usulsüz faturalar, olmayan mal alımları, yapılmayan işlerin faturaları, su kaynaklarımıza dinamit döşeyen taş ocakları ve daha birçok sorunun temelinde adam kayırma, rantsal beklentiler ve de seçim yatırımları geliyor. İlçenin kırk yılı heba edilmiştir.

Oysa ki Orhangazi gerek coğrafi konumu gereği, gerekse de içinde barındırdığı zenginlikler açısından birçok il ile yarışacak bir potansiyele sahiptir.

Geç kalmış olsak bile hâlâ daha bu kötü gidişata dur diyebilecek imkânlara sahibiz. Yeter ki kendimize gelelim. Yaklaşan yerel seçimlerde yeniden bir yol kazası yapmayalım.

Bizim oğlan muhabbetini, yöreselci saçmalıkları ve de ucuz rant beklentilerini bir kenara koyup, kimsenin de bulunmaz Hint kumaşı olmadığı bilinciyle ilçemize sahip çıkalım. Particiliği bir kenara koyalım. Önceliğimiz partilerimiz değil Orhangazi olmalıdır.

Her zaman söylediğimiz gibi Orhangazi sevdasında bir araya gelelim. Önümüzdeki seçim döneminde denenmişleri bir kenara koyup, ilçeyi ileri götürecek kadroları işbaşına getirelim. Birilerinin koltuk sevdası Orhangazi'den büyük olamaz.

Bakınız çocuklarınız uyuşturucu, sanal kumar ve pavyon müteavimi oluyorlar. Babalarınızdan kalan mallarınızı bile evlatlarınız babalar gibi satarak pavyonlarda eritiyorlar. Böyle giderse Orhangazi halkının elinde toprağı bile kalmayacak.

Örnekköy'de bile uyuşturucu fabrikasının kurulduğunu ne çabuk unuttunuz. Bir an önce ilçenin sorunlarını ve de çözüm yollarını partiler ve de siyaset üstü bir anlayışla ele almalıyız. Uyuşturucuyla çocuklarımızı elimizden alanların yanı sıra taş ocaklarıyla da suyumuzu yok ediyorlar.

Ne yazık ki suyumuzu yok eden, ilçeyi toza mahkûm eden taş ocaklarından ortaklarını belediye yönetimine taşıdık.

LÜTFEN ÇÖZÜMÜ ÇOK DA UZAKTA ARAMAYALIM

Çözüm elimizin altındadır. Öncelikle silkinip kendimize gelmemiz gerekmektedir. Saniyende ilçe yönetimini partizanların ve de rantçıların tekerleri terk etmeden elimizi taşın altına koymalıyız.

Düşünsenize önünüzdeki yerel seçimlerde ittifakla partizan bir aday yerine ilçeyi bilen, ilçeyi dert edinen, uyuşturucu sorununu çok iyi gören, bürokrasiyi ve de devletin işleyişini bilen, mimar bir belediye başkanımız olsa, meclis üyelerinin de partisini değil ilçe menfaatlerini öncelikleyen kişilerden seçsek, bir dönem bu ekibe destek olsak ve de el birliğiyle ilçenin geleceğini imar etsek iyi olmaz mı? Elbette ki çok iyi olur. Bu bölümü özellikle vurgularsın gülüm. Bunu bir an önce hayata geçirmemiz gerekmektedir.

Belediye başkanlarının dışarıdan fakat devlet terbiyesi görmüş birisi olması ilçeye çok şey katar. Yıkılacak olan yerler yıkılır, yapılacak olan yerler yapılır. Kimse işini yaptırmak için adam aramaz.

Olacak işi olan da dert etmez. Her şey şeffaf olursa Orhangazi bir dönemde bile şaha kalkar. Yeminle söylüyorum ki cennet gibi bir ilçeyi imar etmek elimizde.

Koltuk sevdalarına kırmızı kart gösterelim. Çalıştaylar düzenleyerek ilçenin sorunlarını birlikte masaya yatıralım. Kent konseyini gerçek manada hayata geçirelim.

Sokaklarımızda çocuklarımız da güvenle oynayasınlar, hayvanlar da huzurla yaşayabilsinler. Bunlar hayal değil, hakikattir. Yeter ki istemesini bilin, birlikte hayata geçirelim.

Biz bunu yapabilecek güce sahibiz.

 
İrfan AYDIN / HÜSEYNİ / diğer yazıları
•Orhangazi için otoriter belediye başkanı şart oldu 19 00:00:00.11.2025
•Ülkemizde tarım ve hayvancılık gerileyince domuz ticaretinde zirveye oturduk, 05 00:00:00.11.2025
•2012 yılında Son Kale Cumhuriyet yazım nedeniyle soruşturma geçirdiğimi biliyor muydunuz? 29 00:00:00.10.2025
•MILLETVEKILLERİNE AÇIK ÇAĞRI 22 00:00:00.10.2025
•Sayın milletvekillerimize açık çağrımızdır 20 00:00:00.10.2025
•Terörsüz Türkiye sürecinin sefasını terörist başı Öcalan sürerken cefasını adli mahkumlara çektiriyorlar! 14 00:00:00.10.2025
•Adli mahkumları teröristlerin olmayan insaflarına terk edemezsiniz 07 00:00:00.10.2025
•Bu ülkeyi eşkıya ilan edilenlerin kurtardığını unutuyorlar 02 00:00:00.10.2025
•Gaziler Günü, siyasetin ayrıştırıcı diliyle değil, milletin ortak vicdanıyla anlam bulmalıdır 19 00:00:00.09.2025
•Derin NATO’nun “ÇETİN” ekibi Kılıçdaroğlu’na karşı birleşti 17 00:00:00.09.2025
•Terörsüz Türkiye için şehit ailelerinden destek isteyen Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a çağrımız: Lütfen siz de davalılarınızla barışın 10 00:00:00.09.2025
•Suriye’den sonra şimdi de Gazze’den mi sığınmacılar geliyor? 03 00:00:00.09.2025
•Allah Atatürk için dua etmeyi nankör kullarına nasip etmez 29 00:00:00.08.2025
•Kılıç Alilerin Atatürk’e yaptığını şimdilerde Erdoğan’a yapıyorlar 12 00:00:00.08.2025
•Terör Destekçileri tahliye edilirken adli mahkumlar bir yatakta 3 kişi yatırılıyor 29 00:00:00.07.2025
•Bu dünyadan bir Kadriye Teyze gelip geçti 29 00:00:00.07.2025
•“Nereden Çıkarttın Sen Bunu İrfan Aydın?” 15 00:00:00.07.2025
•İran, bu savaşı Kasım Süleymani’yi sattığında kaybetti 18 00:00:00.06.2025
•Terörist başı sözünde dururken Adalet Bakanı sınıfta kaldı 11 00:00:00.06.2025
•Hukuk Siyasetin Fahişesi, Basın da Metresi Olursa ülke felakete sürüklenir 01 00:00:00.06.2025
•Irz Düşmanları Rahatsız oluyorlar diye Gazetecilik yapmayalım mı? 29 00:00:00.05.2025
•Bu Milletin Ölüsü Bile Savaş Meydanında Yerini Alırken Dirilerine Ne Oluyor! 18 00:00:00.05.2025
•Bu topraklarda Bizans'ın değil, Selçuklu'nun çift başlı kartalı hüküm sürer 13 00:00:00.05.2025
•Korkmaz İbrahim Olan Nemrut’un Ateşinden 05 00:00:00.05.2025
•Canı Yananlar Beklesin... 16 00:00:00.04.2025
•Gitti Canımın Cananı… 14 00:00:00.04.2025
•KADİR GECESİNİ BİLİR MİSİNİZ? 26 00:00:00.03.2025
•Orhangazi’yi Kimse Sahipsiz Zannetmesin! 12 00:00:00.03.2025
•Ehl-i Beyt'in kadın modeli Hz. Fâtıma 07 00:00:00.03.2025
•Çocuklara Karşı Suç İşleyenlerden “Suça Sürüklenen Çocuklar” İçin Anlayış Bekliyoruz! 25 00:00:00.02.2025
•Durdurun bu cinayeti 12 00:00:00.02.2025
•Ne yaparsalar yapsınlar vatan evlatlarını yıldıramayacaklar 03 00:00:00.02.2025
•Şehitler Ölmez, ya Vatan?.. 29 00:00:00.01.2025
•Uyuma Orhangazi! Orhangazi’nin Geleceği FETÖ’den sonra şimdi de MENZİL tarikatına PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR!!! 21 00:00:00.11.2024
•Adaletin Bulunmadığı Yerde Herkes Suçludur /Hz. Ali 03 00:00:00.09.2024
•Köpek yavrusuna hazret diyenin selamı İmam Ali'ye erişmez 16 00:00:00.07.2024
•Siyasete Yaranmak İçin Yapılan Tutuklamalar Ülkenin Huzurunu Bozuyor! 07 00:00:00.07.2024
•Devlerin Lokması, Devletin Kamburu HEKTAŞ! 26 00:00:00.06.2024
•Doğu Türkistan’ın da Filistin’in de Kurtuluşu Kerbela’yı Anlamaktan Geçer 15 00:00:00.06.2024
•Gemport’u Kâra Geçiren Sendika Borusan Port İçin Neden Tehlike Olsun! 10 00:00:00.06.2024
•Kerbelanın hesabı görülmeden İslam Âlemi huzur bulmaz...! 31 00:00:00.05.2024
•İşçi Çocukları da İşveren Çocukları Kadar Sevimlidir! 23 00:00:00.05.2024
•Bu Milletin Ölüsü Bile Savaş Meydanında Yerini Alırken Dirilerine Ne Oluyor! 19 00:00:00.05.2024
•Orhangazi Siyasetinin ANNUNNAKİLERİ! 12 00:00:00.05.2024
•HEPİMİZ BİRAZ ÇOCUK OLSAYDIK NE OLURDU!? 23 00:00:00.04.2024
•Millet Kavga Değil Hizmet Bekliyor 18 00:00:00.04.2024
•Şimdi Orhangazi İçin Sözü Olanların Sözünü Dinleme Zamanı 04 00:00:00.04.2024
•Hırsızlara OY Vermeyin! 27 00:00:00.03.2024
•Bir Olursak Destan Yazarız 18 00:00:00.03.2024
•"Meclise Bir Deli! Lazım" dediniz Bağımsız Belediye Meclis üyesi Adayı Olduk 22 00:00:00.02.2024
•İnsanı Ölümden ECELi Korur! 11 00:00:00.02.2024
•Satılmış Basınla Neler Yapılmaz ki! 05 00:00:00.02.2024
•Uyuşturucu Baronlarının Veletleri Keyif Sürecek Diye Ilıca’yı Peşkeş mi Çekmek İstiyorlar! 24 00:00:00.01.2024
•Kapıkulu Olmayı Marifet Zannedenler 10 Ocak Özgürlük Ruhunu Anlayamazlar 16 00:00:00.01.2024
•Katmer Cinayetine SESSİZ KALANLAR Altın İçin Kıyamet Koparıyorlar! 12 00:00:00.01.2024
•Bu Kavga Oğuz Soyu İle Dönme Soyunun Kavgasıdır 03 00:00:00.01.2024
•Vatan Evlatları Siyasiler Şov Yapsınlar Diye Şehit Olmuyorlar! 27 00:00:00.12.2023
•Çaresizseniz Çare Sizsiniz 20 00:00:00.12.2023
•İYİ Parti Havlu mu Attı Göz mü Kırpıyor! 11 00:00:00.12.2023
•Gayrimeşru yaşantısı olanlar yönetime talip olmasınlar! 05 00:00:00.12.2023
•Orhangazi’ye Kıymayın Efendiler! 24 00:00:00.11.2023
•Porno Fotolarıyla Yapamadıklarını Sahte Hesapla Yapmaya Kalktılar! 15 00:00:00.11.2023
•Peygamberin Vasiyetine İhanet Ettiğimiz Gibi Atatürk’ün de Vasiyetine Uymadık! 10 00:00:00.11.2023
•Erzurumlular Dernek Yönetimi Susarak Bu Ayıbı Kapatamazlar! 08 00:00:00.11.2023
•Kendi İşlerinde Başarısız Olanlar Marmarabirlik’e Sarıyor 25 00:00:00.10.2023
•3.Göz Medyaya Yapılan Operasyonların Yüzde Biri Çetelere Yapılsaydı Ülke Güllük Gülistanlık Olurdu 17 00:00:00.10.2023
•Hakkını Aramayan Şereflerini de Kaybeder 12 00:00:00.10.2023
•Gençlerin BAŞ BELASI; Sanal Kumar ve Tefecilik 26 00:00:00.09.2023
•Soylu’nun SOYTARISI da Çocuk Por..cusu Çıkmış! 19 00:00:00.09.2023
•Vefası Olmayanın KURTULUŞu da Olmaz! 09 00:00:00.09.2023
•Şahsıma Yapılan Her Yanlışı Affedebilirim Lakin Değerlerime Yanlışı Kabul Etmem 06 00:00:00.09.2023
•Zafer Bayramında Atatürk’ün Sır Katibi Deli Halit Paşayı Anlamak… 29 00:00:00.08.2023
•Ne Yani Haksızlık Karşısında Dilsiz Şeytan mı Olalım!? 16 00:00:00.08.2023
•Destek Sizden Cesaretle Olayların Üzerine Gitmek Bizden 10 00:00:00.08.2023
•Orhangazi’nin 25 Yıldır Çözülemeyen Sorunu EMNİYET BİNASI 03 00:00:00.08.2023
•3.Göz Medya Neden Çetelerin Hedefinde!? 28 00:00:00.07.2023
•Dağ Zannettiğimiz Meğerse Gölgesinde Koca Bir Şehir Kurulan Gemiymiş! 14 00:00:00.07.2023
•Çeteler Rahatsız Oluyor Diye Gazetecilik Yapmayalım mı! 27 00:00:00.06.2023
•Suçumuz Milletin Namusuna Sahip Çıkmak Mı! 12 00:00:00.06.2023
• “Arlıyı Öldürür Bir Saman Çöpü / Arsıza Süngü de Batmıyor Oğul” 30 00:00:00.05.2023
•Bu Milletin Ölüsü Bile Savaş Meydanında Yerini Alırken Dirilerine Ne Oluyor! 18 00:00:00.05.2023
•Kim Seçilirse Seçilsin Görevimiz Gereği Muhalif Basın Olmaya Devam Edeceğiz! 14 00:00:00.05.2023
•Allah Eşekleri Sırtımızda Taşıyalım diye Yaratmadı! 08 00:00:00.05.2023
• Can Yakanlar Canlarının Yanacağı Günü Beklesinler! 01 00:00:00.05.2023
•Beni Düşmanlarım Diriltirken Sırtımda Taşıdıklarım Hançerliyor! 17 00:00:00.04.2023
•Gitti Canımın Cananı… 14 00:00:00.04.2023
•Bu Seçim Mandacılar Arasında Geçecek Gibi Görünüyor! 10 00:00:00.04.2023
•Adalet İstiyoruz, Suç Mu!? 03 00:00:00.04.2023
•Bu Topraklarda Radikalizme Yer Yoktur! 23 00:00:00.03.2023
•Bir Olursak Destan Yazarız 20 00:00:00.03.2023
•Reis Sedat Peker Ne Zaman Konuşacak! -1- 13 00:00:00.03.2023
•Adalet İstemek ve de Namuslu Olmak Suç mudur!? 10 00:00:00.03.2023
•Siyasiler Aradan Çekilseler Halkın Sorunları Kalmaz 04 00:00:00.03.2023
•Emaneti Ehline Vermek 03 00:00:00.03.2023
•Deprem Değil İhmaller ve Vefasızlıklar Öldürüyor!!! 01 00:00:00.03.2023
•Sinan Ateş Cinayetinde MHP Yönetimi Nihayet Doğru Adım Atmaya Başladı! 28 00:00:00.02.2023
•Üç Kuruş İçin Annesine Kıyan Polis Kaç Paraya Ülkesini SATAR!? 27 00:00:00.02.2023
•Af Etmeyen Af Beklemesin 26 00:00:00.02.2023
•Bu Kavga Oğuz Soyu ile Dönme Soyunun Kavgasıdır 25 00:00:00.02.2023
•Çocuklarımız TORBACILARIN, Basın Mensupları da Siyasallaşmış Adliyelerin İnsafına mı Terk Edildi! 24 00:00:00.02.2023
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”

Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.