HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 31 EKİM 2025, CUMA

Kadın istihdamı yerinde sayıyor

10.03.2023 13:45
Kadın istihdamı yerinde sayıyor
Kadın istihdamı yerinde sayıyor
Türkiye İnsan Yönetimi Derneği'nden (PERYÖN) 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle yapılan açıklamada, tüm dünyada afetlerin yıkıcı etkisinden en çok etkilenen grubun kadınlar olduğuna işaret edilerek, "Pandemi sürecinde olduğu gibi Kahramanmaraşlı depremlerin yol açtığı krizden de kadınların daha çok etkileneceği muhakkak. Bu sebeple bu krizi yönetirken kadın işgücünü afet sonrası krizden korumak için kendisi ve yakınları depremden etkilenmiş kadınlara odaklı rehabilitasyon çalışmaları, mesleki gelişim odaklı eğitim ve mentorluk programları düzenlemek, kadın istihdamı odaklı teşvikler uygulamak ve uzaktan çalışma imkânı sunan altyapılar kurmak önemli" denildi.

Bugün 4 genç kadından 1'i işsiz

Açıklamada şu görüşlere yer verildi: "Cumhuriyet'in 100. yılını kutlamaya hazırlandığımız bu 8 Mart'ı, ülkemiz kadınlarını ekonomide, siyasette ve toplumsal hayatta hâlen hak ettikleri eşit temsiliyet noktasına getirememiş olmanın burukluğu içinde yaşıyoruz. TÜİK'in açıkladığı Aralık 2022 İşgücü İstatistikleri raporuna göre, ülkemizde istihdam oranı erkeklerde yüzde 66, kadınlarda ise yüzde 31.3 seviyesinde. Yani, ne yazık ki kadın istihdamı henüz erkek istihdamının yarısı seviyesinde bile değil. Kadın girişimcilik oranı ise yalnızca yüzde 14. Genç nüfusta işsizlik oranı ise erkeklerde yüzde 15.4, kadınlarda ise yüzde 25.4 olarak tahmin ediliyor. Yani, bugün ülkemizdeki 4 genç kadından 1'i işsiz… Yine TÜİK verilerine göre, bundan 10 yıl önce kadın istihdam oranı yüzde 26.3 seviyesindeydi. Buna göre, son 10 yılda kadın istihdamında kat edebildiğimiz yol yalnızca yüzde 5'lik artış… Son 10 yılda aldığımız yola bakılırsa, önümüzde gidecek çok uzun bir yol ve bu alanda atmamız gereken acil adımlar var."

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.