HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 31 EKİM 2025, CUMA

YEŞİLÇAM ATMOSFERİ BU KAFEDE YENİDEN CANLANIYOR Yeşilçam esintisini sonuna kadar yaşayın

27.05.2023 02:55
YEŞİLÇAM ATMOSFERİ BU KAFEDE YENİDEN CANLANIYOR Yeşilçam esintisini sonuna kadar yaşayın
YEŞİLÇAM ATMOSFERİ BU KAFEDE YENİDEN CANLANIYOR Yeşilçam esintisini sonuna kadar yaşayın
İstanbul Avrupa yakasında Bağcılar Güneşli'de bulunan "Yeşilçam Sokağı Kafe" Yeşilçam'ın unutulmaz atmosferini canlandırılan bir kafe olarak birçok kişinin ilk tercihi haline geldi.

Oluşturulan Yeşilçam atmosferi ile gelen herkesi kendine hayran bırakan "Yeşilçam Sokağı Kafe" oluşturduğu konsepti sinema yıldızlarının resimlerinin bulunduğu duvarların önünde çayını ve kahvesini yudumluyor, sohbet ediyor.

Aynı zamanda kahvaltı yapabileceğiniz en eşsiz mekanlardan biri olan Yeşilçam, adı üzerine farklı konsepti ve dekoruyla dikkat çekiyor. Mekanın her bir köşesinde Yeşilçam'ın ünlü simalarına ait fotoğraflar, posterler ve antika eşyalar bulunuyor. Dolayısıyla burada nostaljik bir yolculuğa çıkacağınız kesin.

HER MASA BİR YEŞİLÇAM YILDIZI

Yeşilçam Sokağı Kafe'de gelen misafirleri ise karşılayan hoş sürprizlerden birisi de her oturulan masa bir Yeşilçam oyuncusunun adını taşıyor. Kemal Sunal, Türkan Şoray, Sadri Alışık, Gülşen Bubikoğlu, Hülya Koçyiğit, Münir Özkul, Adile Naşit, Ayşen Gruda, Kadir İnanır, Cüneyt Arkın, Emel Sayın, Zeki Müren, Şener Şen gibi birçok Yeşilçam oyuncusu sizi karşılıyorlar.



SELVİ BOYLUM'DAN HABABAM SINISIFINA KADAR…

Birçok ünlünün rol aldığı Hababam Sınıfı, Şener Şen ve İlyas Salman'ın başrollerini paylaştığı "Çiçek Abbas", Kemal Sunal ve Ayşen Gruda'nın oynadığı "Çöpçüler Kralı", Sadri Alışık'ın "Turist Ömer", Türkan Şoray ve Kadir İnanır'ın "Selvi Boyum Al Yazmalım" ve yine çok sayıda ünlünün oynadığı "Gülen Gözler" filminden resimlerle donatılan duvarları ve her sayfasında sinema dünyasının ünlü isimlerinin fotoğrafları ve menüye verdikleri isimlerin bulunduğu menüleriyle kafeye gelenler geçmişe kısa bir yolculuk yapıyor. Örneğin menülere verilen isimler arasında; Güdük Necmi, Çiçek Abbas, Turist Ömer, Tulum Hayri…



HER SAYFADA AYRI BİR GÜLÜMSEME

Mekana gittiğimizde ilgimizi çekenleri ise bizle ilgilenen Şef Uğur Akman'a sorarak sohbet etmeye başladık. Masalardan menülere kadar özenle hazırlık yaptıklarını anlatan Uğur Akman, "Müşteriler menü sayfasını çevirince yüzlerinde bir gülümseme oluyor. Her yere ayrı nostalji havası vermeye çalışılan bir yer. Gençler geçmişimizi unutmaya başladı. Biz de onlara eskiden anne ve balarımız böyle yaşardı, şunlar vardı gibi bir mesaj da iletmek istedik. Sabahtan akşama kadar da nostaljik müzik çalarak onları Yeşilçam'a götürüp getiriyoruz." diye konuştu.

Kafede garsonluk yapan 19 yaşında ki Azad Erdoğan, "Bazen müşteriler nostaljik havayı yakalamak içim 'bana bir Kemal Sunal getirir misin?" ya da "Güdük Necmi var mı?" diyor. Çok güzel bir ortam." dedi. Azad Erdoğan yaşının genç olması dolayısıyla bazı sanatçıların birçok karakterini hatırlamadığını aktararak, "Burada çalışmaya başlayınca birçok değeri bende Yeşilçam Sokağı Kafede öğrendim. Biz çalışanlar için de böyle bir ortamın olması bizi çok duygulandırdı. Türkan Şoray, Adile Naşit, Kemal Sunal ile birlikte çalışıyoruz." ifadesini kullandı.



İSTANBUL'DA HER DEFASINDA UĞRAK YERİMİZ

Bursa Orhangazi'den İstanbul'a Halası Hülya Andaç'ı ziyaretinde kendisi için düzenlenen doğum gününde Yeşilçam Sokağı Kafe ile tanıştığını söyleyen Üniversite öğrencisi Mustafa Egehan Demirel'de hiç bir mekanda böyle bir menü görmediğini ve şaşırdığını dile getirerek, Türkan Şoray, Adile Naşit, Şener Şen, Kemal Sunal'ın fotoğraflarının bulunduğu sayfalardan seçim yapmalarının büyük keyif ve heyecan verici olduğunu ifade etti.

EN GÜZEL KOMŞUMUZ YEŞİLÇAM SOKAĞI

Güneşli sakinlerinden Hülya Andaç'ta yaşadıkları muhitte böyle bir ortam oluşmasının kedisini çok mutlu ettiğini vurgulayarak, "Eski sanatçılarımızı görmek çok güzel. Hepsini tekrar her geldiğimizde hatırlıyoruz. Gerek oluşturdukları konsept gerek çalışan personelinin güler yüzü ile bizler için vazgeçilmez mekanların başında gelmektedir" diye konuştu.
Haber-Muharrem DEĞİRMEN- 3. GÖZ HRA






 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.