HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 21 AĞUSTOS 2025, PERŞEMBE

Bir Milletin Dirilişi ve Gençliğe Emanet Edilen Bir Cumhuriyet

18.05.2025 00:00
Her milletin tarihinde dönüm noktaları vardır; geçmişin yükünü sırtlayıp geleceği inşa etmek için yeni bir başlangıca ihtiyaç duyduğu anlar… Türk milleti için bu an, hiç kuşkusuz 19 Mayıs 1919'dur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıkarak Kurtuluş Savaşı'nın ilk adımını attığı bu tarih, sadece bir askeri hareketin başlangıcı değil, aynı zamanda bir milletin kaderini kendi ellerine alma iradesinin doğuşudur.

 "Ben 1919 senesi Mayıs'ı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddî hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran bir mânevî kuvvet vardı." diyen Atatürk, bu büyük yürüyüşü sadece silahla değil, inançla, kararlılıkla ve milletine duyduğu sonsuz güvenle başlatmıştır.

19 Mayıs: Gençliğe Bırakılan Kutlu Bir Miras

19 Mayıs, aynı zamanda Atatürk'ün gençliğe duyduğu güvenin ve inancın en somut göstergesidir. Çünkü O, kurtuluşun ancak bilinçli, sorgulayan ve cesur bir gençliğin omuzlarında yükseleceğini çok iyi biliyordu. Bu sebeple 19 Mayıs'ı Gençlik ve Spor Bayramı ilan etmiş, Cumhuriyet'i gençliğe emanet etmiştir. Bu emanet, sadece bir idari sistem değil; bağımsızlık, özgürlük ve çağdaşlık ülküsüdür.

Atatürk, gençliğe hitabında şöyle seslenmiştir:

 "Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir."

Bu cümle, sıradan bir çağrı değil, bir sorumluluk manifestosudur. Atatürk, Cumhuriyet'in yıkılmak istenebileceğini, iç ve dış tehditlerin varlığını, hatta bir gün ülkenin işgal edilebileceğini öngörmüş ve bu ihtimale karşı gençliğe seslenmiştir. Çünkü O, bir milletin en sağlam teminatının, tarihini bilen ve geleceğe sahip çıkan genç kuşaklar olduğunu çok iyi biliyordu.

Atatürk'ün gençliğe dair sözleri sadece bir güven ifadesi değil, aynı zamanda bir vizyonun da yansımasıdır. O, gençliğin düşünmesini, sorgulamasını, bilim ve sanatla yoğrulmasını istemiştir:

 "Gençler! Cesaretimizi pekiştiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız."

Bu sözler, Atatürk'ün gençliği yalnızca ülkenin bekçisi değil, aynı zamanda onun fikir önderi, bilim insanı, sanatçısı ve vicdanı olarak da gördüğünü açıkça ortaya koyar. Onun hedefi, sadece bağımsız bir ülke kurmak değil, aynı zamanda akılcı, laik ve çağdaş bir toplum inşa etmekti. Bu nedenle, gençliği sadece siyasi değil, kültürel bir dönüşümün de öncüsü olarak görmüştür.

Bugünün Gençliğine Düşen Sorumluluk

19 Mayıs, sadece bir anma günü değil, aynı zamanda bir yüzleşme ve hesaplaşma günüdür. Atatürk'ün emanet ettiği değerlere ne kadar sahip çıkabildiğimizin sorgulandığı bir gündür. Bugünün gençliği, Atatürk'ün işaret ettiği gibi, her şart altında "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" bireyler olmak zorundadır.

 "Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkada kalmayacak."

Bu inancı boşa çıkarmamak için gençliğe düşen en büyük görev, bilgiyle donanmak, eleştirel düşünmek, bilime sarılmak ve her koşulda özgürlük ve bağımsızlıktan taviz vermemektir. Atatürk'ün bıraktığı miras, sadece bir yönetim biçimi değil; aynı zamanda ahlaki bir sorumluluktur.

Son Söz Yerine: Emanete Sahip Çıkmak

Bugün, 19 Mayıs'ta bir kez daha Samsun'a çıkan o genç subayı, yüreği bağımsızlık aşkıyla yanan o lideri hatırlıyoruz. Ama daha önemlisi, onun gençliğe bıraktığı o eşsiz emaneti bir kez daha omuzlarımızda hissediyoruz. Cumhuriyet'i korumak, yaşatmak ve ileri taşımak için mücadele etmek, sadece bir görev değil, bir onurdur.

 "Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır."

Bu inançla, 19 Mayıs'ı sadece bir bayram olarak değil, aynı zamanda bir bilinç, bir kararlılık ve bir direniş günü olarak kutlamak zorundayız. Çünkü 19 Mayıs, geçmişe bir saygı duruşu olduğu kadar, geleceğe tutulmuş bir ışıktır. Ve bu ışık, ancak gençliğin ellerinde sonsuza kadar parlayacaktır.

 
Enbiya Bakır / 'ZAFER' e Doğru / diğer yazıları
•Depreme Hazırlıksız Orhangazi 20 00:00:00.08.2025
•Yeniköy Sahası Çürürken Kim Seyirci, Kim Sorumlu? 12 00:00:00.08.2025
•Bursa Mitinginde Milli Duruşun Fotoğrafı 05 00:00:00.08.2025
•Orman Yangınları ve Sınıfta Kalan Orman Bakanı 29 00:00:00.07.2025
•Bekir Aydın! Hani sporcunun dostu idin? 24 00:00:00.07.2025
•GENÇLERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI: ORHANGAZİ’DE SOSYAL YAŞAM NEREDE? 15 00:00:00.07.2025
•Kerbela ve Hz. Hüseyin’den Öğrendiğim İlk Hakikat 05 00:00:00.07.2025
•GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE UNUTULAN BİR TARİH ILIPINAR HÖYÜĞÜ 02 00:00:00.07.2025
•Yaşamın Kökü mü, Kârın Dibi mi? 25 00:00:00.06.2025
•Yönetilemeyen İlçe Orhangazi 18 00:00:00.06.2025
•Çocukların Gözlerinde Saklı Bir Milletin Hikayesi 11 00:00:00.06.2025
•Bir Otelin Sessiz İhaneti 29 00:00:00.05.2025
•Bir Milletin Dirilişi ve Gençliğe Emanet Edilen Bir Cumhuriyet 18 00:00:00.05.2025
•Ekümeniklik İddiası ve Lozan Antlaşması 13 00:00:00.05.2025
•Bu Bir Gözdağı mı, Yoksa Sessiz Bir Keşif mi? 05 00:00:00.05.2025
•Milli Egemenlik, Göç Politikaları ve Tehdit Altındaki Türkiye 22 00:00:00.04.2025
•Şehitlerimizi Unutmak İhanettir, Anmak ise Vefa Borcudur! 16 00:00:00.04.2025
•Prof. Dr. Haydar Baş’ı Vefatının 5. Yılında Rahmetle Anıyoruz 14 00:00:00.04.2025
•Adaletin Peşinde: Tarihten Günümüze Adalet Mücadelesi 09 00:00:00.04.2025
•Orhangazi'nin Lojistik ve Depolama Potansiyeli: Değerlendirilmeyi Bekleyen Bir Fırsat 26 00:00:00.03.2025
•Çanakkale’de Kanla Yazılan Destan ve Orhangazi’nin Kahraman Evlatları 16 00:00:00.03.2025
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.