HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 03 EKİM 2025, CUMA

Hangi Gençlik? Hangi Ekonomi? Hangi Eğitim?

02.10.2025 00:00
Toplumların tarih sahnesindeki yolculukları, yalnızca ordularla, siyasilerle ya da büyük liderlerle şekillenmez. Asıl belirleyici olan; gençliğin enerjisi, ekonominin gücü ve eğitimin kalitesidir. Bunlar bir ülkenin geleceğinin sacayaklarıdır. Ne yazık ki ülkemizde yıllardır bu üç alanda büyük tartışmalar yapılır, fakat ortaya çıkan sonuçlar çoğu kez daha fazla belirsizlik olur. Bugün sorulması gereken üç temel soru vardır: Hangi gençlikten söz ediyoruz? Hangi ekonomiyi inşa ediyoruz? Ve hangi eğitimle geleceğimizi şekillendiriyoruz?

Gençlik üzerine konuşmaya başladığımızda, hepimizin aklında farklı bir tablo canlanıyor. Kimi için gençlik, ellerinde telefonla vakit harcayan, sosyal medyada kaybolan bir kuşaktır. Kimi için ise idealist, sorgulayan, ülkesini daha ileriye taşımak isteyen bir potansiyeldir. Gerçek tablo ise her iki uç arasında gidip gelmektedir. Bugün gençlerin bir bölümü bilimde, sanatta, sporda büyük başarılar elde ediyor. Uluslararası yarışmalarda derece alan öğrencilerimiz, kendi girişimlerini kurarak dünyaya açılan genç girişimcilerimiz var. Ancak aynı zamanda iş bulamayan, umutsuzluğa kapılan, ülkesinden umudunu keserek göç etmeyi tek çıkış yolu gören büyük bir kesim de var. Üniversite mezunu işsizler ordusu, bu çelişkinin en somut göstergesidir. Gençlerimiz, daha yolun başında iken ağır borç yükleri ve işsizlikle mücadele etmek zorunda kalıyor. Sadece maddi değil, manevi anlamda da derin bir yorgunluk yaşıyorlar. Peki, biz hangi gençliği istiyoruz? Umutsuz, pasif, tüketim kültürünün içinde kaybolmuş bir gençlik mi? Yoksa umutla, azimle ve üretme arzusuyla geleceğe yürüyen bir gençlik mi?

Gençlik meselesini sadece bireysel sorunlar üzerinden okumak da yanıltıcıdır. Çünkü gençliği şekillendiren en önemli faktör, içinde yaşadığı ekonomik düzendir. Ekonomi, bir ülkenin hayat damarlarıdır. Güçlü ekonomi, gençlere güven verir; zayıf ekonomi, gençlerin hayallerini törpüler. Bugün ekonomik tabloya baktığımızda, gençler açısından umut verici bir manzaradan çok kaygı dolu bir atmosfer görüyoruz. Gıda fiyatlarından kiralara, eğitim masraflarından ulaşıma kadar her alanda artan maliyetler, gençlerin hayatını yaşanmaz hale getiriyor. Üniversiteyi yeni bitirmiş bir gencin aldığı maaşla kendi ayakları üzerinde durması neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. Üstelik iş bulmak da başlı başına bir sorun. Yıllarca okuyan, emek veren gençlerimiz mezun olduklarında çoğu kez kendi alanlarında iş bulamıyor; bulsalar bile düşük ücretlerle ve güvencesiz koşullarda çalışmak zorunda kalıyor.

Ekonominin üretimden uzaklaşıp tüketim ağırlıklı hale gelmesi, gençlere fırsat yerine engel çıkarıyor. Oysa ekonomi dediğimiz şey, sadece rakamlar, borsa endeksleri, büyüme oranları değildir. Ekonomi, bir gencin sabah evden çıkarken cebinde yol parasını bulup bulamamasıdır. Ekonomi, üniversite öğrencisinin yurt bulup bulamaması, ailesinin ona harçlık gönderebilip gönderememesidir. Ekonomi, mezun olan bir gencin iş bulup bulamaması, bulduğunda da emeğinin karşılığını alıp alamamasıdır. Peki, biz hangi ekonomiden söz ediyoruz? Gençlerini destekleyen, onların girişimlerini teşvik eden, üretim odaklı ve adil bir ekonomiden mi? Yoksa günübirlik borçlanmalarla ayakta duran, dışa bağımlı ve gençlerini işsiz bırakan bir ekonomiden mi?

Ve gelelim üçüncü meseleye: eğitim. Eğitim bir ülkenin geleceğini belirleyen en stratejik alandır. Eğitim, sadece okuma-yazma öğretmez; düşünmeyi, sorgulamayı, üretmeyi öğretir. Eğitim, bir toplumun ufkunu açar. Ne yazık ki bizim eğitim sistemimiz uzun yıllardır sorunlarla boğuşuyor. Sürekli değişen sınav sistemleri, ezberci müfredatlar, ideolojik tartışmaların gölgesinde kalan politikalar, gençlerin potansiyelini köreltiyor. Öğrenciler sınavdan sınava koşarken hayata dair hiçbir beceri kazanamıyor. Okulların bir kısmı niteliksiz, öğretmenler mutsuz, veliler umutsuz.

Bugün çocuklarımız küçük yaşlardan itibaren ağır bir sınav stresinin içine giriyor. İlkokuldan itibaren dershaneler, özel kurslar, test kitapları arasında sıkışıyorlar. Oysa eğitim dediğimiz şey yalnızca sınav kazanmak değildir. Eğitim, insanı hayata hazırlamaktır. Biz hangi eğitimden bahsediyoruz? Bilimsel düşünceyi merkeze alan, merak uyandıran, sorgulamayı öğreten, dünyayla rekabet edebilecek bireyler yetiştiren bir eğitimden mi? Yoksa ezbere dayalı, gençleri diplomalı ama donanımsız hale getiren bir eğitimden mi?

Gençlik, ekonomi ve eğitim… Bu üçü ayrı ayrı konuşulamaz. Birinde yaşanan sorun diğerine doğrudan yansır. Eğitim kalitesiz olursa ekonomi nitelikli iş gücü bulamaz. Ekonomi üretimden uzaklaşırsa gençler iş bulamaz, beyin göçü artar. Gençler umutsuz olursa toplumun geleceği karanlıklaşır. O yüzden bu üç soruya aynı anda cevap vermek zorundayız. Hangi gençliği istiyoruz? Hangi ekonomiyi kurmak istiyoruz? Hangi eğitimle bu geleceği inşa edeceğiz?

Cevap, sadece hükümetlerin, sadece siyasi partilerin değil, bütün bir toplumun vereceği cevaptır. Eğer biz gençliği özgür kılmayı, ekonomiyi üretime yönlendirmeyi, eğitimi bilimselleştirmeyi tercih edersek, işte o zaman gelecekten umutla söz edebiliriz. Ama klişelerle, günübirlik çözümlerle, sloganlarla yetinirsek, bu üç sorunun cevabını hiçbir zaman bulamayız.

Bugün geldiğimiz noktada, karşımıza çıkan en önemli gerçek şudur: Gençlik umutsuz, ekonomi kırılgan, eğitim ise çıkmazdadır. Bu tabloyu değiştirmek için sadece eleştirmek yetmez; cesur, kararlı ve uzun vadeli adımlar atmak gerekir.

Eğer gerçekten güçlü bir gelecek inşa etmek istiyorsak, önce gençliğe güvenmek zorundayız. Onların hayallerine alan açmalı, beyin göçünü durdurmalı, kendi ülkelerinde üretim yapabilecekleri imkanları sağlamalıyız. Gençlik kaybedilirse, geleceğin temeli kaybolur.

Ekonomiyi günü kurtarmak üzerine değil, üretim, adalet ve istihdam üzerine kurmalıyız. Genç girişimcinin önünü açan, emeğin karşılığını veren, yoksulluğu değil refahı yaygınlaştıran bir ekonomi inşa edilmeden hiçbir alanda ilerleme sağlanamaz.

Ve en önemlisi, eğitim sistemini kökten değiştirmeden hiçbir şey değişmez. Eğitim, ideolojik tartışmaların değil; bilimin, özgür düşüncenin ve çağdaş değerlerin alanı olmalıdır. Sorgulayan, üreten, dünyayla rekabet edebilecek bireyler yetiştirmek zorundayız.

Eğer gençliğe umut, ekonomiye istikrar, eğitime bilim koymazsak; geleceğe dair hiçbir sözümüz inandırıcı olmayacaktır. Ama tam tersine, bu üç temel alanda cesur reformlar yaparsak, yalnızca bugünü değil yarını da kurtarmış oluruz.

Asıl soru hâlâ masada duruyor: Biz gerçekten hangi gençliği, hangi ekonomiyi, hangi eğitimi istiyoruz? İşte vereceğimiz bu cevabın niteliği, ülkemizin kaderini belirleyecektir.

 
Yüksel AKBAYRAK / TERS KÖŞE / diğer yazıları
•Hangi Gençlik? Hangi Ekonomi? Hangi Eğitim? 02 00:00:00.10.2025
•FUTBOL SAHADA DEĞİL, MONİTÖR BAŞINDA OYNANIYOR 25 00:00:00.09.2025
•Gaziler Günü’nün Gerçek Manası Üzerine 19 00:00:00.09.2025
•Halkın Gerçek Gündemi Nerede? 17 00:00:00.09.2025
•Bağımsızlık Bir Kimliktir 10 00:00:00.09.2025
•Boş Tencere Siyaseti Yıkar 03 00:00:00.09.2025
• Ağustos Türklüğün Zaferlerle Yoğrulmuş Ayı 29 00:00:00.08.2025
•ORHANGAZİ’DE SPORUN ÇÖKÜŞÜ: 20 00:00:00.08.2025
•Orhangazi: Kaybolan Potansiyelin Hikâyesi 12 00:00:00.08.2025
•Depremi unutan geleceğini gömer! 05 00:00:00.08.2025
•İklim Kanunu Sonrası Orman Yangınları ve Doğa Katliamları: Ülkemizin Vahim Tablosu ve Yasal Mücadeledeki Eksikler 29 00:00:00.07.2025
•Kağan Usta’dan Gençliğe Yatırım, Bekir Aydın’dan Ücretli Tesis! 24 00:00:00.07.2025
•Bir Ahırın Sessizliği 15 00:00:00.07.2025
•“Zulme Boyun Eğmeyenlerin Efendisi: Hz. Hüseyin” 05 00:00:00.07.2025
•Hücrede Doğan Siyasi Cazibe: Ümit Özdağ ve Yeni Neslin Sessiz Haykırışı 02 00:00:00.07.2025
•150 GÜNÜN ARDINDAN ORHANGAZİ 25 00:00:00.06.2025
•“Hedef Türkiye” Gerçeği: Bir Uyarının Gölgesinde 20 Yıl 18 00:00:00.06.2025
•Ekonomik Gerçekler ve Çözüm Arayışları 11 00:00:00.06.2025
•İznik’te Sessiz Ama Derin Bir Değişim 29 00:00:00.05.2025
•ADD Aile Şirketi Değildir, Egoların Gölgesi Hiç Değildir ADD: Açılımı Artık “Aile Dostları Derneği” mi? 21 00:00:00.05.2025
•19 Mayıs bir uyanış, bir itiraz, bir meydan okumadır 18 00:00:00.05.2025
•Sadabat Paktı Krizler İçinde Doğunun Ortak Aklı 13 00:00:00.05.2025
•"Sadece Bir Kişiye Değil, Bir Duruşa Saldırıdır Bu" 05 00:00:00.05.2025
•Hayalden Hakikate 22 00:00:00.04.2025
•TÜRKİYE İÇİN KRİTİK BİR DÖNEMEÇ İKLİM YASASI VE DEVLETİN STRATEJİK KARARLARI 16 00:00:00.04.2025
•Sosyal Devlet, Milli Devlet ve Atatürkçü Duruşun Mirasçısı 14 00:00:00.04.2025
•En yüce değer ADALET 09 00:00:00.04.2025
•İklim Kanunu’na Karşı Çıkmalıyız! 26 00:00:00.03.2025
•OĞUZ TÖRESİ VE ÇANAKKALE - ATATÜRK'SÜZ ZAFER OLMAZ! 18 00:00:00.03.2025
•Bir Milletin Ruhunu Yaşatan Tarihler 12 Mart ve 14 Mart 12 00:00:00.03.2025
•Oğuz Kağan'dan Atatürk'e Uzanan Kutsal Miras Türk Kadını 07 00:00:00.03.2025
•Güçlü Türkiye için: İklim yasasına hayır! 04 00:00:00.03.2025
•AYNI SENARYO, AYNI FİGÜRANLAR 24 00:00:00.01.2024
•CHP ORHANGAZİ’DE NEREYE KOŞUYOR? 12 00:00:00.01.2024
•HAKSIZLIKLARA ve BASKILARA RAĞMEN... 03 00:00:00.01.2024
•CHP’DE AKIL TUTULMASI MI YAŞANIYOR? 27 00:00:00.12.2023
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.