HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 19 MAYIS 2025, PAZARTESİ

Türkan Saylan ve Fetö'ye Karşı Onurlu Direniş

Geçmişi Anlamak, Geleceği Kurmak: Türkan Saylan'ın Uyarılarını Neden Dinlemediler?
 
18.05.2025 21:44
Türkan Saylan ve Fetö'ye Karşı Onurlu Direniş
Türkan Saylan ve Fetö'ye Karşı Onurlu Direniş
Türkan Saylan, boğaz kıyısında oturup sadece gelip geçen gemilere hayranlıkla bakarak vatanını seven bir insan değildi. O, Türkiye'yi sokak sokak, dağ köyü dağ köyü gezerek; dokunulmayanlara dokunarak, dışlanmışların ellerini tutarak, çaresizlerin sesi olarak sevdi bu memleketi.

Cüzzam hastalarının yüzüne bakılmadığı, el uzatılmadığı bir dönemde onların yaralarını elleriyle sardı. "Tecrit" edilenlerin, görmezden gelinenlerin, toplum dışına itilenlerin en büyük destekçisi oldu. Ötekileştirilenlere umut, kız çocuklarına gelecek, karanlığa direniş sundu. 32 bin kız çocuğunun kaderine dokundu. Eğitime erişemeyen, okutulmayan, kaderine terk edilen binlerce genç kıza bir başka ihtimalin kapısını araladı.

Ama sadece sağlıkçı değildi Türkan Hoca; aynı zamanda bir Cumhuriyet aydını, bir insan hakları savunucusu ve ilerici bir düşünce kadınıydı. Ve bu yüzden, hedef tahtasına kondu.

Fetullah Gülen Yapılanmasına Karşı İlk Uyarıyı Yapanlardan Biriydi

1990'lı yılların sonu… Türkiye, bir yandan ekonomik krizlerin kıskacında, diğer yandan siyasi belirsizliklerin ortasında sıkışmış bir ülke görünümündeydi. Devletin içine sızmış kimi yapılar, "cemaat", "hizmet", "maneviyat" gibi kavramların arkasına saklanarak kadrolaşmanın, örgütlenmenin ve devleti ele geçirmenin hesaplarını yapıyordu. O dönem bu yapılanmayı "Hizmet Hareketi" adı altında yücelten, ekranlarda parlatan, gazete köşelerinde öven geniş bir medya ve siyaset bloğu vardı. Fetullah Gülen'e bağlı kadroların devlete yerleşmesi, birçok çevre tarafından adeta teşvik ediliyor, "dindar nesil" söylemleriyle meşrulaştırılıyordu.

Ancak o karmaşık, sisli ortamda bir ses yükseldi. O ses, bilimden, akıldan ve vicdandan beslenen bir Cumhuriyet kadınının sesiydi: Türkan Saylan.

O, bu yapının bir dini cemaat olmadığını, bir devlet ve toplum mühendisliği projesi olduğunu daha o günlerde dile getiriyordu. Sessizliği, korkaklığı ya da işbirlikçiliği tercih eden pek çok kişinin aksine; o yapıya karşı açıkça, adını koyarak, cesurca konuştu. Gözyaşlarıyla değil, duygusal manipülasyonlarla değil; aklın, vicdanın ve vatanseverliğin diliyle uyardı. "Devletin damarlarına sızıyorlar", "Eğitimi ele geçiriyorlar", "Askeriyeye, yargıya, mülkiyeye adamlarını yerleştiriyorlar" diyerek defalarca seslendi.

Terörist, ağlak suratlı sümüklü hain Fetullah Gülen yapılanmasının, özellikle eğitim üzerinden örgütlenmesine dikkat çekti. O günlerde, Saylan'ın yürüttüğü Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile binlerce yoksul kız çocuğuna burs verilirken; cemaat yurtlarında, sözde "hizmet" okullarında beyin yıkama faaliyetleri yapılıyordu. Saylan bu durumu fark etmiş, uyarılarını hem kamuoyuna hem de devletin ilgili kurumlarına iletmişti. Ama sesini duymak isteyen azdı.

Onun bu haklı ve erken çıkışları, o günlerde bir grup tarafından büyük bir tehdit olarak görüldü. "Laikçi", "devletçi", "katı Kemalist", "militan aydın" gibi küçültücü ve ideolojik etiketlemelerle itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Hatta, onun gibi düşünen aydınlara karşı bir linç kampanyası başlatıldı. Oysa bu söylemler, bugün yaşadığımız gerçeklerin acı bir ön izlemesiydi.

Eğer 1999'da Türkan Saylan'ın bu sözleri ciddiye alınsaydı, devlet içindeki kadrolaşma o aşamaya ulaşamazdı. Hukukun, askeriyenin, istihbaratın, eğitimin ve bürokrasinin en hassas yerlerine bu yapının yerleşmesine izin verilmezdi. Eğer o gün, "ne var canım, okullar açıyorlar, yurt yapıyorlar, burs veriyorlar" diyenler, bu yardım kılıfının arkasına gizlenmiş planı görebilseydi; 15 Temmuz yaşanmazdı. Ne yüzlerce şehit, ne sakat kalan güvenlik güçleri, ne de bu milletin geleceği bu kadar ağır bir bedel öderdi.

Ama olmadı. O dönemlerde "Yeni Türkiye" hayaliyle bu yapıya bilinçli şekilde alan açanlar, bürokraside onların önünü açanlar, "cemaatle iyi geçinin, sizi desteklerler" diyerek devleti yönetenlere akıl verenler, Saylan'ın uyarılarına kulaklarını tıkadı. Hatta daha da ötesi, onu susturmak için kumpasların önünü açtılar. "İleri demokrasi" adı altında, örgüt medyasının da yardımıyla Saylan gibi Cumhuriyet aydınlarını itibarsızlaştırma kampanyaları yürütüldü.

Bugün hâlâ o dönemde ekilen tohumların acı meyvelerini topluyoruz. Bugün hâlâ FETÖ'nün devlet içinde yarattığı tahribatın izleri temizlenmeye çalışılıyor. Ve ne yazık ki, bazı odaklar bu yapının kırıntılarıyla hâlâ gizli işbirlikleri yürütüyor.

Türkan Saylan'ın 1999'da söyledikleri, aslında bir tarih dersi niteliğindedir. "Keşke" dememek için zamanında cesur olunması gerektiğinin ispatıdır. O, yalnızca sağlık alanında değil, siyasi öngörüsüyle de bu ülkenin geleceğini savunan gerçek bir vatanseverdi.Sadullah Ergin ve Kumpas Siyaseti: Aydınlara Karşı Bir Linç Kampanyası

Türkan Saylan'a yönelik kumpas, yalnızca bir kişiye yönelik bir iftira kampanyası değil; Türkiye'nin aydınlık yarınlarına yönelik organize bir karanlık hareketti. O günlerde dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve çevresindeki yapı, Saylan gibi bilim ve eğitimle aydınlatan isimleri hedef aldı.

Evine sabaha karşı yapılan baskın, sanki bir terör örgütü liderine yapılıyormuşçasına servis edildi medyaya. Kapıların kırıldığı, kitapların suç delili gibi toplandığı bir tiyatroyla karanlığın pençesi, bilime ve vicdana uzatıldı.

Saylan o günlerde yaşadıkları için "Bunlar bir gün hesabını verecek" demedi. Ama susmadı da. Çünkü biliyordu: Bir kişi susarsa, binlercesi susturulur. O ise susulmasın diye hayatını feda edenlerdendi.

Türk Milleti Unutmadı: Hak Helal Değil!

Bugün hâlâ FETÖ'nün bitinin kanlanmasına yol açanlara, bu yapıyla gizli kapılar ardında iş tutanlara, geçmişte övgü dizip şimdi pişmanlık numarası yapanlara Türk milleti hakkını helal etmiyor. Çünkü bu millet neyi unutur neyi affeder çok iyi bilir.

Ve Türk milleti Türkan Saylan'ı da unutmadı.

Sonsuz Saygı, Özlem ve Minnetle

Bir toplumun gerçek kahramanları, en çok susturulmak istenenlerdir. Türkan Saylan da susturulmak istendi. Ama onun sesi, dokunduğu binlerce yaşamla çoğaldı, büyüdü, bugüne ulaştı.

Bugün hâlâ binlerce genç kız okula gidiyorsa, hâlâ bilim ve vicdan konuşabiliyorsa bu onun gibi mücadele insanlarının mirası sayesindedir.

#TürkanSaylan

Sonsuza dek saygı, özlem ve minnetle…

Muharrem Değirmen / 18 Mayıs 2025

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.