HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 31 EKİM 2025, CUMA

Acılı baba Yaşadıklarını 3. Göz Medya’ya anlattı

20.07.2023 12:45
Acılı baba Yaşadıklarını 3. Göz Medya’ya anlattı
Acılı baba Yaşadıklarını 3. Göz Medya’ya anlattı
UYUMDER Başkan Yardımcısı Erbil, madde bağımlılığı ile mücadeleyi, yaşadıklarını ve oğlu ile başlayan mücadelesini 3. Göz TV'deSansürsüz Canlı Yayında Araştırmacı Gazeteci İrfan Aydın'a anlattı.

Uyuşturucu, Bağımlılıklarla ve Alkolizm ile Mücadele Derneği'nin (UYUMDER) Başkan Yardımcısı Yaşar Erbil, metamfetamin kullanımının arttığını belirterek, önlem alınmadığı takdirde yakın zamanda sokaklarda bu maddeyi kullananların 'zombi' gibi dolaşmasının kaçınılmaz olduğunu kaydetti.

UYUMDER Başkan Yardımcısı Yaşar Erbil, eylül ayında İstanbul Bağcılar'da madde kullandığı iddia edilen gencin işlediği cinayetin ders olması gerektiğini, bu tehlikeli madde kullanımı ile ilgili tedbirler uygulanmadığı takdirde benzer olayların yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu aktardı.

Kendi çocuğu da bağımlı olunca uyuşturucu ile mücadele etmek amacıyla dernek kuruluşunda yer alan ve halen derneğin başkan yardımcılığı görevini yürüten Yaşar Erbil, kısaca 'met' olarak tanımlanan metamfetaminin kullanımının hızla arttığını ve sonuçlarının korkutucu olduğunu belirtti.

"Yaşayan bir ölü gibi ne yaptığını bilmiyor"

Erbil, önlem alınmadığı takdirde yakın zamanda sokaklarda bu maddeyi kullananların 'zombi' gibi dolaşmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Erbil, "İsimlerini saymak istemiyorum ama 'zehirli maddeler' olarak söyleyeyim; uyuşturucu madde kullanan kardeşlerimin düne kadar hemen hemen hepsi birbirinden çok tehlikeliydi ama bu 'met' denilen illet bütün Türkiye'ye hızla yayıldı. Gerçekten en büyük sıkıntımız beyindeki hücrelere zarar veriyor. Beyindeki hücrelerde maalesef belli bir bölümü sadece başlangıçta eğer akıl ve ruh hastalığı hastanesinde önleme boyutunda hemen müdahale ederlerse beyine elektroşok verilerek uyutuluyor ve belirli bir bölümün yenilenmesi sağlanıyor ama belli bir süreden sonra maalesef kesinlikle bunlar yenilenmiyor, yaşayan bir ölü gibi ne yaptığını bilmiyor. Bunu kendi evlatlarımızda da yaşadık. İnanın ben kendi evladımı bile tanıyamadım. Geçen haftalarda biliyorsunuz vahim bir olay oldu. Uzun yıllar bir bağımlılığın sonucu bu. Bunun önüne geçmezsek inanın korku filmlerindeki zombilerden hiç fark kalmayacak. Büyük şehirlerde zaten bunlar başladı" dedi.

"Sonraki hayata adaptasyon"

Gençlerin yanı sıra orta yaş grubu bireylerin de UYUMDER'e geldiğini vurgulayan Erbil, "Sadece Isparta UYUMDER değil şu anda inşallah Kocaeli'de bir rehabilitasyon yeri açılmak üzere Osmaniye'de kadınlar rehabilitasyon merkezi açılmak üzere ama pilot şehir olarak bütün büyük şehirlerde bu proje kapsamında bir an önce rehabilitasyon merkezleri yapılması gerekiyor. Biz Sağlık Bakanlığı'ndaki 21 günlük arınma sürecinden sonraki hayata adaptasyon dediğimiz ve Danimarka narconon sistemi yapılan detoks ile kendi illerimize ve açılacak rehabilitasyon merkezlerine uygulanmasını istiyoruz. Kesinlikle bu çocuklarımızın bir an evvel arınmaları lazım. Kendi öz akrabam da bu işin içinde. Kendisi 10 yıl cezaevinde yattı çıktı, 1 yıl dayanabildi tekrar geri dönüş yaptı" diye konuştu.

Yıllardır uyuşturucu bağımlılığından kurtulmak isteyenlerle iç içe olduğunu vurgulayan Erbil, madde kullanımı, ticareti gibi suçlardan tutuklananların bu süre içinde tamamen arınmaları için cezaevlerinde sauna ve detoks alanları oluşturulması gerektiğini, aksi takdirde tahliye olduktan sonra bağımlılıktan kurtulma şansının az olduğunu belirtti.

"15 gün boyunca uyuduğumu bilirim"

Metamfetamin bağımlısı oldukları için UYUMDER'de bir süredir tedavi olan 2 bağımlı da yaptıkları açıklamada, bu maddenin ne denli zararlı olduğunu, yaşadıklarını anlattı. 40 yıldır bağımlı olduğunu söyleyen H.A.B. (54), yaklaşık 10 yıldan bu yana da metamfetamin kullanıcısı olduğunu vurguladı. H.A.B., "Ben alkol bağımlısıydım. Bir arkadaşım alkolden kurtulmam için bir ilaç olduğunu söyledi ve o zaman ne olduğunu bilmediğim bu illetle tanışmış oldum. İlk başlarda kendimi çok iyi hissettim. 'Bana bir şey olmuyor' diyordum, alkolü de bırakmıştım ancak hiç uyku uyuyamıyordum. 15 gün hiç uyumadan durduğumu, uyuduğumda da tuvalete bile kalkmadan 15 gün boyunca uyuduğumu bilirim. Lanet bir uyuşturucuya başlamış oldum" dedi.

Bağımlılıktan kurtulmak için 2 aydır UYUMDER'de ilaçsız tedavi gören H.A.B., bu yasaklı maddenin çok tehlikeli olduğunu belirterek, "İnsana her türlü kötülüğü yaptıracak kadar kötü bir şey bu. Kişiliğini, benliğini kaybettiriyor, lanet bir insan olmaya itiyor. Sanki ben öldüm de içime başka bir insan girmiş gibi düşünün. 2 aydır buradayım, 1 ay da köyde tecrit edildim, 3 aydan beri madde kullanmıyorum. Aslan gibi oldum ya. Rengim geldi, yüzlerim çöküktü, oralar doldu. Kendimi buldum. Sakın bulaşmasınlar. Bir seferden bir şey olmaz diye bir şey yok. Bir kere kullandın mı arkası geliyor" diye konuştu.

"Kendime yakıştıramadım"

Aydın'ın Söke ilçesinde bir dönem resmi kurumda daire müdürlüğü yapan S.Y., memuriyet döneminde de yasaklı maddeyi gizli gizli kullandığını ve 10 Kasım törenlerinde maddenin etkisiyle halüsinasyon görerek bağırmaya başladığını anlattı. 3 aydır UYUMDER'de tedavi gördüğünü kaydeden S.Y., "Tören sonrası madde etkisiyle olay çıkarmam nedeniyle görevimden alındım ve şimdi ziraat mühendisi olarak başka bir ilçeye atandım. Geçen günlerde Bağcılar'da yaşanan talihsiz bir olay var. Aynı şeyi ben 10 Kasım törenlerinde yaşadım. Bana 1 gün sonra böyle böyle yaptın dediklerinde inanamadım hatta Youtube'da görüntüleri olmasına rağmen utancımdan izleyemedim. Kendime yakıştıramadım. Metamfetamin kullanan bir insan bir işi, gördüğü bir eylemi yani Bağcılar'daki annesinin kafasını kesmesi gibi yapmama ihtimali yok. Kimse bundan emin olamaz ve kimse bunu yadırgarken, yargılarken arkasında yatan sebebi bilmeli. Bu maddeden sonra o anda geçirdiği bir atak, bir halüsinasyon, farklı bir duygu bozukluğu bunu yaptırabilir. Çok tehlikeli bir madde ben bunu bizzat yaşayarak anlattığım olayla aktardım. Ben tekrarının yaşanmaması için bir an önce tedbir alınmasını ve arkasında yatan sebeplerin araştırılmasını tavsiye ediyorum. Bunu kullanan kimse anne- babasını da çocuğunu da kesebilir her şeyi yapabilir" dedi.  Haber-Muharrem Değirmen/3. Göz HRA

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.