HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 31 EKİM 2025, CUMA

Aile Sağlık Merkezleri iflas bayrağını çekmek üzere

16.08.2023 10:23
Aile Sağlık Merkezleri iflas bayrağını çekmek üzere
Aile Sağlık Merkezleri iflas bayrağını çekmek üzere
Sağlık Bakanlığı'nın sağladığı ödenekle aile sağlığı merkezlerinin tüm fiziki, idari ve mali sorumluluklarını üstlenen aile hekimleri, artan maliyetler ve kiralar karşısında ödeneğe yapılan yüzde 17.5 oranındaki zammın yetersiz kaldığını söylüyor.

Türkiye'de toplam sağlık hizmetinin yaklaşık üçte biri aile sağlığı merkezlerinde veriliyor. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile 13 yıl önce sağlık ocakları yerine aile hekimliği sistemine geçildi, birinci basamak sağlık hizmetinin neredeyse tamamı aile hekimliğine aktarıldı. Bakanlık verilerine göre 2022 yıl sonu itibariyle Türkiye genelinde 8 bin 172 Aile Sağlığı Merkezi (ASM) bulunuyor. Bu merkezlerin tüm idari ve finansal sorumluluklarını yönetmek ise hekimlerin omzunda.

Aile hekimlerinin her biri hem kendilerine kayıtlı yaklaşık üç bin hastaya bakarken hem de çalıştığı sağlık merkezinin finansal giderlerini, tıpkı bir işletme gibi yönetmek durumunda. Sağlık Bakanlığı aile hekimlerine hem nüfusa dayalı maaş ödemesi hem de merkezin idamesiyle ilgili bir cari gider ödemesi yapıyor.

Hekimler bu cari gider ödeneğiyle birlikte bina kirası, tıbbi sekreter gibi personel maaşları, faturalar, malzeme giderleri, bakım ve tadilat masrafları gibi sabit giderleri karşılıyor.

ÖDENEKLER YETMİYOR

Devletin ASM'lere ödediği cari gider, merkezlerin teknik donanım ve personel sayısına bağlı olarak artış gösterse de hekimler artan maliyetlerle birlikte ASM'lere ayrılan ödeneğin yetmediğini belirtiyor. Türk Tabipleri Birliği (TTB), ASM ödeneğine yapılan yüzde 17.5'luk zam sebebiyle pek çok aile sağlığı merkezinin kapanma tehlikesi yaşadığını söylüyor. TTB Aile Hekimliği Kolu Ocak ayından bu yana pamuğa yüzde 110, alkole yüzde 115, eldivene yüzde 40, ipek plastere yüzde 150 ve gazlı beze yüzde 82 zam geldiğini kaydediyor. Hekimler, Sağlık Bakanlığı'nın ASM'lere kiraladığı binalara yıllık yüzde 70 oranında zam yaptığını, hatta bazı bölgelerde bu kira zammının yüzde 110-120 seviyesine çıktığını belirtiyor.

PERSONEL MAAŞINA YÜZDE 35, ÖDENEĞE YÜZDE 17.5 ZAM

Aile Sağlığı Merkezleri, aile hekimliği birimlerinden oluşuyor; yani bir ASM'de genellikle birden fazla hekim görev yapıyor ve merkezin masraflarını ortak karşılıyor. Son altı ayda gider kalemlerinde en az yüzde 40-50 zam gerçekleştiğini söyleyen hekimler, 6 aylık cari ödeneğe yalnızca yüzde 17.5 zam yapılmasından şikayetçi. TTB Aile Hekimliği Kolu Sekreteri Dr. Sibel Uyan da 5 hekimli bir aile sağlığı merkezinde çalışıyor ve bu ayki masraflarını şöyle özetliyor: "Bu ay bana 24 bin lira cari ödenek yattı, 20 bin lirası sadece personel maaşı ve stopajına gitti. Kiraya bu ay kişi başı 5 bin 200 lira ödedik. Geriye kalanla da temizlik malzemeleri, faturalar, teknik masraflar." Aile hekimlerinin maaşlarını ise devlet ödüyor.

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.