HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 31 EKİM 2025, CUMA

KOKOREÇ SİVAS’TA BONCUK USTADA YENİR

Ailece tam bir Kokoreç sevdalısı olduklarını belirten Kazım Demirel; "En son kızımla Gemlik'te Kokoreç yedik. Fiyatı hayli bir yüksek ve kalite yok derece idi. Sivas'ta tesadüfen denk geldiğimiz Boncuk Mehmet Usta'nın Kokoreci hem lezzet hem fiyat olarak muhteşemdi" diyerek teşekkürlerini sundu.
 
05.04.2023 13:58
KOKOREÇ SİVAS’TA BONCUK USTADA YENİR
KOKOREÇ SİVAS’TA BONCUK USTADA YENİR
Kokoreç güzeldir, lezzetlidir ama bir zorunluluğu vardır, iyisini bulmak gerekir. Onun da birinci şartı, süt kuzusundan yapılması ve taze olmasıdır… İçinde bulunduğumuz nisan ayında süt kuzusundan kokoreç bulma şansı daha yüksek, eğer bulabiliyorsanız, aradaki lezzet farkını muhakkak hissedecek, "daha önce yediklerim neymiş ki?!" diye kendinize soracaksınız…

Kokoreç deyip geçmemek gerek. Çünkü püf noktaları kuzu ile sınırlı değil. Daha birçok ritüeli, ince ayrıntısı vardır. Sivas'ta yaptığımız gezi sırasında işite böyle ince ayrıntıya sahip Kokoreç Ustası Mehmet Alıcı namı diğer Boncuk Usta ile karşılaştık. Sivas merkez Atatürk Caddesi Şehit Gazeteci İsmail Güneş Bulvarı başında yer alan OPET İstasyonu girişinde Kokoreç tezgahı bulunan Boncuk Mehmet Usta, her kendi mandırasında her şeyini kendi elleri ile yaptığı yarım ekmek Kokoreci 30 TL'den muhteşem bir lezzetle sunuyor.



KENDİ BEĞENMEDİĞİMDEN KAZANDIĞIM PARAYI ÇOCUKLARIMA YEDİRMEM

Kokorecin Ustası Boncuk Mehmet, her sabah kendi mandırasına giderek kendi ellerinle hazırlayarak müşterilerine sunduğunu ifade ederek; "Kendi beğenmediğimden kazandığım parayı çocuklarıma yedirmem. Günlük hazırlayıp her akşam müşterilerime sunuyorum. Biz helal ekmeğin peşindeyiz. En iyi hizmeti sunup, en iyisini yaparak evlatlarımı kazandığım ekmek parasını götürüyorum" dedi.

KAZIM DEMİREL: "BÖYLE LEZZETLİSİNİ YEMEDİK"

Ailece tam bir Kokoreç sevdalısı olduklarını belirten Kazım Demirel; "En son kızımla Gemlik'te Kokoreç yedik. Fiyatı hayli bir yüksek ve kalite yok derece idi. Sivas'ta tesadüfen denk geldiğimiz Boncuk Mehmet Usta'nın Kokoreci hem lezzet hem fiyat olarak muhteşemdi" diyerek teşekkürlerini sundu.



KOKORECİN ADRESİ BONCUK MEHMET USTA

Çok sevilen, lezzetli bir sakatattır kokoreç. Odun ateşinde, ağır ağır pişeni makbuldür. Ama öyle her yerde yenmez. İyisini bulmak, ustasının elinden yemek gerekir. Kuzu etinden, tam kıvamında pişirilmiş bir kokoreç mutluluğun kapısını aralar…
Çikolatanın mutluluk verdiğini biliyorduk. Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olduğunu da şair söylemişti zaten. Peki kokoreç ile mutluluk arasında ne gibi bir bağlantı olabilir acaba? Kokorecin mutluluk hormonunu artırdığını tüm uzmanlar da kabul etmiş durumda. 
 "Lezzetli bir kokorecin sırrı odun ateşinde… döne döne, yavaş yavaş pişmeli, tam kıvamında olmalı." Haber-Muharrem Değirmen / Fotoğraf: Mustafa Egehan Demirel 3. Göz HRA











 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.