HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 03 KASIM 2025, PAZARTESİ

Gadir-i Hum hutbesi, kıyamete kadar devam edecek olan “yol haritasıdır”

12.06.2025 00:49
Gadir-i Hum hutbesi, kıyamete kadar devam edecek olan “yol haritasıdır”
Gadir-i Hum hutbesi, kıyamete kadar devam edecek olan “yol haritasıdır”
Gadir-i Hum bayramını hiç duymamıştım, sadece ben değil irtibat halinde olduğum hiç kimse de bilmiyordu. Gadir-i Hum hutbesini ve bu günün bayram olarak kutlandığını ilk defa Prof. Dr. Haydar Baş hocamızdan dinledik ve öğrendik.

Hocamız Gadir-i Hum hutbesi hakkında, ilk defa Azerbaycan devlet üniversitesinde "Veda hutbesinde İnsan Hakları" konulu tezinin savunmasında kendisine soru sorulduğunu anlatmıştır. Soru üzerine hocamız, 'bu konuda araştırma yapacağım' demiştir.

Yaptığı çalışmalar sonucu ortaya çıkan şu idi. Gadir-i Hum asırlar boyu yok kabul edilmiştir.

Gadir-i Hum olayı, hocamızın kaleme aldığı "Tevhidin Merkezi Ehl'i Beyt" kitabında, sünnî muhaddislerin naklettikleri Ahmed b. Hanbel, Müslim, İbn Mâce ve Hâkim en-Nîsâbûrî gibi 222 sünnî kaynak bir bir tespit edilmiştir.

Haydar Baş hocamız Gadir-i Hum'un sadece Alevi kardeşlerimizin bayramı değil, İslam âleminin kutsal günü olduğunu cümle âleme göstermiştir.

Haydar Baş hocamız Gadir-i Hum bayramı bana göre, İslam dünyasının en önemli bayramıdır, demektedir. Ramazan orucu tutuyorsunuz bunun bayramını kutluyorsunuz; Kurbanda kurban kesiyorsunuz bir ibadet karşılığı bu bayramlar kutlanıyor. Gadir-i Hum'da ise Ehl-i Beyt'in kıyamete kadar hâkimiyeti ilan ediliyor. İşte İmam Ali'nin imameti ile bayram yapıyorsunuz. Bundan dolayı Gadir-i Hum en büyük bayramdır.

Oysa bizden ısrarla gizlenmiş olan Gadir-i Hum bayramı Hindistan, Azerbaycan, Yemen, Afganistan, Lübnan, Bahreyn ve Suriye gibi ülkelerde resmi tatil olarak kutlanmaktadır.

Haydar Baş Hocamız, Hz. Ali'nin imametinin bizzat Allah'ın emriyle olduğunun altını ısrarla çizmiştir. Aksini söylerseniz hakkı örtersiniz kâfir olursunuz, şeklinde ikaz etmiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.) Gadir bölgesinde hutbe irad ediyor. Hz. Ali'nin (r.a.) elini havaya kaldırarak, onun kendisinden sonraki halife olduğunu ilan ediyor. "Bu benim kardeşimdir, vasimdir benden sonraki halifenizdir" buyuruyor. Allah, Ali'ye itaati farz kılmıştır. Bu hak Ali ve Onun evlatlarından olan Onun neslinin hakkıdır. Başkası için helal değildir.

Gadir-i Hum hutbesi ile kıyamete kadar yaşanacak yol haritası açıklanıyor. Bu hutbeden sonra Kur'anın son ayeti nüzul oluyor. "Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet'i beğendim" buyruluyor.

Gadir-i Hum bir kırılma noktasıdır. Birlik ve beraberlik için meselenin aslına dönmek gerekir. Burada şuna karar verilecek. Allah'ın irat buyurduğu, Resulullah'ın yolu olan İslam'ı mı esas alacağız. Yoksa kendi felsefemizi din yerine mi koyacağız.

Ya Gadir-i Hum'un esaslarına göre bir hayat yaşayacağız, ya da ayrılıklar, kavgalar dur durak bilmeden bizi işgal etmeye devam edecekler.

Kuran'a ve Ehl-i Beyte sarılmanın ebedi hayatı kazanmanın şartı olduğunu unutmayacağız.

İşte Prof. Dr. Haydar Baş hocamız Kuranın ve sünnetin ışığı altında Ehl-i Beyt külliyatı ile 12 imamın hayatını kaleme alarak insanları yeniden iman ve İslam ile tanıştırmıştır.

Kendisine ne kadar minnettar olduğumuzu anlatmaya kelimeler yetmez. O'nu bu bayram gününde hasret ve özlemle anıyoruz.

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.