HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 03 EYLÜL 2025, ÇARŞAMBA

ÜMMET BİLİNCİNİ ZEDELEYEN İFSAT HAREKETLERİ VE KÜRESEL GÜÇLERİN İSLAM TOPRAKLARINI ELE GEÇİRME YÖNTEMLERİ

03.09.2025 00:00
1.Hindistan Örneği:

Ahmedî Cemaati:

Bu cemaat Hindistan'ın Pencap eyaletinde 1835 yılında doğan Mirza Gulam Ahmed Kadıyani tarafından 1880 yılında kurulmuştur. İngilizlerin Hindistan'ı sömürge yaptıktan

bir yıl sonra ortaya çıkan bu cemaat,

İngilizler tarafından desteklenmiş ve emperyal güçler tarafından finanse edilerek okullar, hastaneler, medreseler açtırılarak büyütülmüştür. 

52 yaşında bir gazetede muharrirlik (yazarlık) yaparken önceleri Hristiyanlar aleyhine ateşli yazılar yazmış, sonrasında da halka yaptığı konferanslarda kendisine ilhamlar geldiğini söyleyerek bir kitle oluşturmuştur.

Hindistan'da doğan bu hareket halk arasında süratle yayılmıştır.

1900 tarihinde okuduğu bir hutbe ile önce Mehdiliğini sonra da peygamberliğini ilan eden bu şahıs,  Avrupa ve Amerika'ya göç eden Hintliler arasında çok yayılmış ve sayıları bugün itibariyle 12 milyonu bulmuştur. Müntesipleri, Mirza Gulam Ahmed'in vahiy alan bir nebi,  peygamber olduğuna inanmaktadır.

O sebeple bu cemaat mensupları, müslüman görünseler de aslında kafirlerdir.

Peygamber olduğuna inandıkları Mirza Gulam Ahmed için yazdıkları kitaplardan birinin ismi: "İngiliz Fidanı Ahmed"tir.

Zira Ahmediler için İngilizler değerli, muhterem insanlardır.

1857'de İngilizlerle savaşan Hintlilerin torunları, Mirza Gulam Ahmed ve benzerlerinin tesiri ile kalplerini ve topraklarını sömürgeci İngiliz kolonilerine teslim etmişlerdir.

Şu da bilinmelidir ki Hindistan halen "Büyük Britanya Devletler Topluluğu" Üyesidir.

2. Arabistan Örneği:

Emperyal Güçler, İslam topraklarında arzu ettikleri değişimi sağlamak için yıllarca emek vererek sabırla çalışmışlar Gertrude Bell ve öğrencisi Çöl şeytanı İngiliz Lawrence gibi, İslam coğrafyasının kaderini değiştirecek elemanlar yetiştirmişlerdir. 

İngiliz politikacı Churcil tarafından Kahire ve Hicaz bölgesine gönderilen Gertrude Bell ve Thomas Lawrence, Sultan Abdulhamid'in gözetiminde tutulan Şerif Hüseyin ve oğlu Abdullah ile iletişime geçmiş, daha o dönemde petrol kuyularının yerlerini tespit ettiren Sultan Abdulhamid'in tahttan indirilmesinden hemen sonra bölgedeki etkinliklerini artırmışlardır. Lawrence, Şerif Hüseyin ve oğlu Abdullah'ı batının aparatı haline getirmiş ve bölgedeki emperyalist emelleri için Araplardan yana görünerek ikna ettikleri toplam 25 bin kişiyi bulan silahlı grupla, Osmanlı'nın bölgeden uzaklaşmasını sağlamış ve bölgeyi emperyal devletlere teslim etmişlerdir.

3.Irak Örneği:

Kesnizani Tarikatı:

Küresel Emperyal güçlerin desteklediği Şeyh Muhammed Kesnizanî'nin Ortadoğu'da yapılandığı ve 30-40 müntesibi olan bir tarikat iken, 1980-2003 arasında 3 milyonu aşan müride ulaşmış ve Irak'ın sosyal yapısını ağ gibi sarmıştır.

Sessiz sedasız bütün bölgeyi 30 yılda ele geçirmek bir tarikatın yapabileceği iş miydi? Elbette ki hayır! Bu, bir üst aklın eliyle oluşan bir teşkilatlanmaydı ama bu, Irak'ın parçalanmasının akabinde ortaya çıktı. 

Irak Lideri Saddam Hüseyin'in karısı, oğlu, gelinleri ve kardeşleri, Genelkurmay Başkanı, Askeri İstihbarat Başkanı, Hava Kuvvetleri Komutanı, 70 bin elemanı olan Irak istihbarat örgütü El-Muhaberat'ının tamamı bu cemaatin üyesi olmuştu.

Tarikat, futbol takımı satın almış, hastane ve okullar açmıştı. Dışardan bakılınca her şey normal görünüyordu ama mesele göründüğünden daha derindi ve cemaat üzüm salkımının sapı gibi batılı güçlerce tutulmuş ve binlerce yıllık mazisi olan Irak ve İslam şehri Bağdat maalesef ABD askerleri tarafından işgal edilmiş, Haçlı ordusu yeniden ama sessizce İslam topraklarını işgal etmişti.

Bütün bunlar olurken, gidecek yer bulamayan Saddam Hüseyin, sığınacak yer olarak kendisine ancak bir kanalizasyon çukuru bulabilmişti.

Irak devleti batı ile entegre olmuş bu örgüt eliyle içeriden parçalandı ve sınırları içinde toprak hakimiyetini kaybetti. 

4. Pakistan Örneği:

Tahirü'l Kâdiri Cemaati:

1951 yılında Pakistan'da doğan Kadiri, okular ve medreseler konusunda faaliyetler yapan bir aktivist olarak tanınmaktadır.

Kanada'da yaşayan, batılı emperyal güçler tarafından finanse edilen Kadiri, 1999 yılında Pakistan'da yaşanan darbe girişiminden önce halkı ve bir kısım orduyu sokağa dökmüş, kanlı olaylar yaşanmış, Pakistan'da iç karışıklık oluşturarak ülke yönetimine gelmek istemişti. 50 bin kişilik sokak gösterileri yapan Kadiri taraftarları, istediğini alamamış ve batının finanse ettiği Kadiri yaşadığı ülke olan Kanada'ya döndü.

Dinler Arası Diyaloğun temsilcilerinden biri olan Kadiri ifsad faaliyetlerine halen devam etmektedir.

Yakın tarihte yaşayan ve kendi halkının, memleketinin menfaatini düşünen Müslüman devletlerin yöneticileri emperyal güçlerin maşaları tarafından ya öldürülmüş ya da iktidardan uzaklaştırılmışlardır.

Tarih boyunca birçok kişi ve grup, dinin insanlar üzerindeki etkisinden faydalanarak çıkar elde etmeyi denemiş, din istismarcılığı yapmaktan çekinmemiştir. 

Din istismarı yapan bu kişi ve gruplar, kimi zaman ayet ve hadislerin anlamlarını çarpıtmış kimi zaman da onları kendi niyetlerine alet edecek şekilde yanlış yorumlayarak topluma anlatmıştır.

Dini istismar edenlerin bir kısmı ise doğrudan dinin kendisini hedef almış, insanların İslam'a yönelmemesi için dinî kavramlarla alay etmiş ya da kutsalın değer kaybına uğraması için çalışmıştır. 

5. Türkiye Örneği:

Fetullah Gülen isimli şahıs, etrafında insan toplamaya şahsi donanımları yeterli olmadığı için Bediüzzaman Said Nursi tarafından Kuran Tefsiri olarak yazılan Risale-i Nur Külliyatı'nı kullanarak cemaatleşmeye başlamıştır. Türkiye'nin gidişatını, batılı ülkelerin menfaatleri doğrultusunda şekillendirmek için, görünürde ülkenin menfaatine çalışan bir ferdi gibi hareket etmiş, dindar insanların uzak kaldığı eğitim alanına girerek ümmetin akıllı, zeki çocuklarını bünyesine katmış, Işık Evleri adı altında gençleri 24 saat kontrol altında tutarak zihin ve gönül dünyalarını etkisi altına almış, takiyyeyi en büyük prensip kabul ederek "Takiyye, şakirdin abdestidir." demiş ve askeri okullara, üniversitelere, devlet okullarına, dershanelere, hastanelere, futbol kulüplerine, iş adamları derneklerine, sendikalarına, siyasete sızarak, bulundukları yerlerde kontrolü ele geçirmek için ömürlerini harcayan bir cemaat oluşturmuştur.

Gençleri, İmanın ve İslamın hakikatlerinden uzaklaştırmak için, ilk zamanlarda kullandığı Risaleleri, Kuran-ı Kerimi ve Tefsirlerini okumayan, sadece Fetullah Gülen'in kitaplarının okunduğu bir gençlik oluşturmuştur. 

Aynı, Asrı Saadet gibi mümtaz bir dönemde yaşadığı halde bundan nasibi olmayan Abdullah bin Ubey b. Selül, 1900'lü yıllarda Hindistan'daki Mirza Gulam Ahmed, 1910'lardan sonra Arabistan'daki Lawrence, 1990'larda Irak'ta faaliyet gösteren Muhammed Kesnizani, 1999'larda Pakistan'daki Tahiru'l Kâdiri gibi yaşadığı ülkenin halkına, değerlerine, tarihinine ve dinine ihanet ederek, batılı efendilerine hizmet etmek için bir ömrü zayi etmiş, Ümmeti Muhammed'in birliğine, beraberliğine, kardeşliğine zarar vermiş fakat maksadına erişemeden 15 Temmuz 2016 tarihinde ihaneti ortaya çıkmış ve faaliyetlerini küfrün kucağından yürütmeye devam etmektedir.

Tabi ki bu tarikat ve cemaatler mevcut yönetimlere sızarak ve mevcut her hükümetin de desteklerini alarak emellerini gerçekleştirdiler.

Gerçek tarikat ve cemaatler yönetime adam yerleştirmez adam yetiştirir.

Onun için geçmiş bu tür hadiselerden ders çıkararak cemaat ve tarikatlara mevcut hükümetlerin dikkat etmeleri lazım.

Bilinmelidir ki, Hak ile batıl arasındaki savaş kıyamete kadar devam edecektir.

Bize düşen vazife, Kuran ve Sünnet ölçüsünü aşan kim olursa olsun o şahıs ve gruplardan uzak durmak, Efendimiz (sav)'in açtığı kutlu yolda yürümektir.

İstikametimizi bozmadan ve tarihi ihanetleri de aklımızdan çıkartmadan, müminlerin arasına sokulmak istenen fitnelerden, tefrikalardan uzak durmaktır.

Bu tarz örgütlenmelerin en büyük alametlerinden birisinin de toplumları özellikle de gençleri camilerden uzak tutmak olduğunun bilinmesi gerekir.

Zira camilerden uzak kalan, cami cemaati arasına girmekten imtina eden insanlar, bu tarz yapıların tuzağına düşmeye ve maşası olmaya elverişli hale gelirler.

Müminler Kuran ve Sünnet prensiplerinin penceresinden hayata bakarak hareket edildiğinde, güzel akıbet mutlaka Müslümanların olacaktır.

 
Cemil ÖNER / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.