HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 MAYIS 2025, PERŞEMBE

Kader Mahkumlarının Bitmeyen Mücadelesi: Verilen Sözler, Yarım Kalan Umutlar

09.04.2025 12:39
Kader Mahkumlarının Bitmeyen Mücadelesi:  Verilen Sözler, Yarım Kalan Umutlar
Kader Mahkumlarının Bitmeyen Mücadelesi:  Verilen Sözler, Yarım Kalan Umutlar
2016 yılında gerçekleşen darbe girişiminin ardından, dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın imzasıyla çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) kapsamında bazı mahkûmlar cezaevlerinden tahliye edilirken, büyük bir kısmı içeride kalmaya devam etti. Aslında adaletsizlik tam da bu noktada başladı. Çünkü bu tahliyeler ve içeride tutulanlarla ilgili uygulamalar Kanun Hükmünde Kararname yoluyla gerçekleştirildiği için Anayasa Mahkemesi'ne taşınamadı. Hukuk yollarının tıkanmasıyla birlikte birçok mahkûm ve ailesi için umutlar giderek azalmaya başladı.

2018 Seçimleri ve MHP Lideri Bahçeli'nin Af Sözü

2018 yılına gelindiğinde, seçimlere kısa bir süre kala Milliyetçi Hareket Partisi'nin Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, kamuoyunda "kader mahkumları" olarak bilinen kesimle ilgili olarak "affedeceğiz" açıklamasında bulundu. O dönemde henüz resmi olarak kurulmamış olan ancak bir platform olarak adalet arayışını sürdüren Adil Yaşam oluşumu ve benzeri yapılar, yeniden adil yargılanma talebinde bulunuyordu. Ancak "af" kavramı, toplumda yanlış bir algıya sebep oluyordu. Suç işleyen kişinin suçunun affedilmesi, mağdur aileleri tarafından tepkiyle karşılanıyordu. Bu sebeple platformlar, "yeniden adil yargılama" taleplerini öne çıkarmayı tercih ediyordu.

Ancak Devlet Bahçeli'nin af vaadi, bu taleplerin kamuoyunda "af" başlığına yoğunlaşmasına yol açtı. Bu durum, yeniden yargılama isteyenleri de af beklentisine yönlendirdi. Seçim döneminde kader mahkûmu aileleri MHP'ye büyük destek vererek partinin milletvekili sayısını artırmasında etkili oldu. Fakat seçimlerin ardından verilen sözler rafa kaldırıldı. Kader mahkûmu ailelerinin sürekli hatırlatmasına rağmen Sayın Devlet Bahçeli, bu sözünü askıya aldı.

Pandemi Dönemi ve Açık-Kapalı Cezaevi Eşitsizliği

2020 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 pandemisi, cezaevlerinde yeni bir kriz doğurdu. Salgının yayılmasını önlemek amacıyla açık cezaevinde bulunan mahkûmlar izne gönderildi. Ancak aynı suçlardan hüküm giymiş olan ve kapalı cezaevlerinde bulunan mahkûmlar, bu düzenlemeden yararlanamadı. Oysa burada söz konusu olan şey temel insan haklarıydı. Pandeminin en yoğun yaşandığı dönemde, dünyadaki pek çok gayrimüslim ülke dahi cezaevi kapılarını açarken, Türkiye'de kapalı cezaevinde kalanlar büyük mağduriyet yaşadı.

Pandemi kapsamında çıkarılan 7242 sayılı yasa, Anayasa Mahkemesi'ne aykırı olarak nitelendirildi. Çünkü aynı suçları işlemiş kişilerden yalnızca açık cezaevinde olanlar izne gönderildi. Bu durum ceza infaz sisteminde eşitsizlik ve adaletsizlik yarattı. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Fethi Yıldız da, 2023 ve 2024 yıllarındaki Adalet Bakanlığı bütçe görüşmelerinde bu adaletsizliklere açıkça dikkat çekti. Yıldız, izne gönderilen mahkûmların süresi kadar, kapalı cezaevindeki mahkûmların cezalarından da indirim yapılması gerektiğini ifade etti.

Mahkûmlar İzne Gönderildi, Ama Destek Yoktu

COVID-19 izin süresince açık cezaevinde bulunan mahkûmlar, her suçtan hüküm giymiş kişilerdi. Hırsızlık, gasp, uyuşturucu, hatta cinsel suçlar gibi katalog suçlar da dahil olmak üzere pek çok mahkûm izne gönderildi. Ancak bu süreçte devlet tarafından bu kişilere yönelik herhangi bir sosyal destek veya iş imkânı sunulmadı. Mahkûmlar izne gönderildi ama hayatlarını sürdürebilecekleri bir altyapı verilmedi.

İzinlerin iki ayda bir uzatılması, mahkûmlarda ve ailelerinde sürekli bir "yeniden cezaevine dönme" korkusu yarattı. Bu süreçte kader mahkûmu aileleri ve adalet savunucuları boş durmadı. Basın açıklamaları, TBMM ziyaretleri, siyasi parti ziyaretleri ve imza kampanyaları gibi pek çok girişimde bulunarak affın çıkmasını talep ettiler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Müdahalesi ve Süre Uzatımı

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yaptığı açıklamayla, COVID-19 izinlerinin süresini bir yıl üç ay daha uzattı. Bu karar, kader mahkûmu ailelerinin mücadelesinde bir anlamda yeni bir sayfa açtı ve umutları yeniden canlandırdı. Ancak bu yalnızca geçici bir çözümdü, çünkü ortada hâlâ eşitsizlik, mağduriyet ve hukuki belirsizlik vardı.

Adalet Bakanı Tunç'un Açıklamaları: "4'te 4 Sistemi Adaletsizliktir"

Yine Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, katıldığı bir televizyon programında kamuoyunda "4'te 4" olarak bilinen ve denetimli serbestlik ile açık cezaevi hakkı bulunmayan bazı ceza türlerinin ciddi bir adaletsizlik doğurduğunu ifade etmişti. Tunç, terör suçlarının dahi dörtte üçlük infaz oranı ile yargılandığı bir düzende, bazı mahkûmların hiçbir şekilde açık cezaevine çıkamaması ve denetimli serbestlikten yararlanamamasının kabul edilemez olduğunu belirtmişti.

Bu haksızlığın, kamuoyundan gelen yoğun talepler doğrultusunda değerlendirileceğini ve çözüm üretilebileceğini ifade etmesine rağmen, bugüne kadar bu konuda herhangi bir yasal teklif meclis komisyonlarına ulaşmadı. Kamuoyu hâlâ bir adım atılmasını bekliyor.

 "Suç Varsa Ceza Olmalı, Ama Ceza Islah Edici ve Adaletli Olmalı"

Son olarak, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 31 Temmuz Yasası ile ilgili yaşanan adaletsizliklerden de bahsetmiş ve kamuoyundan gelen talepler doğrultusunda bir taslak hazırlandığını, bu taslağın meclisteki milletvekillerine sunulacağını açıklamıştı. Ancak bu açıklamaların üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen ortada hâlâ somut bir adım bulunmuyor.

Kader mahkûmlarının aileleri ve yeniden adil yargılanma talebinde bulunan platformlar, "Suç varsa ceza olmalı, ancak ceza hem ıslah edici hem de adil olmalıdır" diyerek adalet mücadelesine devam ediyor. Basın açıklamaları, meclis ziyaretleri, parti görüşmeleri ve imza kampanyalarıyla seslerini duyurmaya çalışan bu insanlar, verilen sözlerin tutulmasını ve hukukun eşit şekilde uygulanmasını talep ediyor.

Cezaevlerinde Nöbetleşe Yatış, Revire Çıkamayan Mahkûmlar ve Emsal Karar

Cezaevlerindeki doluluk oranı, Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmış durumda. Öyle ki, Fatih Seyis isimli bir mahkûm, kalabalık koğuşlarda insan onuruna yakışmayan koşullarda tutulduğunu belirterek Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Seyis'in bireysel başvurusunu değerlendiren mahkeme, cezaevi koşullarının hak ihlali oluşturduğuna hükmederek devleti 78 bin lira tazminat ödemeye mahkûm etti.

Bu karar, cezaevinde benzer koşullarda tutulan binlerce mahkûm için emsal oluşturdu. Şimdi pek çok hükümlü, Anayasa Mahkemesi'nin bu kararını örnek göstererek dava açmaya hazırlanıyor.

Şu anda Türkiye'deki cezaevlerinde mahkûmlar adeta "nöbetleşe" yatıyor. Revire çıkmak bir yana, hastalanan mahkûmların çoğu gerekli tedaviye ulaşamıyor. Ne yazık ki bu ihmaller yüzünden bazı mahkûmlar yaşamlarını yitiriyor.

 "47 Af Çıktı, 48'incisi İçin Sebepler Ortada"

Tüm bu olumsuz tabloya rağmen çözüm için adım atılmaması büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor. Oysa ki Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bugüne kadar tam 47 af yasası çıkarıldı. Mevcut şartlar, 48'inci affın gerekliliğini net bir şekilde ortaya koyuyor.

Adil Yaşam Derneği ise bu süreçte mahkûm yakınlarının sesi olmayı sürdürüyor. Dernek, mahkûm ailelerinin haklarını savunmak ve adaletin gerçek anlamda tecelli edebilmesi için kararlılıkla mücadele ediyor. Dernek yetkilileri, "Kanımızın son damlasına kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz" diyerek çağrılarını bir kez daha yineledi.

31 Temmuz Yasası ve 5 Yıllık Denetimli Serbestlik

Gelinen noktada, kamuoyunda "31 Temmuz Yasası" olarak bilinen yeni düzenleme ile izinde olan mahkûmların üç senelik izin süresinden sonra cezaevine geri dönüşü engellendi. Bu kişiler artık 5 yıllık denetimli serbestlik kapsamında cezaevine dönmeden topluma kazandırılacak. Ancak bu yasa da tartışmaları bitirmedi. Çünkü içeride kalan ve aynı şartlara sahip olan binlerce mahkûm, hâlâ adalet bekliyor.

Sonuç olarak kader mahkumlarının adalet arayışı yıllardır sürüyor. 2016'dan bu yana çıkarılan KHK'lar, 2018'de verilen af sözleri, pandemi dönemindeki eşitsiz uygulamalar ve ardından gelen yasal düzenlemeler, bu insanların yaşadığı mağduriyetleri her yönüyle gözler önüne seriyor. Kader mahkumlarının ve ailelerinin tek talebi; affa değil, adil ve eşit bir yargılama hakkına kavuşmak. Yıllardır verilen sözlerin tutulması ve hukuk önünde herkesin eşit olduğu bir sistemin hayata geçmesi beklentisi hâlâ güncelliğini koruyor.  

Haber-Muharrem DEĞİRMEN/3. GÖZ HRA

Adil Yaşam Derneği Başkanı Muhammed Haluk Çavuşoğlu

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.