HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 18 HAZİRAN 2025, ÇARŞAMBA

“Hedef Türkiye” Gerçeği: Bir Uyarının Gölgesinde 20 Yıl

18.06.2025 00:00
2002 yılında Türkiye kamuoyu henüz Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kavramına yabancıyken, Prof. Dr. Haydar Baş kameraların karşısına geçmiş ve açık bir dille uyarısını yapmıştı: "Asıl hedef Türkiye." Bugün, üzerinden geçen 20 yılı aşkın zaman diliminde yaşanan gelişmeler bu uyarının ne kadar yerli yerinde ve isabetli olduğunu gözler önüne seriyor.

O günlerde çok az kişi bu sözleri ciddiye aldı. Kimileri siyasi ajitasyon olarak gördü, kimileri ise komplo teorileriyle eşdeğer saydı. Ancak tarih, her zaman olduğu gibi konuştu. Ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın "ütopya" denilerek dışlanan tespitleri bir bir gerçekleşmeye başladı.

Bugün Irak üçe bölünmüş durumda. Suriye, fiilen federatif bir yapıya dönüşmüş; İran baskı altında; Filistin topraklarında kan durmuyor; İsrail, bölgesel yayılmacılığın zirvesinde. Tüm bu gelişmelerin Türkiye'yi ilgilendirmediğini düşünen varsa, ya çok saf ya da bu oyunun içindeki piyonlardan biri.

Haydar Baş'a göre, BOP yalnızca Ortadoğu'yu değil, doğrudan doğruya Türkiye'yi dizayn etme projesidir. Çünkü Türkiye, tarihsel, coğrafi ve kültürel kimliğiyle İslam dünyasının omurgasıdır. Bu omurga kırıldığında, tüm bölge diz çöker.

2002 yılında yaptığı konuşmasında Baş, haritalar üzerinden bir gelecek öngörüsü sundu. Bu haritalarda Türkiye, etnik ve mezhepsel çizgilerle parçalanmış, adı var ama ruhu yok bir devlete dönüştürülmüştü. Bugün bazı Amerikan düşünce kuruluşlarında bu haritaların güncellenmiş versiyonları aynı mantıkla servis ediliyor.

O dönem, Baş'ın söyledikleri için "abartı" diyen çevrelerin, bugün sessiz kalması da bir başka ironidir. Zira o uyarılar sadece dış tehditleri değil, içeriden nasıl çökertileceğimizi de tarif ediyordu. Kültürel yozlaşma, kimliksizleştirme ve milli birlik bilincinin zayıflatılması; bu projenin psikolojik ayağıydı.

 "Türkiyelilik" kavramı da bu noktada devreye girdi. Haydar Baş, bu söylemin bir kimlik değil, bir aidiyet dağıtma operasyonu olduğunu söylemişti. Türk milletinin tarihsel bütünlüğü ve mücadele hafızası bu kavramla yontulmak istenmişti.

Millet kavramı yerine birey, ulus yerine topluluk, devlet yerine yapı öneriliyordu. Bu, adı konulmamış bir çözülme planıydı. Ve ne yazık ki bu plan, birçok kişi tarafından modernleşme olarak pazarlanıyordu.

Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Bunu görmemek körlüktür" cümlesi bugün daha anlamlı hale gelmiş durumda. Çünkü bu körlük, yalnızca bireysel bir eksiklik değil; toplumsal bir felakete zemin hazırlayan bir zafiyettir.

Haydar Baş'ın öngörüsünü değerli kılan şey yalnızca söyledikleri değil, söylediklerini tarihsel bağlam içinde söyleyebilmesiydi. O bir akademisyendi, bir liderdi ama her şeyden önce bir münevverdi. Gördü, düşündü, anlattı. Ama duymak isteyen azdı.

Bugün, o dönemde "iman edenler bile bize inanmadı" diye sitem eden Haydar Baş'ın haklılığı acı bir şekilde teyit edilmiş oldu. İsrail, ABD, AB ve Vatikan gibi odaklar hedeflerini açıkça ortaya koyarken, Türkiye içinde hâlâ bu tehdidi küçümseyen çevrelerin olması başlı başına bir tehlikedir.

Coğrafyamız bir satranç tahtası, ülkeler ise piyonlar. Ve Türkiye, bu oyunun merkezinde bir kale gibi duruyor. Bu kaleyi düşürmeden Ortadoğu'da nihai bir hakimiyet sağlanamayacağını bilenler, planlarını 40 yıl önce yaptı. Haydar Baş bu planı en erken görenlerden biriydi.

BOP, bir işgal planı değil, bir kültürel ve yapısal dönüşüm planıdır. Tankla, tüfekle değil; medya, STK, eğitim ve ekonomik baskıyla uygulanmaktadır. Bu yönüyle daha tehlikelidir çünkü görünmezdir. Ve görünmez olan çoğu zaman daha etkilidir.

Haydar Baş'ın "milli duruş" vurgusu, yalnızca bir siyasi slogan değil; aynı zamanda bir stratejik direniş çağrısıydı. Yerli ekonomi, yerli siyaset, yerli kültür... Bunların tümü BOP'un panzehiri olarak sunulmuştu.

Bugün yaşadığımız ekonomik krizler, kimlik tartışmaları, anayasa değişikliği talepleri, etnik söylem patlamaları ve dış politikadaki sıkışmışlık; hepsi tek bir projenin parçalarıdır. Ve bu projeyi zamanında sadece o dillendirmişti.

Kamuoyuna yeniden sunulan o 2002 yılına ait video kayıtları, yalnızca bir geçmiş hatırlatması değil, aynı zamanda gelecek için bir uyarı niteliği taşıyor. Çünkü o sözlerde hâlâ gerçekleşmemiş ama sıradaki tehditler de kodlanmış durumda.

Çanakkale, Sakarya ve Dumlupınar'ın hafızalardan silinmesi isteniyor. Çünkü bu zaferler birlikten doğdu. Milli kimlik, inanç, dayanışma... Bunların yok edilmesi, Türkiye'nin çözülmesinin anahtarıdır.

Prof. Dr. Haydar Baş'ın fikirleri bugün yeniden değerlendirilmek zorundadır. Çünkü bu fikirler yalnızca geçmişi analiz etmiyor, geleceği de tarif ediyor. Ve milletler geleceği görmeden yaşayamaz.

Bugün Haydar Baş aramızda olmasa da fikirleri, tespitleri ve bıraktığı izler dimdik ayakta. Onun "Bağımsız Türkiye" ideali, yalnızca bir partinin sloganı değil, bu toprakların varoluş nedenidir.

Bugünlerde en çok ihtiyacımız olan şey, geçmişi yeniden okumak ve sözün kime ait olduğuna değil, ne söylediğine odaklanmaktır. Çünkü doğru söz, sahibine bakmaksızın değerlidir.

Haydar Baş'ın yıllar önce söylediği gibi: "Milletimizi birbirine düşürmek, kardeşi kardeşe kırdırmak istiyorlar. Uyanmazsak, geçmişte yazdığımız destanları bir daha yazamayız."

Ve şimdi o uyarıların gölgesinde, Türkiye yeniden kritik bir eşikte. Ya tarihsel refleksimize sarılıp ayağa kalkacağız ya da başkalarının yazdığı senaryoları yaşamaya devam edeceğiz.

Haydar Baş, geleceği gören bir liderdi. Uyarıları dikkate alınsaydı bugün çok daha farklı bir Türkiye mümkün olabilirdi. Ama hâlâ geç değil. O sözleri yeniden okumak, sadece bir hatırlama değil; aynı zamanda bir yeniden başlama çağrısıdır. 

Yüksel AKBAYRAK

 
Yüksel AKBAYRAK / TERS KÖŞE / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.