Ağustos Türklüğün Zaferlerle Yoğrulmuş Ayı

29.08.2025 00:00

Milletlerin tarihinde bazı aylar vardır ki sıradan bir zaman dilimi olmanın ötesine geçer. Türk milleti için Ağustos, işte böylesine özel bir aydır. Tarihin sayfalarına altın harflerle yazılmış iki büyük zaferin, Malazgirt ve Dumlupınar'ın yaşandığı bu ay, Türklüğün yeniden doğuşunu, bağımsızlığa olan sarsılmaz inancını ve Atatürk'ün önderliğinde kazanılan özgürlüğün destanını hatırlatır. Ağustos, yalnızca bir takvim ayı değil; bir milletin varoluş mücadelesinin sembolüdür.

26 Ağustos 1071'de Sultan Alparslan'ın önderliğinde kazanılan Malazgirt Zaferi, Türk milletinin kaderini değiştiren bir dönüm noktasıydı. Bizans İmparatoru Romen Diyojen'in ordusunu bozguna uğratan Türkler, Anadolu'nun kapılarını ardına kadar açtı. Malazgirt, yalnızca bir askeri zafer değil, Türklüğün yeni bir coğrafyada kök salmasının, yeni bir medeniyet inşa etmesinin başlangıcı oldu. O günden sonra Anadolu artık bir geçit değil, Türk milletinin yurdu, geleceği ve kaderi haline geldi.

Yüzyıllar sonra yine bir 26 Ağustos günü, bu kez 1922'de Türk milleti tarih sahnesine yeniden çıktı. İşgal altındaki yurdu kurtarmak için Büyük Taarruz başlatıldı. Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca bir askeri harekâtı değil, bir milletin bağımsızlık iradesini yönetiyordu.

Dumlupınar Meydan Muharebesi, yani 30 Ağustos Zaferi, Türk milletinin esareti reddedişinin en güçlü ifadesi oldu. Atatürk'ün ileri görüşlülüğü, askeri dehası ve milletine duyduğu sonsuz güven, bu zaferin en büyük teminatıydı. O, "Zafer, zafer benimdir diyebilenindir. Başarı ise başaracağım diye başlayarak sonunda başardım diyebilenindir." sözleriyle aslında milletine yol gösteriyordu.

30 Ağustos Zaferi, yalnızca işgalci orduların yenilmesi değil, Türk milletinin yeniden var oluşuydu. Atatürk'ün askerlere verdiği "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" emri, yalnızca bir askeri hedef değil, bir milletin özgürlüğe olan yürüyüşünün ifadesiydi. O emirle birlikte Türk milleti, bağımsızlık yolunda önündeki tüm zincirleri kırdı.

Atatürk, zaferin ardından bağımsızlığın yalnızca savaş meydanında değil, bilimde, sanatta, ekonomide ve hukukta da korunması gerektiğini vurguladı. Cumhuriyet'in ilanı, işte bu zaferlerin üzerine inşa edildi. Ağustos'ta kazanılan zaferler, Cumhuriyet'in temeli oldu.

Ağustos ayı, Türk milletine yalnızca savaş meydanlarını değil, aynı zamanda kimliğini ve bağımsızlığını hatırlatır. Türklük, cesaret, adalet, vatan sevgisi ve özgürlük idealleriyle şekillenmiş bir bilincin adıdır. Malazgirt'te açılan kapı ile Dumlupınar'da mühürlenen zafer, aynı ruhtan beslenir. Atatürk'ün önderliği bu ruhun modern çağdaki en güçlü tezahürüdür.

Bugün bizlere düşen görev, Ağustos'un taşıdığı anlamı yalnızca geçmişin hatırası olarak değil, geleceğe yön veren bir yol haritası olarak görmektir. Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolunda ilerlemek, Malazgirt'in cesaretini ve Dumlupınar'ın kararlılığını bugünün dünyasında da sürdürmektir.

Ağustos, Türk milletinin tarihindeki en şanlı sayfaları barındıran bir aydır. Sultan Alparslan'ın Malazgirt'te açtığı kapı, Mustafa Kemal Atatürk'ün Dumlupınar'da kazandığı zaferle ebediyen mühürlenmiştir. Bu iki büyük zafer, Türk milletinin asla esareti kabul etmeyeceğini, bağımsızlığından vazgeçmeyeceğini tüm dünyaya göstermiştir.

Atatürk'ün önderliği, bu topraklarda yalnızca bir zafer değil, bir milletin yeniden doğuşunu sağlamıştır. Ağustos, bu nedenle Türk milletinin hem geçmişini hem de geleceğini simgeleyen bir ay olarak sonsuza kadar hafızalarda yaşayacaktır.