HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 13 MAYIS 2025, SALI

Sadabat Paktı Krizler İçinde Doğunun Ortak Aklı

13.05.2025 00:00
Doğunun Onuru ve Bugünün Dersleri: Atatürk, Sadabat Paktı, Pakistan ve Yeni Bir Dış Politika Vizyonu…

Bugün, dünya yeniden şekilleniyor. Ukrayna Savaşı, Gazze'de bitmeyen katliamlar, İran-İsrail gerilimi, Kızıldeniz'de tırmanan deniz gücü yarışları, Kafkasya'da kırılgan barış ortamları, Orta Asya'da Çin'in derinleşen etkisi... Türkiye, jeopolitik konumu gereği bu fırtınalı tablonun tam ortasında yer alıyor. Her cephede farklı krizler yaşanıyor. Bu karmaşık denklemde, geçmişin pusulası elimizde olmazsa yönümüzü kaybetme riski büyüktür. Ve bu pusulanın en berrak ibresi hâlâ Mustafa Kemal Atatürk'ün dış politika anlayışında saklıdır.

Çünkü Atatürk, sadece cephelerde savaş kazanan bir komutan değildi; aynı zamanda diplomasi masasında da geleceği gören bir devlet adamıydı. Onun izlediği yol, savaş sonrası yorgun bir coğrafyada kalıcı barışı, bölgesel iş birliğini ve onurlu bağımsızlığı hedefliyordu. Bugünün dış politika çıkmazları içinde bize yol gösterecek iki tarihi mihenk taşı ise Sadabat Paktı ve henüz kurulmamış olan Pakistan ile kurduğu gönül bağıdır. Bu iki olay, Türkiye'nin doğuya bakışını, doğu ile kurması gereken stratejik dengeleri anlamak için birer anahtardır.

1937 yılında Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında imzalanan Sadabat Paktı, yüzeyde bir saldırmazlık anlaşması gibi dursa da, arka planında çok daha derin bir stratejik akıl barındırıyordu. Bu pakt, Batı'nın tahakkümüne karşı Doğu'nun kendi kaderini belirleyeceği bir gelecek hayalinin ilk ciddi adımıydı. Atatürk, bu coğrafyadaki ülkelerin birbirine rakip değil, ortak olabileceğini göstermeye çalıştı. O yıllarda Avrupa, 2. Dünya Savaşı'nın ayak seslerini duymaya başlamışken; Atatürk, Türkiye'nin doğusunu bir istikrar hattına dönüştürmeye çalışıyordu.

Bugün, İran ile gerilen ilişkiler, Irak ve Suriye'de devam eden istikrarsızlıklar, Afganistan'da süregelen otorite boşluğu, bu dört ülkenin bir zamanlar aynı masada barışı imzalayabildiği gerçeğini daha da değerli hale getiriyor. Sadabat Paktı, yalnızca bir tarih anısı değil, bölgesel iş birliğinin mümkün olduğuna dair güçlü bir hatırlatmadır. O dönemin zor şartlarında atılan bu adım, bugünün çok taraflı diplomasi diline hâlâ örnek olabilir.

Pakistan, Atatürk hayattayken bir devlet olarak var değildi. Ancak Hint Müslümanları, özellikle Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye'ye duydukları sevgi ve hayranlıkla öne çıkmışlardı. İngiliz sömürgesi altındaki bu halk, Anadolu'daki direnişi kendi kurtuluşlarının öncüsü olarak gördü. Para topladılar, mitingler düzenlediler, dualar ettiler. O halk, Türk milletinin emperyalizme karşı verdiği mücadeleyi kendi onurları gibi sahiplendi.

Atatürk de bu duyarlılığı karşılıksız bırakmadı. Modernleşme, bağımsızlık ve egemenlik gibi temel kavramlar üzerinden Türkiye ile Hint Müslümanları arasında bir gönül köprüsü kurdu. 1947'de Pakistan bağımsızlığını kazandığında, Türkiye bu yeni devleti ilk tanıyan ülkelerden biri oldu. O günden bu yana süren kardeşlik, sadece hükümetler arası değil; halklar arasında da güçlü bir bağa dönüştü.

Bugün Pakistan, siyasi çalkantılar ve ekonomik zorluklar içinde bir yön arıyor. Türkiye ile savunma sanayinden tarıma, teknolojiden eğitim iş birliklerine kadar çok yönlü bir stratejik ittifak yeniden tasarlanabilir. Atatürk'ün manevi mirası, bu ilişkiyi duygusal temellere indirgemeden; iki ülkenin kalkınma hedeflerine hizmet edecek bir ortaklık modeline dönüştürme yolunu işaret eder.

Atatürk Yaşasaydı Ne Yapardı?

Bugünün dış politika gerçekleri karmaşık, kırılgan ve hızlı değişiyor. Atatürk'ün ilke ve stratejileri ise hâlâ zamana meydan okuyan bir netlik sunuyor. "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi, pasif bir duruş değil; barışı stratejik bir zeka ile inşa etme çağrısıdır. Atatürk yaşasaydı, bugün Ukrayna'da savaşa, Gazze'de katliama, Orta Doğu'daki kutuplaşmaya karşı güçlü bir diplomatik hamle yapar; Türkiye'yi bölgesel arabulucu, barış sağlayıcı ve vizyon sahibi bir aktör konumuna getirirdi.

Sadabat Paktı'nın ruhunu canlandırır, Türkiye, İran, Pakistan ve Körfez ülkeleri arasında karşılıklı saygıya dayalı bir barış mimarisi kurmaya çalışırdı. Ortadoğu'da güç mücadelesi değil, ortak üretim, ortak altyapı, ortak güvenlik anlayışı önerirdi.

Bugün bölgesel dayanışmaya, akılcı ittifaklara ve karşılıklı güvene her zamankinden fazla ihtiyaç var. Sadabat Paktı ve Pakistan ile kurulan kardeşlik, geçmişin romantik hatıraları değil; bugünün zeminine uygulanabilir stratejik formüllerdir. Atatürk'ün diplomasi mirası, sadece devlet arşivlerinde değil; dış politika kararlarında, üniversitelerde, gençlerin vizyonunda, her diplomatın masasında yeniden hayat bulmalı.

Yeni bir Sadabat ruhu, Türkiye'nin bugün aradığı denge, itibar ve barışın anahtarı olabilir.

 
Yüksel AKBAYRAK / TERS KÖŞE / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.