HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 30 EKİM 2025, PERŞEMBE

Dinç Akademi Anaokulu’nda Cumhuriyet Coşkusu

30.10.2025 11:45
Dinç Akademi Anaokulu’nda Cumhuriyet Coşkusu
Dinç Akademi Anaokulu’nda Cumhuriyet Coşkusu
Kocaeli'nin Gebze ilçesinde faaliyet gösteren Dinç Akademi Anaokulu, Cumhuriyetimizin 102. yıl dönümünü büyük bir gurur ve coşkuyla kutladı. Türk bayraklarıyla süslenen okul bahçesi, sabah saatlerinden itibaren minik öğrencilerin neşesiyle şenlendi.

Öğretmenleriyle birlikte günler öncesinden hazırlanan özel programda, öğrenciler marşlar söyledi, şiirler okudu ve Cumhuriyet temalı gösteriler sundu. Renkli kostümler ve ellerindeki bayraklarla sahneye çıkan minikler, izleyenlere unutulmaz anlar yaşattı.

Program boyunca Atatürk'ün "Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister" sözü sık sık hatırlatıldı. Çocuklar bu anlamlı günü sadece bir kutlama değil, aynı zamanda Cumhuriyet bilincinin bir yansıması olarak yaşadı.

Veliler de etkinliğe yoğun ilgi gösterdi. Çocuklarının gösterilerini büyük bir gururla izleyen veliler, okul yönetimine ve öğretmenlere emeklerinden dolayı teşekkür etti.

Dinç Akademi Anaokulu yönetimi, her yıl olduğu gibi bu yıl da Cumhuriyet Bayramı'nı en anlamlı şekilde kutlamayı gelenek haline getirdiklerini belirterek, "Cumhuriyetimizin değerlerini yeni nesillere aktarmak en büyük sorumluluğumuzdur. Miniklerimizin gözlerindeki ışık, geleceğimizin teminatıdır" açıklamasında bulundu.

Etkinlik, coşkulu marşların ardından hep birlikte söylenen İstiklal Marşı ile sona erdi. Cumhuriyet'in 102. yılı, Dinç Akademi Anaokulu'nda minik yüreklerin büyük gururuyla kutlandı. Haber-Muharrem Değirmen / 3. Göz HRA

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.