“Bizi Bizden Başka Herkes Yönetmiş… Bu Gerçeği İlk Kez Bu Kitapla Gördüm”
Araştırmacı Gazeteci İrfan Aydın'ın 01.12.2025 Tarihli Yıldırım Hanaylı Röportajı
10.12.2025 12:20
Türkiye'nin yakın siyasi ve toplumsal hafızasını sarsan kırılmalar, darbeler, ekonomik buhranlar ve ideolojik kamplaşmaların perde arkasını yıllarca kendi çabasıyla anlamaya çalışan Yıldırım Hanaylı, okuduğu bir eserle adeta zihnindeki tüm boşlukların dolduğunu söylüyor. İzmir'de mütevazı bir işçi ailesinin içinde büyüyen, askerî eğitimden özel sektör yöneticiliğine uzanan bir hayat çizgisinde biriktirdiği tüm soruların "Hakikate Adanmış Hayat – Prof. Dr. Haydar Baş" kitabıyla cevap bulduğunu anlatan Hanaylı, Türkiye'nin sanayileşmeden dış politikaya, sağ–sol çatışmasından terör gerçeğine kadar yaşadığı birçok kırılmanın aslında göründüğünden çok daha derin bir zemine oturduğunu vurguluyor. Ona göre bu eser, yalnızca bir biyografi değil; Türkiye'nin karanlıkta bırakılan dönemlerine, küresel projelerle iç dengeler arasındaki bağlara ışık tutan güçlü bir tarih okuması niteliğinde.
Röportaj boyunca Hanaylı'nın en dikkat çekici yönü, yıllarca zihnini kurcalayan sorulara tek tek cevap bulmuş olmanın şaşkınlığı ve heyecanı. Özellikle Haydar Baş'ın Atatürk yorumları, milli ekonomi modeli, ordunun konumu, dinlerarası diyalog projeleri ve 80 öncesi–80 sonrası Türkiye planları üzerine yaptığı değerlendirmeler, Hanaylı'da derin bir farkındalık oluşturmuş. "Bizi bizden başka herkes yönetmiş" sözleriyle özetlediği bu dönüşüm, aslında hem kişisel hem de toplumsal bir hesaplaşmanın ifadesi. Bu röportaj, bir okuyucunun bir kitapla değişen bakış açısını değil; aynı zamanda Türkiye'nin geçmişine, bugününe ve yarınına dair önemli bir zihni açıklık arayışını gözler önüne seriyor.
Soru: Yıldırım Hanaylı kimdir?
1974 İzmir doğumluyum. İşçi bir ailenin dört oğlundan biriyim. Okumamış fakat kültür seviyesi çok yüksek bir ailenin oğluyum. Ailemizde dini duygular da en sade fakat derin... deruni bir manada yaşanırdı. Ben de o iklimde büyüdüm. Hayata bakış felsefemi ailemden öğrendim. Babamın bize tavsiyesi şuydu, kibirli olma, saygı ve hürmette, tevazu da kusur etme ve oku. Aslında bu öğreti Kur'an'ın da ana tavsiyesidir. İlk orta ve liseyi İzmir'de okudum. Sonrasında Hava Harp Okulu'na girdim. Fakat ben pilot olmak istiyordum. Okulumda beni yer subayı olarak ayırdıkları için Hava Harp Okulu'na ayrıldım. Sonrasında 2 yıllık Meslek Yüksek Okulu Makine Bölümünü ardından da Eskişehir Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesini bitirdim. Askerliğimi Şırnak'ta yaparak Güneydoğu illerinizi de yakinen tanıma fırsatı buldum.
O günlerde beni en çok etkileyen ise terörün lanse edildiği gibi olmayıp birçok farklı unsurlarının olduğunu ilk kez orada fark ettim. Bu benim Türk siyasetine bakışımı da değiştirdi. İç hayatınız nasıl oldu? Birlikten sonra önce Sasa, sonra Pepsi ve sonrasında da Rusya ve Azerbaycan'da bazı firmalarda yöneticilik yaptım. Bu da bana farklı iş alanlarında ve ülkelerdeki iş gücünü ve ekonomi alanında değerlendirme alanı açtı. Sonrasında da evlendim. Bir erkek ve bir kız çocuğu babasıyım. Yusuf Karaca'nın Hakikate Adanmış Hayat Prof. Dr. Haydar Baş adlı eserini okumadan önce Haydar Baş hocayı tanıyor muydunuz? Haydar Baş hocayı isim olarak biliyordum. Bilhassa iş, aşk, Haydar Baş sloganını herkes gibi ben de biliyordum. Fakat ne yalan söyleyeyim derinlemesine tanımıyordum.
Soru: Eser sizde nasıl bir etki yaptı?
Kitapta okuduğum birçok yer benim şahsi fikirlerimle örtüştüğünü gördüm.
Soru: Nasıl yani?
Türkiye olarak kendi kendine yeten bir ülke olmamız gerekirken Atatürk'ten sonra bu anlayıştan hızlıca uzaklaşıldı. Atatürk'ün açtığı sanayileşme ve kalkınma hamleleri maalesef zamanla unutuldu. Dahası milleti öyle bir hale soktular ki sanki bu ülkeden bir şey olmaz, dışa bağımlı olmak zorundaymışız gibi bir anlayışı bize dikta ettiler. Kitapta buna karşı isyanı ve de Atatürk bakışını gördük. Haydar Baş ile aynı kulvarda düşünüyormuşum da haberim yoktu. Buna karşın 80'li ve 90'lı yıllarda kitler sayesinde millet ile devlet birbirine çok daha yakındı. Kitler özel sektöre devlet eliyle öncülük etmiştir. Zaten bu kuruluşların neden kapatıldığına bir türlü anlam verememiştim. Adanmış hayat Prof. Dr. Haydar Baş eserinde kafamdaki tüm sorular cevap buldu. Gördüm ki Sayın Haydar Baş kitler konusunda kafada soru işareti bırakmayacak sadelik ve ilmi verilerle sorunu ve çözümü ortaya koymuş.
Kitabı okudukça Haydar Baş'ın milli ekonomi modeli tezine ilgim de artmaya başladı. Diyebilirim ki her bir sayfasında kafamdaki sorulara ayrı ayrı cevaplar buldum. Ben ülkemizi yönetenleri bizim seçtiğimizi zannederdim. Bu eseri okuyunca anladım ki bizi bizden başka herkes yönetmiş.
Soru: Nasıl yani? Bunu biraz açar mısınız?
Atatürk'ten sonra ülkeyi idare edenlerin aldıkları kararları, darbeleri, müdahalelerin 80 öncesinin olaylarının perde arkasını okuyunca kafamda eksik kalmış bazıları birleşti. Ekonomiyi yönetsin diye getirilen ithal dervişlerin bile bir proje ürünü olduğunu kavradım. 80 öncesindeki sol sağ olaylarının 80 sonrasındaki terör olaylarının aslında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve de milletimizin güçlenmesini istemeyen karanlık yapıların etkisiyle olduğunu tam gani oldum.
Tabii ki burada Sayın Haydar Baş'ın da ısrarla üzerinde durduğu Arz-ı Mevhud yani Büyük İsrail Projesi'nin de etkisinin büyük olduğu bir hakikattir. Ülkemizde kendini milliyetçi gösteren birçok kesimin aslında özlerinde milliyetçi olmadıklarını, İslamcı geçinenlerin de dertlerinin İslam olmadığını net olarak anladım.
Soru: Bütün bu derin felsefi görüşü bir kitap sonrası kavramayı nasıl izah ediyorsunuz?
80 ihtilalinde çocuktum. Fakat 80 öncesinin yaralarıyla büyüdük. Her zaman kafamda deli sorular vardı. Bizi bu kadar keskin çizgilerle nasıl ayırabilmişlerdi? Amaçları neydi? Sol sağ siyasetin öncüleri bir araya gelip bu ayrımı ve kanı durdurmadı. Ya da bu konuda çalışan düşünür ve gönül insanları ne yaptılar? İrfan Bey aslında bu soruları sadece ben kendime sormuyorum. Olayların içinden gelenler de artık soruyorlar. Neden birbirimizi kurşun sıktık? Neden birbirimizi dinlemedik?
O dönemin insanları bile sorularına cevap bulamıyorlar. Oysa ki Hakikate Adanmış Hayat Prof. Dr. Haydar Baş eserini okuyunca ve de Haydar Baş ve ekibinin verdiği mücadeleyi görünce deve kuşu gibi kafamızı kuma gömdüğümüzü anlıyorsunuz. Ben oldum olası merhum Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'a hayranlık duymuşumdur. Mücadelelerine takdir ettiğim bu koca yürekli gençlere rahmet okuma konusunda hep sınıfta kaldık. Bir el, bir irade, bir düşünce hayatlarını milletimiz ve de vatanımız için genç yaşta feda eden bu kutlu gençlere rahmet okunmasına bile engel olmuştur. Haydar Baş'ın Hüseyin İnan'ın şehit olduğuna ve de onlara gani gani rahmet dilediğini okuyuncaya kadar. Ben üç fidana böylesi derin saygıyla yaklaşan bir solcuya bile rastlamamıştım. Haydar Baş meğerse solsa dindar laik ayrımı yapmadan milletimizin her bir ferdini kucaklayan bir anlayışa sahipmiş.
Bu anlayışı 80 öncesinde büyüklerimiz hayata geçirmiş olsalardı ya da 80 sonrasında biz de Haydar Baş'ı layıkıyla anlayabilmiş olsaydık sorunlarımıza kesin ve de keskin çözüm bulmuş olurduk. Ayrıca ordu ile milletin karşı karşıya getirilmesi meselesinin perde arkasını da bu eserde kavradım. Haydar Baş hayatı boyunca ordu millet bütünlüğünü savunmuş, ordusu olmayan milletlerin sürüden farksız olduklarını vurgulamış. Ben yer yer orduyu yanlış icraatlar nedeniyle eleştiriyordum. Fakat bu eserde gördüm ki yanlış yapıyormuşum. Eksiklik varsa el birliğiyle düzeltmemiz gerekir. Bu yönüyle de başta Haydar Baş'a, saniyende onun kutlu hayatını bir nebze de olsa bizlere tanıtan Yusuf Karaca'ya teşekkür borçluyum.
Soru: Yıldırım Bey, resmen eseri yeniden yazıyor ve yaşıyorsunuz. Bu kadardikkatli okumanıza neden olan ana etken nedir?
Eserde sadece Haydar Baş'ın hayatını okumuyorsunuz. Yakın Türkiye tarihine de yolculuk yapıyorsunuz. 80 öncesini de yaşıyorsunuz. 80'li, 90'lı ve 2000'li yılları da an an, yıl yıl yaşıyorsunuz. Körfez Savaşı'nın perde arkasına da eserde buluyorsunuz. Özal'lı yılları, ekonomi krizleri ve de siyasal İslamcıları da eserde buluyorsunuz. Türkiye'deki cemaat, tarikat, siyaset ilişkisine de atıfta bulunuluyor. Bu yapılara destek olan dış etkenleri de buluyorsunuz. Dinlerarası diyalog ile ülkeyi ve inancımızı nasıl bölmek istediklerini de görüyorsunuz. FETÖ ile gerçek manada kimlerin mücadele ettiğini de buluyorsunuz. 28 Şubat gerçeğini de görüyorsunuz. 28 Şubat sürecinin gerçek mağdurlarını da görüyorsunuz. Hele hele kitapta bir Atatürk bölümü var ki başlı başına bir eser. Haydar Baş'ın Hoş Geldin Atatürk adlı eserinden alıntılarla Atatürk anlatılıyor. En kısa zamanda bu eseri okuyacağım.
Yine Sayın Haydar Baş'ın milli ekonomi modeli tezini ve Rusya Duma konuşmasını çok merak ediyordum. Hepsine bu eserde cevap buluyorsunuz. Çok farklı bir tarzda yazılmış biyografi eseri. Bu yönüyle de Yusuf Karaca'nın takip edilmesi gereken güçlü bir yazar olduğunun farkına vardım.
Soru: Ekonomi mezunu bir düşünür olarak, milli ekonomi modeli tezine bakışınızı merak ediyoruz.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın hayatına yer veren bu eserde de vurgulandığı gibi, ülkemiz yeraltı ve yeryüzü zenginliklere sahip çok güçlü bir ülkedir. Haydar Baş'ın da bahsettiği gibi, ev hanımı maaşı, vatandaşlık maaşı bağlanırsa terör diye bir belamız kalmaz. Bu yönüyle çok gerçekçi ve de etkileyici bir vurgusu var. Haydar Baş ülkeler arasındaki ticarette milli paraların devreye konması yönündeki görüşü devrim niteliğindedir. Bu uygulamaya geçerse dünyada ABD hakimiyeti diye bir şey kalmaz.
Bir dönem ülkemiz ile Rusya arasında aslında böyle bir anlaşma olmuştu. Fakat sonrasında askıya alındı. Meğer bu görüş Prof. Dr. Haydar Baş'ın milli ekonomi tezinin önemli bir parçasıymış. Keşke bu modeli hayata geçirsek de yeniden ülkemiz ve milletimiz ayağa kalksa. 2001 krizinde doların aşırı yükselmesi nedeniyle yaşanan çöküntüden ben de nasibini almıştım. Haydar Baş'ın milli para kavramı çok ama çok önemli bir kavramdır. Milli paramıza sahip çıkmak ülkemizin bağımsızlığı için de şarttır. Türkiye'nin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını devlet millet eliyle işletsek, Haydar Baş'ın da dediği gibi bu ülkede 80 milyonu değil 800 milyon insanı kıyamet sabahına kadar bakarız. Bu yönüyle de milli ekonomi modeli antitez değil, bilakis çözümün tek adresidir. Oradaydım. O çöküntüyü Rusya'da gözlemleme fırsatım oldu. Bu eseri okuyunca anladım ki Rusya o karanlık günlerden Prof. Dr. Haydar Baş'ın milli ekonomi tezi sayesinde çıkmış ve tek kutuplu dünyada yeniden ABD ile yarışır, hatta ABD'yi bile gölgede bırakan bir Rusya olmuştur. Putin'in Haydar Baş'ı dinlemesi sonucu Rusya bugün güçlü haline geldi.
Aklımın almadığıysa neden ülkemizde Haydar Baş gibi değerlerimizin kıymetini bilmiyoruz? Bu eser bana şunu öğretmiştir ki çözüm uzaklarda değil yanı başımızda. Haydar Baş'ı layıkıyla tanır ve tanıtırsak birçok sorunumuz da çözülür. Eserde onun gönül derinliğine de özel vurgu yapılıyor. Zaten bu kadar isabetli görüşler ve de bereketli çalışmalar ancak gönlü Allah ile olan Allah adamlarına nasip olurdu. Allah nasip ederse bundan sonraki hayatımın birçok alanında Haydar Baş olacak. Türk dünyasında Nazım Hikmet'ten sonra bir başka Türk ilim, fikir ve gönül adamının daha bu kadar etkin olması, bu denli sevilmesi beni ayrıca çok mutlu etti.
Türk dünyasında Haydar Baş'ın ektiği tohumlar yeşerdikçe arzulanan güzel günlere kavuşmamız yakın olacaktır.
Yıldırım Bey, çok derin ve özel bir röportaj oldu. Sizlere çok teşekkür ederim.
Esas böyle bir fırsatı bana sunduğunuz için ben de sizlere çok teşekkür ederim İrfan Bey. Üçüncü Göz Medya ve kitabın yazarı Sayın Yusuf Karaca Beyefendi'ye de en derin saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.