“Biz su istemiyoruz, adalet istiyoruz. Çünkü su adaletle akar.”
Orhangazi'de Çiftçiye Su Yasak, Sanayiye Serbest: Bereketli Topraklarda Susuzluk İsyanı
05.11.2025 09:57
Bursa'nın tarımsal kalelerinden biri olan Orhangazi, bu yıl belki de son yılların en ağır sulama krizini yaşıyor. İznik Gölü havzasında yaşanan su seviyesi düşüşü, çiftçinin emeğini kurutma noktasına getirdi. Oysa gölden çekilen suyun önemli bir bölümü, tarımsal üretim yerine sanayi tesislerine akıyor. Çiftçiye yasak, sanayiye serbest olan bu sistem; hem tarlayı hem üreticiyi hem de bölgenin geleceğini tehdit ediyor.
Orhangazi'nin bereketli ovalarında zeytin, kiraz, mısır, sebze ve meyve üretimi yapan yüzlerce çiftçi, bu yaz boyunca aynı cümleyi kurdu: "Suyumuz yok, sesimizi duyan yok." Her yıl yinelenen bu sorun artık sıradan bir arıza değil, bir düzenin çarpıklığına dönüşmüş durumda. Yaz ayları geldiğinde tarıma su verilmezken, ilçedeki sanayi tesislerinin hiçbir kesintiye uğramadan üretimlerini sürdürmesi, köylülerde derin bir kırgınlık yaratıyor.
Orhangazi Ziraat Odası Başkanı Dinçer Dimrit, bu tabloya sessiz kalmadı. Dimrit, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda yaşanan susuzluğu "çiftçiye vurulmuş en büyük darbe" olarak nitelendirerek yetkilileri göreve çağırdı. "Marmara Bölgesi'nin incisi, bereketli topraklarımızın can damarı olan İznik Gölü'nde yaşanan su seviyesi düşüşü ve buna bağlı olarak alınan sulama kısıtlama kararları bizleri derinden üzmektedir" diyen Dimrit, çiftçinin suya erişiminin engellenmesini büyük bir haksızlık olarak tanımladı.
Dimrit'e göre bu kısıtlamalar, sadece bir yönetim tercihi değil, aynı zamanda sosyal bir adalet sorunu. Zira sanayiye su verilirken, üreticiye "tasarruf yap" denilmesi, üretim zincirini kırıyor. Dimrit bu durumu şu sözlerle dile getirdi: "Bu kısıtlamalar sadece tarım yapan üreticilerimiz için değil, sanayi kuruluşlarının yoğun su kullanımı açısından da yeniden değerlendirilmelidir. Sanayiye su verilip çiftçiye yasak getirilirse, üretim olmaz, bereket biter. Tarımsız sanayi olmaz, sanayisiz tarım da olmaz."
Başkan Dimrit'in bu çağrısı, aslında bölgedeki binlerce üreticinin ortak sesi. Çünkü Orhangazi'deki çiftçiler aylarca gölün kenarına kadar gidip, suyun tarlaya ulaşmadığını gördü. Sulama borularının patladığı, hattın haftalarca tamir edilmediği, gölden su verilmediği bir ortamda üretim yapmak neredeyse imkânsız hale geldi. Çiftçilerden biri "Biz suyu parayla alıyoruz ama suyu bile alamıyoruz" diyerek isyanını dile getiriyor.
İznik Gölü çevresindeki su krizi, yıllardır uyarı yapılmasına rağmen büyüyerek devam ediyor. Gölün seviyesi her yıl biraz daha düşüyor, çünkü gölden çekilen su miktarı doğanın yenileyebileceği seviyenin çok üzerinde. Buna bir de yanlış önceliklendirme eklenince, tarımsal alanlarda su kıtlığı kaçınılmaz hale geliyor. Zeytin ağaçları sulanamıyor, mısır ve yem bitkileri kuruyor, tarlalar çoraklaşıyor.
Orhangazi Ziraat Odası bu durumun geçici olmadığını, kalıcı bir tehlikenin kapıda olduğunu açıkça dile getiriyor. Başkan Dimrit, "Su hakkı çiftçinin geleceğidir. Üretici suya ulaşamazsa üretim yapamaz. Üretim olmayınca da sofraya ekmek gelmez" diyerek konunun yalnızca çiftçiyi değil, ülkenin gıda güvenliğini ilgilendirdiğini vurguluyor. Ona göre asıl yapılması gereken, tarımsal sulama hakkını yeniden düzenlemek, adil bir tahsis sistemi kurmak ve sanayi ile tarım arasındaki su dengesini üretici lehine çevirmek.
Dimrit, çiftçilerin haklı mücadelesinde yalnız olmadıklarını, Orhangazi Ziraat Odası olarak her platformda çiftçinin sesi olacaklarını belirtiyor: "Çiftçimizin sesi her platformda duyulmuştur. Üreticimizin emeğine sahip çıkan, vazgeçmeyen tüm çiftçilerimize teşekkür ediyorum. Biz bu toprakların bereketine, çiftçimizin alın terine sahip çıkmaya devam edeceğiz."
Bölgedeki susuzluk sadece iklim değişikliğinin değil, yıllardır süregelen ihmalkârlığın da sonucu. Sulama hatları eski, bakım yetersiz, koordinasyon zayıf. Devlet Su İşleri ile sulama birlikleri arasında yaşanan iletişimsizlik, suyun zamanında verilmemesine neden oluyor. Bu durum sadece bu yılın mahsulünü değil, önümüzdeki yılların üretim potansiyelini de yok ediyor.
Orhangazi'deki tablo artık net: Bir yanda suya hasret çiftçi, diğer yanda 24 saat çalışan sanayi pompaları. Tarımsal üretimin kalbinde adalet terazisi bozulmuş durumda. Bu durum sadece Orhangazi'nin değil, tüm Türkiye'nin sorunu haline geliyor. Çünkü suyun adil kullanılmadığı bir ülkede ne tarım kalır, ne de bereket.
Ziraat Odası'nın çağrısı açık: "Yetkilileri çiftçimize sahip çıkmaya davet ediyorum. Bu toprakların bereketi üreticimizin alın terindedir. Tarım desteklenmezse, ülke üretim gücünü kaybeder. Biz üretmek istiyoruz, toprağa sahip çıkmak istiyoruz. Yeter ki suyumuz adil dağıtılsın."
Artık herkes biliyor ki, su sadece bir doğal kaynak değil; ekmeğin, emeğin, geleceğin sembolü. Orhangazi'de çiftçiye yasak, sanayiye serbest su politikası sürerse, bu verimli topraklar sessizliğe bürünecek.
Ve çiftçinin son sözü, aslında herkes için bir uyarı:
"Biz su istemiyoruz, adalet istiyoruz. Çünkü su adaletle akar."
Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.