HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 10 ARALIK 2025, ÇARŞAMBA

KÖYLÜ HÂLÂ MİLLETİN EFENDİSİ Mİ ? VURUN ABALIYA !

10.12.2025 00:00
"Köylü milletin efendisidir" sözü… Yorumsal anlamda efendi olmak; kimseye muhtaç olmamak, kimseye minnet etmemektir. Efendi; kendine yeten, başkalarının ona ihtiyaç duyduğu kişidir. Köylüye bu gücü veren neydi? Elbette üretiyor olmasıydı. Emeğiyle, eliyle, tırnağıyla çalışıyor; çabalıyor, üretiyor, ürününü değerlendiriyor, kışlığını hazırlıyor ve ürettiklerini satarak geçimini sağlıyordu.

Ne var ki bugün tablo farklı. Üretici güç giderek değersizleşiyor, çiftçinin emeği çoğu zaman masrafını bile karşılamıyor. Devlet yeterli teşviki ve kolaylığı sağlayamıyor; artan maliyetler ve üstüne gelen yeni düzenlemeler köylünün yükünü her geçen gün ağırlaştırıyor. Yetkililerin su kullanımıyla ilgili aldığı tedbirler ilgili kurumlara iletilmiş olsa da uygulamada asıl faturanın çiftçiye kesildiği görülüyor.

Burada iki önemli soru öne çıkıyor. Birincisi: Yaklaşık yirmi yıl önce üniversitelerde okutulan çevre politikaları derslerinde, bilimsel verilerle "Türkiye, su kıtlığı yaşayan ülkeler arasına girecek" deniyordu. Bu uyarılar kitaplarda, raporlarda ve akademik sunumlarda açıkça yer alıyordu. Peki madem bu risk yıllar önceden biliniyordu, gerekli önlemler neden o gün değil de bugüne bırakıldı? Devletin, öngörülen bir krize ancak gerçekleşmeye başladığında müdahale etmesi bir eksiklik değil midir?

İkincisi: İlçede yıllardır su kaynaklarına zarar verdiği yerel basında defalarca dile getirilen bazı fabrikalar hâlâ tam kapasite çalışmayı sürdürürken, ilk kısıtlamaların çiftçiye uygulanması nasıl açıklanabilir? Toplumsal hafızada "gücü  gücü yetene" diye bir deyim vardır. Görünen o ki yaptırımlar da aynı mantıkla işliyor: Ülkenin gücü, üretimin gerçek sahibi olan çiftçiye yetiyor; sermaye sahiplerine ve küresel şirketlere değil.

Bugün köylünün desteğe her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Çünkü köylünün aldığı her yara, yalnızca bir üreticinin değil; bir bölgenin, bir ülkenin geleceğini doğrudan etkiliyor. Kelebek etkisi misali… En küçük bir zayıflık, zincirin tamamını sarsıyor.

Yaşanan bu tablo aslında tarımın yıllardır ikinci plana itilmesinin doğal sonucudur. Şehirlerde geçim derdine sıkışan insanlar, köylerine dönüp küçük ölçekli tarımla daha huzurlu ve sürdürülebilir bir yaşam kurmayı umut ettiler. Ancak tarımın sistemli biçimde zayıflatılması, toprağın değerinin korunmaması ve üreticinin desteklenmemesi, bu umudu bile giderek ulaşılmaz hâle getiriyor. Bu da bize, sorunun bireysel tercihlerden değil; tarımı önemsemeyen politikaların birikiminden kaynaklandığını gösteriyor.

Atatürk'ün tarıma, ziraate ve köylüye yönelik söylemlerini hatırladığımızda ise bugün yaşananların onun vizyonundan ne kadar uzak olduğunu daha net görüyoruz. Çünkü Atatürk "Köylü milletin efendisidir" derken romantik bir övgü yapmıyor; ülkenin gerçek üretim gücüne işaret ediyordu. "Millî ekonominin temeli ziraattir" sözüyle, bir devletin ancak tarımı güçlü olduğu sürece ayakta kalabileceğini vurguluyordu. Bugün gelinen noktada, bu vizyonun gereği olan saygı, koruma ve destek yeniden hatırlanmadıkça; tarımın da köylünün de geleceği pamuk ipliğine bağlı kalmaya devam edecek gibi görünüyor.


 
Neşe BAKIŞ / Kadrajımdaki Hayat / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.