HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 03 EYLÜL 2025, ÇARŞAMBA

ACIDAN UMUDA YOLCULUK

03.09.2025 00:00
Hayatın Kutsiyeti

"Kim, bir canı öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur.

Kim de bir canı yaşatırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur." (Maide, 5/32)

Bu ayet, insan hayatının kutsiyetini ve tek bir yaşamın bile tüm insanlık kadar değerli olduğunu anlatır.

Bir insana zarar vermek, aslında insanlığa zarar vermektir; birini yaşatmak ise bütün insanlığa umut vermektir.

İşte ben de yazıma böyle başlamak istiyorum.

Empati Üzerine

Hayatta gerçekten tam bir empati mümkün mü? Bundan emin değilim.

Bir başkasının yaşadığı duyguyu birebir hissettiğimizi söylemek bana iddialı geliyor. Çünkü her ruh, kendi yaratılışına uygun biçimde hisseder, anlamlandırır, yaşar.

Bir insanın hayatla kurduğu bağ, çocukluğundan itibaren şekillenir.

Kimi kaybı kabullenmeyi öğrenir, kimi sevgiye temkinli yaklaşır.

Kimileri terk edilmenin izlerini taşır, kimileri görünmeyen bir ilgisizlikle örselenmiştir. Karşımızdakinin iç dünyasına asla tam olarak erişemeyiz.

Tam da bu sebeple acıyı yaşayış biçimlerimizi yargılamamalıyız.

Gücümüzün yettiği kadar anlamaya çalışmalıyız birbirimizi.

Sonra gün gelir, aynı olayı yaşarız: bir kayıp, bir ayrılık, bir başarısızlık…

Fakat o olay, herkesin ruhuna bambaşka biçimde çarpar. Aynı dalga değildir çarpan ; aynı deniz bile değildir belki.

Buna rağmen empati çabası, insana yakışan en güzel erdemlerden biridir.

Olabildiğince… Gücümüz yettiği kadar.

İşte bütün bu düşünceler, bizi tek tek hayat hikâyelerine götürüyor.

Çünkü acıyı anlamak bazen soyut sözlerle değil, gerçek insanların yaşadıklarıyla mümkün oluyor.

Empatiyi kâğıt üzerinde değil, başkasının yarasına dokunmaya çalışırken öğreniyoruz.

Nurgül Arıcıoğlu Göksu

6 Şubat gecesi avukat oğlunu, gelinini ve 6 aylık torunu Asude'yi kaybetti.Küçük Asude, günler sonra annesinin koynunda bulundu.

O gece başladı Nurgül Hanım'ın acı dolu hikâyesi.

Fırtınaya karşı dimdik duran bir kaya gibi mücadelesi…

Evinde torun büyütmesi gerekirken, enkazın altındaki eksik kolonları iz süren bir mühendis gibi araştırmaya başladı.

Acısı, onu bir anne olmaktan öte bir adalet savaşçısına dönüştürdü.

Rabia Naz Vatan'ın babası, "Ormanda iz süren bir yırtıcı kuş gibi; gözleri her detayda, dikkati hep tetikte."

Evlat acısıyla yanan bir babayı durdurabileceğinizi sanıyor musunuz?

Ve Ahmet Mattia Minguzzi…

Bir bakabilseydi ,annesinin onun acısıyla koca bir ülkeyi ayağa kaldırdığını; başka çocuklar ölmesin, başka anneler ağlamasın diye nasıl mücadele ettiğini görseydi…

Ah, daha niceleri var. Hangi birini yazalım? Yazarken bile dayanmak zor.

Her hikâye bize, insan olmanın sorumluluğunu ve acıyı hatırlatıyor.

Taşın altına elimizi koymanın vaktinin geldiğini söylüyor.

Bu mücadele yalnızca başkaları için değil; kendi evlatlarımız, kendi geleceğimiz için.

Dal kırıldığı yerde, kan aktığı yerde donup kalmasın.

Feryat yalnızca sahibinin yüreğini yakmasın.

 "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" ne çirkin, ne bencil bir söz…

İşte bu anlayışla, kendi katillerimizi kendi ellerimizle büyütüyoruz.

Ama hâlâ umut var.

Adaletin Vicdanı

Her acı, her kayıp, her gözyaşı bir çağrıdır: adalete, insana, vicdana.

Komşusu açken tok yatan bizden değildir;

peki komşusunun ciğeri yanarken, o adalet ararken evinde huzurla oturan bizden midir?

Gandhi der ki: "Adalet, sadece kanunla değil; vicdanla da sağlanmalıdır."

Biz halk olarak vicdanımızla adaleti sağlarsak, emin olun kanun da adaleti sağlayacaktır.

Din, dil, ırk fark etmeksizin herkes için adaletten yana olmalıyız.

İnsan olmak yeterlidir adalet istemek için.

İbrahim'in ateşine su taşıyan kuş misali, biz de gagamızla olsa da adalet taşımalıyız bu dünyaya.

Bir anne olarak diyorum ki, eline silah alıp masum bir cana kıyan herkes, yaşı ne olursa olsun katildir.

Günahsız çocukları bu karanlık düzene mahkûm eden sistem değişmelidir.

Ama uzun vadeli çözümler beklerken, kimsenin yaptığı yanına kâr kalmamalıdır.Unutmayalım bir evlat ölmüşse bir annede ölmüş demektir.

Acıdan Umuda

Ölüm, en doğal hâliyle bile can yakan bir gerçeklikken, bir de böyle ellerden geldiğinde dayanılmaz oluyor.

Bu dünyada insana imtihan olarak özlemek zaten yeterince ağırdır.

Bir de özlemin yanına adaletsizlik eklendiğinde, hayat acı bir yük hâline gelir.

O yüzden bugün susarsak, yarın aynı acılar kapımızı çalacaktır.

Gelin, bu dünyanın yükünü birbirimizin omzuna yaslanarak hafifletelim.

Çünkü her gözyaşı, her acı, bizleri umuda taşır.

Acıdan umuda yolculuk, empati ve adaletle başlar.





Yarın

Bir şeyler olacak yarın

Duruşundan belli

Kırdaki atların

Bulutların koşuşundan belli

Kazışından köstebeklerin toprağı

Karıncaların telaşından belli



Bir şeyler olacak yarın

Belki bir tomurcuk

Belki bir ağacın düşen yaprağı

Belki de bir çocuk

Pek o kadar göremesek de uzağı

Kuşların uçuşundan belli

Bir şeyler olacak yarın

Öbür günden

Önemsiz

Yarından önemli

Bülent Ecevit







HAFTANIN KİTAP ÖNERİSİ

UÇURTMA AVCISI

Khaled Hosseini

 
Neşe BAKIŞ / Kadrajımdaki Hayat / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.