HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 13 HAZİRAN 2025, CUMA

Bu ne yaman çelişki?

12.06.2025 00:46
Bu ne yaman çelişki?
Bu ne yaman çelişki?
Türkiye'de infaz yasası ve özellikle Covid-19 döneminde yaşanan mağduriyetler üzerinden gelişen tartışmalar, siyaset sahnesinde ciddi çelişkileri de beraberinde getirdi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un açıklamaları arasındaki tutarsızlıklar kamuoyunda büyük tepki topluyor. Bir yandan sosyal medya üzerinden "acil çözüm" çağrısı yapılırken, öte yandan yasal düzenlemelerde bu çağrıların tam tersi bir yaklaşım benimseniyor. Bu durum, özellikle pandemi sürecinde cezaevlerinde yaşanan hak kayıplarının yeterince dikkate alınmadığı yönünde derin bir kamu vicdanı sarsıntısına neden oldu.

Adaletin Gerçek Yüzü Mü, Yoksa Politik Manevra mı?

10. Yargı Paketi kapsamında gündeme gelen infaz düzenlemeleri, siyasilerin söylem ve eylemleri arasındaki çelişkileri görünür kıldı. Cezaevlerinin boşaldığı yönündeki iddialar, yalnızca ön izin uygulamasından kaynaklandığı halde, kamuoyuna farklı bir algı sunulması tepkilere neden oluyor. Sırrı Süreyya Önder ve Kamer Genç gibi vicdanlı seslerin eksikliği ise toplumda daha derin ve kapsayıcı bir adalet arayışını gündeme taşıyor. Adaletin kişisel hesaplara kurban edilmemesi gerektiği yönündeki çağrılar, her kesimden daha güçlü biçimde yükseliyor.

MHP'li Feti Yıldız'ın Covid Mağduriyeti ve İnfaz Yasası Konusundaki Çelişkili Tutumu Tepki Topluyor

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, infaz yasası ve özellikle Covid-19 döneminde mağdur olan hükümlülerle ilgili açıklamalarında büyük bir çelişkiye düştü. Yıldız, daha önce sosyal medya hesabı X (eski Twitter) üzerinden Covid mağdurlarının durumunun acilen yasayla çözülmesi gerektiğini vurgularken, kısa süre sonra yasa tasarısı ile ilgili yaptığı açıklamalarda bu mağduriyetlerin giderilmesine yönelik düzenlemelerin kapsam dışı bırakıldığını savundu.

X hesabından yapılan paylaşımlar incelendiğinde, Yıldız'ın 27 Mayıs 2025 tarihli mesajında "Covid döneminde ağır mağduriyet yaşayan hükümlüler için acil infaz düzenlemesi şart" ifadesi yer alıyordu. Aynı paylaşımda, "Bu mağduriyetler giderilmeden adalet olmaz" diyerek sorumluluğun acilen üstlenilmesi gerektiğini belirtti. Ancak 31 Mayıs ve 1 Haziran 2025 tarihlerindeki açıklamalarında, TBMM'de infaz düzenlemesinin Covid tahliyeleri kapsamından çıkarıldığına dair ifadeler kullanarak, yasa tasarısındaki bu kritik mağduriyetin göz ardı edildiğini savundu.

Yıldız'ın bu tutumu, "Dün Covid mağdurlarını savunuyordu, bugün yasa çıkmasın diyor" eleştirilerine yol açtı. Kamuoyunda ve hukuk çevrelerinde, milletvekillerinin bu tür temel insani ve hukuki sorunlarda net ve tutarlı duruş sergilemesinin önemi vurgulanırken, Feti Yıldız'ın açıklamalarındaki bu çelişkilerin infaz yasasının güvenilirliğini zedelediği belirtildi.

Hukuk uzmanları, infaz yasasında Covid mağduriyetine ilişkin net ve kararlı bir çözümün olmamasının, uzun tutukluluk süreleri ve pandemi sürecinde yaşanan hak kayıplarını büyüttüğüne dikkat çekiyor. Feti Yıldız gibi partiler üstü konumda olması beklenen isimlerin, bu konuda çelişkili açıklamalar yapmasının ise reform sürecine zarar verdiği değerlendiriliyor.

Feti Yıldız'ın Covid mağdurları için acil düzenleme çağrısından kısa süre sonra bu çağrıyı görünmez kılması, hem kamu vicdanını hem de hukuk camiasını rahatsız etti. İnfaz yasasında bu mağduriyetlerin giderilmesi için net, samimi ve istikrarlı açıklamalar yapılması bekleniyor.



Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Covid Mağduriyeti "Haktır" Dedi, Yasada Görmezden Geldi

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un, infaz yasası ve Covid-19 mağduriyetleriyle ilgili yaptığı açıklamalar arasındaki tutarsızlıklar, kamuoyunda eleştirilere neden oldu.

Bakan Tunç, 10. Yargı Paketi kapsamında yapılan düzenlemelerin bir "af" değil, "eşitlik ilkesi çerçevesinde" değerlendirilebilecek bir düzenleme olduğunu belirtti. Ancak, daha önceki açıklamalarında, Covid-19 nedeniyle cezaevlerinde yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için acil bir düzenleme yapılması gerektiğini vurgulamıştı. Bu çelişki, Bakan'ın önceki ifadeleriyle mevcut düzenlemelerin birbirini tutmadığına işaret ediyor.

Bakan Tunç, düzenlemelerin terör suçları, cinsel istismar, kadına şiddet ve uyuşturucu ticareti gibi ağır suçları kapsam dışı bırakacağını ifade etti. Ancak, daha önceki açıklamalarında, bu suçların da mağduriyet yaratabileceğini ve bu mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğini belirtmişti. Bu durum, Bakan'ın önceki ifadeleriyle mevcut düzenlemelerin birbirini tutmadığına işaret ediyor.

Uzmanlar, infaz yasasında yapılacak düzenlemelerin tutarlı ve adil olması gerektiğini vurguluyor. Bakan Tunç'un açıklamalarındaki çelişkiler, bu konuda kamuoyunda soru işaretlerine neden oluyor.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un infaz yasası ve Covid-19 mağduriyetleriyle ilgili önceki ve mevcut açıklamaları arasındaki tutarsızlıklar, kamuoyunda eleştirilere yol açtı. Bu durum, infaz yasasında yapılacak düzenlemelerin güvenilirliği ve etkinliği konusunda soru işaretlerine neden oluyor.

Cezaevleri Boşaldı İddiası Gerçek Değil: Tahliyelerde Değil, Ön İzne Çıkışlarda Artış Var

Son dönemde basında, 10. yargı paketi ve infaz düzenlemesi kapsamında cezaevlerinin boşaldığı yönünde haberler yer aldı. Ancak bu haberler gerçeği yansıtmıyor. Yetkililerden edinilen bilgilere göre, söz konusu düzenlemeler nedeniyle toplu tahliyeler gerçekleşmedi; mahkumların büyük bir kısmı sadece ön izin uygulaması kapsamında geçici olarak cezaevlerinden çıkarıldı.

Cezaevi yönetimleri, bayram sonrası mahkumların yeniden cezaevlerine dönmesiyle birlikte kapasite sorunlarının devam edeceğini belirtiyor. Cezaevlerinde doluluk oranının halen çok yüksek olduğu ve cezaevlerinin boşaldığına dair haberlerin asparagas olduğu yetkililerce vurgulanıyor.

Ön izin uygulaması, mahkumların aileleriyle kısa süreli buluşabilmesi ve sosyal rehabilitasyonun desteklenmesi amacıyla yürütülmekte olup, infaz sürecinde herhangi bir erken tahliye ya da toplu salıverme anlamına gelmemektedir.

Son günlerde basında, 10. Yargı Paketi ve infaz düzenlemeleri kapsamında cezaevlerinin boşaldığına dair haberler yer aldı. Ancak bu iddialar gerçeği yansıtmıyor. Yetkililer, cezaevlerinin doluluk oranlarının yüksek olduğunu ve bayram dönüşü mahkumların yeniden cezaevlerine dönmesiyle birlikte kapasite sorunlarının devam edeceğini belirtiyor.

10. Yargı Paketi, ceza infaz sisteminde önemli değişiklikler getiren bir düzenleme paketidir. Ancak bu paket, genel bir af yasası içermemektedir. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 55 bin kişiyi kapsayan bir af iddiasının doğru olmadığını, yapılan değişikliklerin ceza infaz koşullarına ilişkin düzenlemeler olduğunu belirtmiştir.

Yeni düzenlemelerle, hükümlülerin aldıkları cezayla orantılı bir süreyi ceza infaz kurumunda geçirmeleri gerekmektedir. Örneğin, cezası az olan hükümlüler de dahil olmak üzere tüm hükümlüler, aldıkları cezayla orantılı bir süreyi ceza infaz kurumunda geçirmeleri gerekecek. Hiçbir hükümlü, cezaevinde belli bir süreyi geçirmeden doğrudan denetimli serbestlikten yararlanarak cezasını tamamlayamayacak.

Ayrıca, bayram dönüşü cezaevlerine dönecek olan mahkumların sayısının artmasıyla birlikte, cezaevlerinde doluluk oranlarının yüksek olduğu ve kapasite sorunlarının devam edeceği belirtilmektedir. Cezaevi yöneticileri, bu durum karşısında ne yapacaklarını şaşırmış durumda.

Cezaevlerinin boşaldığına dair basında çıkan haberler asılsızdır. Bayram dönüşü cezaevleri yeniden dolacak ve kapasite sorunları devam edecektir.

Sırrı Süreyya Önder ve Kamer Genç'in Eksikliği

Son dönemde kamuoyunda tartışma yaratan 10. Yargı Paketi ve infaz düzenlemeleri, adaletin sağlanması ve toplumsal barışın tesisi açısından önemli bir fırsat olarak görülüyordu. Ancak, bu süreçte Sırrı Süreyya Önder'in vefatı ve Kamer Genç'in erken kaybı, bu fırsatın değerlendirilmesinde eksikliklere yol açtı.

Sırrı Süreyya Önder, barışçıl çözüm süreçlerine verdiği destek ve adaletin tesisi yönündeki çabalarıyla tanınan bir siyasetçiydi. Kamer Genç ise, FETÖ tehdidine karşı uyarılarıyla bilinen ve cesurca sesini yükselten bir isimdi. Bu iki değerli şahsiyetin, infaz düzenlemeleri ve adalet reformları konusunda daha etkin bir rol üstlenmiş olmaları durumunda, toplumun lehine daha kapsayıcı ve adil bir düzenleme yapılabileceği düşünülmektedir. Özellikle mahpusların durumunun göz önünde bulundurulması, barışçıl çözüm süreçlerinin desteklenmesi ve mağduriyetlerin giderilmesi noktasında bu eksiklik daha belirgin hale gelmiştir.

Sırrı Süreyya Önder ve Kamer Genç'in katkılarıyla, infaz düzenlemelerinin daha adil ve kapsayıcı bir şekilde şekillendirilebileceği bir süreç kaçırılmıştır. Bu durum, toplumsal barış ve adaletin sağlanması adına önemli bir fırsatın değerlendirilememiş olması anlamına gelmektedir.

Tutarsızlıklar Güven Erozyonunu Derinleştiriyor

Siyasetçilerin söylemleri ile uygulamalar arasındaki bu derin çelişkiler, hem hukuk sistemine olan güveni zedeliyor hem de toplumun adalet beklentisini boşa çıkarıyor. Covid-19 döneminde yaşanan hak ihlallerinin hâlâ görmezden gelinmesi, kamu vicdanında ciddi bir yara açarken, "adalet herkese lazım" ilkesinin ne denli aşındığını da ortaya koyuyor. Gerek infaz yasası gerekse cezaevi politikaları konusunda yapılan açıklamaların günü kurtaran, tutarsız ve politik manevralara açık olması, özellikle mağdur yakınları ve hukuk çevrelerinde büyük hayal kırıklığı yaratıyor.

Gerçek Adalet İçin Tutarlılık ve Cesaret Şart

Bu süreç bir kez daha gösterdi ki; adaletin tesisi yalnızca yasal düzenlemelerle değil, aynı zamanda samimi, şeffaf ve tutarlı bir siyasi iradeyle mümkündür. Sözleriyle mağduriyetleri dile getirip icraatta geri adım atan siyasetçilerin yarattığı güven kaybı, sadece bugünü değil, gelecekteki hukuk reformlarını da tehdit ediyor. Toplum, artık lafta kalan beyanlara değil, somut ve kapsayıcı çözümlerle desteklenen kararlı adımlara ihtiyaç duyuyor. Gerçek adalet, ancak samimiyetle kurulur.

ÖZEL HABER-MUHARREM DEĞİRMEN / 3. GÖZ HRA

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.