HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 25 TEMMUZ 2025, CUMA

Şerafettin Andaç: Görev Aşkı ve Ölümsüzlük Hikayesi

24.07.2025 14:12
Şerafettin Andaç: Görev Aşkı ve Ölümsüzlük Hikayesi
Şerafettin Andaç: Görev Aşkı ve Ölümsüzlük Hikayesi
8 Eylül 2013 tarihinde, henüz 53 yaşında genç yaşta aramızdan ayrılan Merhum Polis Memuru Şerafettin Andaç, ardında unutulmaz bir sevgi ve saygı bıraktı. Hayatının erken baharında vefat etmiş olmasına rağmen, Şerafettin Andaç'ın ismi, sevgi ve minnetle anılmaya devam ediyor. Onun anısına duyulan büyük saygı, memleketi olan Konya'da bir okulun, eşi Hülya Andaç'ın memleketi Dutluca'da ise adına yaptırılan iki çeşmenin varlığıyla somut bir şekilde hayat buluyor. Bu eserler, onun hatırasını yaşatmanın yanı sıra, topluma örnek olan duruşunu da simgeliyor.

Şerafettin Andaç'ın eşi Hülya Andaç, aynı zamanda çok yönlü bir sanatçı olarak tanınıyor. Filografi, tel kırma, çini, ahşap boyama gibi geleneksel el sanatlarından; alüminyum folyo, kabartma ve 3 boyutlu resim şekillendirmeye kadar birçok farklı teknik ve sanat dalında ustalığını göstermiştir. Sanatla iç içe geçen hayatında, Hülya Hanım'ın en büyük hedefi, merhum eşi Şerafettin Andaç adına düzenleyeceği anlamlı bir sergi açmaktır.

Bu özel sergi, 10 Nisan tarihinde gerçekleştirilecek olup, sadece bir sanat etkinliği olmanın ötesinde, Şerafettin Andaç'ın anısını yaşatmayı ve polis ailelerine destek olmayı amaçlamaktadır. Serginin gelirinin büyük bir kısmı, Polis Aileleri Derneği'ne bağışlanacak ve böylece merhum polis memuru Andaç'ın adı, hayatın her alanında iyiliğe vesile olmaya devam edecektir.

Hülya Andaç'ın hem sanatla hem de toplumsal sorumlulukla harmanladığı bu anlamlı çalışma, toplumda dayanışma ve yardımseverlik ruhunun güçlenmesine önemli bir katkı sunmaktadır. Merhum Şerafettin Andaç'ın adı, sanatla, sevgiyle ve toplum yararına yapılan bu özel proje ile nesiller boyu yaşatılacaktır.

Eşi Hülya Andaç, filografiden tel kırmaya, çiniye, ahşap boyamadan alüminyum folyo kabartma ve üç boyutlu resim şekillendirmeye kadar birçok el sanatında maharetini gösteren bir sanatkâr. En büyük hedefi ise her yıl 10 Nisan'da eşi adına bir sergi açmak ve bu serginin gelirinin büyük bir kısmını polis aileleri derneğine bağışlamak. Böylece hem eşinin anısını yaşatmayı hem de onun gönül verdiği polis ailelerine destek vermeyi amaçlıyor.

Havalimanında Görev ve Takdirname


Tam yılını hatırlamıyorum ama eşim havalimanında, yani Dahmi kapalı devrede çalışırken bir gün onu yol trafiğe veriyorlar. Yol trafik görevi, eşimin pek sevmediği bir görevdi. Çünkü kameralarda ve sayaçta daha aktif görev yapmayı tercih ederdi. Ama "emir demiri keser" diyerek gece görevine gitmiş.

Şerafettin  geldiği zaman bu olayı birkaç gün sonra öğrendim. Hatta takdirname geldiğinde haberim oldu. Ona, "Hayırdır, yine takdirname mi aldın?" dedim.

Trafik Kontrolü ve Üstün Kararlılık


Bir gün yine havalimanında Dahmi'den Sapağan'a trafik kontrolü olarak veriliyor. Çakarlı bir araba geliyor, eşim onu durdurmak zorunda kalıyor. İçinden iki sivil, takım elbiseli güvenlik görevlisi iniyor. Beyefendi, "Kural ihlali yaptınız, size ceza yazmak zorundayım." diyor.

Adam ise, "Sen kimin arabasını durdurduğunun farkında mısın?" diye uyarıyor eşimi. Eşim ise:

"Vallahi beyefendi, bizi buraya diktiklerine göre Cumhurbaşkanımız bile gelse ben ona bu cezayı kesmek zorundayım."

diye yanıt veriyor.

Arabanın kapısı aniden açılıyor, iri cüsseli biri çıkıyor. Ben de hatırlıyorum. Yanına geliyor ve "Hayırdır memur bey?" diyor. Eşim hemen kendini tanıtıyor:

"Polis memuru Şerafettin Andaç, emretti müdürüm."

Bakıveriyor ki bu kişi, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar.

"Hayırdır müdürüm?" diyor. Böyle böyle kural ihlali yaptığını, korumasına söylediklerini anlatıyorlar. Eşim de, "Sen kimin arabasına ceza kesiyorsun?" diye uyarıda bulunuyorlar.

Mehmet Ağar:

"Tamam Şerafettin, al bu kalemle yaz."

diyor. Eşim de ceza yazıyor.

Emniyet Müdürünün Tepkisi ve Ödüller


Bu olay havalimanı emniyet müdürlüğünün kulağına kadar gidiyor. O dönemin emniyet müdürü, yanlış hatırlamıyorsam Ercan Çakmak'tı. Kendisi çok severdik. Müdür, eşime:

"Şerafettin, sen ne yaptın?"

diyor. Eşim:

"Hayırdır müdürüm?"

diye cevap veriyor. Kendisinden her zaman emin biriydi, görevinden taviz vermezdi. Müdür:

"Ne yaptın?"

dediğinde eşim:

"Vallahi müdürüm, nereye isterseniz giderim. Şarktan geldim, şarka giderim. Hiç sorun değil."

diyor. Müdür:

"Şu haritayı görüyor musun? Buradan hangi yeri beğeniyorsun?"

diyor. Müdürün asıl tepkisi ise:

"Sen nasıl emniyet müdürüne ceza kesiyorsun?"

Eşim sakinlikle:

"Ha o mu müdürüm? Bana kalemini hediye etti."

diyor. Müdür şaşırıyor ama durumu kabulleniyor.

Ertesi gün veya birkaç gün sonra makamına çağırıyorlar. Ben de gitmiştim yanlış hatırlamıyorsam.

Bir sürü takdirname, saat, telefon, cep telefonu hediye edilmiş. "Rahmetli mekanı cennet olsun, Şerafettin üstün görev anlayışından ötürü Mehmet Ağar bunları sana gönderdi." dediler.

Eşim:

"Müdürüm, konumdaki saati ben aldım, telefonu ben aldım, hattını ödüyoruz. Teşekkür ederim. Olmayan arkadaşlarım varsa onlara iletin."

dedi. Müdür:

"Senin gibi bir tane değil, bir tane daha Şerafettin Andaç olsa İstanbul benim."

dedi.

Fedakârlıklarla Dolu Bir Hayat


Ve bu gurur bana ömrüm boyunca yetti. Onun adını yaşatabilmek, bu anısını yayabilmek… Bunu bütün ailem bilir.

Bu bir hikâye değil, bu bir anı. Şerafettin Andaç ölümsüzdür, evet ölümsüz. Çünkü her yerde yaşıyor.

Üstün görev anlayışı dedikleri gerçekten böyleydi. Kendi müdürü bile:

"Şerafettin bir tane, sevmez, izni bilmez, hastalık izni bilmez."

derdi. Yoktu çünkü. "Bir kere bile 'Ben gitmeyeyim, arkadaşım gitsin' demedi." Biz hiçbir bayramı beraber geçiremedik. Böyle bir insandı.

Ben evliliğim boyunca yirmi beş yıl evli kaldım. Yirmi beş senede ilk yılbaşı ve iki Kurban Bayramı gördüm eşimi. İlk kurban bayramımızı İstanbul'da kardeşimle birlikte kestik. Sonra göremedim eşimi. Yılbaşlarında hep yalnızdım. Çünkü ya o çalışıyordu ya da arkadaşı göreve gelmiyordu. "Sen evlisin" derdi, ben de "Sen de evlisin" derdim. "Ailemle geçireyim" dediğimde kabul etmezdi. Böyle güzel bir insandı.

Unutulmaz Hatıralar


Benim hayatımdan geçti gitti. Onunla evli olmaktan, onu tanımaktan, adını yaşatmaktan çok mutluyum. Bilmiyorum bazen kızıyorum, çünkü beni çok eksik bıraktı, çok yarım bıraktı. Ama sol yanım hâlâ dolu, onun adıyla dolu, onun anılarıyla dolu.

O günkü kep hâlâ evimde, portmantoda asılı. Göreve gidip girip değiştirdiği ayakkabısı hâlâ kapımın önünde. Çıkartamıyorum. Hâlâ ilk girdiğimiz evde oturuyorum.

Psikolojik Test ve İçsel Mücadele


Onun silahını almaya gittiğimde psikolojik teste girdim. Psikiyatrist dedi ki:

"Sen hâlâ eşini yaşatıyorsun, onu içinden öldürmen gerekiyor."

Anlayamadım. "Sen onu yaşatıyorsun, yaşattığın için bu depresyondan çıkamıyorsun, çevrende kimseyi göremiyorsun." dedi. Doğrudur hocam dedim.

Bir de dedi ki:

"Bu depresifliği görse belki silah ruhsatına izin vermeyecek."

Doğrudur hocam dedim. Bana bir yol gösterin dedim. "Ne yapayım?" dedim.

"Öldüreceksin onu içinde, yaşatmayacaksın."

dedi. Allah bilir ayakkabısı duruyordur dedi. Evet diyemedim, tamam hocam dedim. Destek olun dedim. İmzaladı. Herhangi bir sakınca yoktur diye çıkardı. Saygılarımı sundum, çıktım.

Bir taraftan almanın heyecanı, bir taraftan da bana içinde öldür demesi çok ağrıma gitti. Döndüm, tekrar kapısını çaldım. İçeri girdim. "Hocam bir şey söyleyebilir miyim?" dedim. "Tabii." dedi. "Öldürmüyorum." dedim.

"Ben eşimi içimde öldüremiyorum, imkânı yok öldüremiyorum. Onunla yatıyorum, onunla kalkıyorum. Hâlâ benim hayatımda."

dedim. Öldüremiyorum dedim.

"Git ne yapıyorsan yap, yaşat o zaman."

dedi.

Ölümsüzlük ve Sonsuz Sevgi

Şerafettin Andaç yaşıyor. Ölümsüzdür benim için. İyi ki onun eşi olmuşum, iyi ki onu tanımışım, iyi ki onu sevmişim.

Bu, sadece bir anı değil; büyük bir sevginin, fedakârlığın, görev aşkının ve unutulmaz bir insanın ölümsüzleşen hikayesidir.

Muharrem DEĞİRMEN ÖZEL HABER / 3. GÖZ HRA

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.