HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 05 TEMMUZ 2025, CUMARTESİ

Kerbela'dan Doğu Türkistan’a Vahşet: Zulmün Zamansız ve Mekânsız Devamı

05.07.2025 10:27
Kerbela'dan Doğu Türkistan’a Vahşet: Zulmün Zamansız ve Mekânsız Devamı
Kerbela'dan Doğu Türkistan’a Vahşet: Zulmün Zamansız ve Mekânsız Devamı
İnsanlık tarihi, zalimlik ve direniş hikâyeleriyle doludur. Ancak bazı olaylar, zulmün en acımasız ve iz bırakan örnekleri olarak hafızalara kazınır. Kerbela, İslam tarihinin en kara sayfalarından biri olarak, zulmün ve haksızlığın sembolü haline gelmiştir. Bugün ise benzer karanlık hikâyeler, coğrafya değişse de ruh olarak devam ediyor; Doğu Türkistan'da yaşananlar bunun en somut örneğidir.

Kerbela'da Hz. Hüseyin ve ailesine yapılan zulüm, sadece bir dönemin politik hesaplaşması değildir. Bu vahşet, haksızlığa boyun eğmemenin bedelinin can ile ödendiği, adaletin yerle bir edildiği, vicdanların ve insanlığın sınandığı acı bir ibret vesikasıdır. Hz. Hüseyin'in direnişi, tarihte zalimlere karşı başkaldırının simgesi olarak kabul edilmiştir. Bu duruş, bugüne kadar milyonlarca insanın adalet arayışında rehber olmuştur.

Ancak, Kerbela'da yaşananlar sadece tarihi bir olay değil, aynı zamanda devam eden bir süreçtir. Yezit ve Muaviye'nin zulüm ruhu, farklı coğrafyalarda farklı yüzlerle varlığını sürdürmektedir. Bugün Doğu Türkistan'da yaşanan insan hakları ihlalleri, dini ve etnik kimliklere yönelik baskılar, tarih boyunca süregelen bu karanlık mirasın günümüzdeki izdüşümüdür.

Doğu Türkistan, yıllardır Çin hükümetinin baskıcı politikalarına maruz kalmaktadır. Uygur Türkleri, kültürel soykırım, zorla asimilasyon, kitlesel tutuklamalar ve sistematik işkenceye uğramaktadır. Bu zulüm, Kerbela'da Hz. Hüseyin'e yapılanların farklı bir versiyonu, ancak ruh olarak aynı acı ve adaletsizliktir.

Kerbela'da zalimler, adaletin ve hakkın karşısına dikilmiş, doğru bildiği yoldan sapmayan masumlara acımasızca saldırmıştır. Aynı şekilde, Doğu Türkistan'da da binlerce masum insan, sadece kimlikleri ve inançları nedeniyle zorla kamplara kapatılmakta, ibadet hakları engellenmekte ve kültürel varlıkları yok edilmeye çalışılmaktadır.

Tarih boyunca adaletin, insan haklarının ve özgürlüğün savunucusu olanlar, zulme karşı direnmiş, en ağır bedelleri ödemiştir. Hz. Hüseyin'in Kerbela'daki duruşu, haksızlığa karşı en büyük direniş örneklerinden biri olarak kabul edilir. Bugün Doğu Türkistan'daki direnişçiler de aynı ruhu taşıyor; kimliklerinden vazgeçmeden, zulme boyun eğmeden mücadele ediyorlar.

Kerbela'da yaşananlar, sadece bir ailenin değil, bir medeniyetin, bir inancın, bir insanlık değerlerinin yok edilmeye çalışıldığı büyük bir trajediydi. Bugün Doğu Türkistan'da yaşananlar ise insanlığın vicdanını sarsan yeni bir trajedidir. Her iki vakada da, zulmün karşısında sessiz kalmak, suça ortak olmaktır.

Doğu Türkistan'daki zulüm sadece etnik ve dini kimliklere yönelik değildir; aynı zamanda bir kültürün, bir medeniyetin yok edilme çabasıdır. Çin hükümetinin uyguladığı politikalar, binlerce yıldır var olan Uygur kültürünü ve geleneklerini silmek üzerine kurgulanmıştır. Bu, Kerbela'daki zulümle aynıdır; bir toplumun varlığını ve kimliğini yok etmeye yönelik sistematik bir baskıdır.

Kerbela'da zulüm, silah ve kılıçla uygulanırken, günümüzde Doğu Türkistan'da zulüm teknoloji, gözetim ve psikolojik baskı ile yapılmaktadır. Geniş çaplı gözetim sistemleri, zorla çalışma kampları, düşünce ve ifade özgürlüğünün yok edilmesi, modern dünyanın acımasız yüzünü göstermektedir. Ancak, zulmün özü aynıdır; baskı ve sindirme yoluyla bir halkın direncini kırmak.

Kerbela'daki katliamdan günümüze geçen yüzyıllarda, zalimler sürekli değişse de, zulüm ve direniş hikayesi değişmemiştir. Bugün Doğu Türkistan'da yaşananlar, Kerbela'nın modern bir yansımasıdır. Tarihin bu acı döngüsü, insanlığın vicdanını sorgulatmaya devam etmektedir.

Doğu Türkistan'da yaşananlar sadece bölgesel bir sorun değildir. Dünya kamuoyunun bu konuda sessiz kalması, Kerbela'da yaşananların unutulması, yeni Kerbela'ların yaşanmasına zemin hazırlamaktadır. Zulme karşı direniş, sadece mağdurların değil, tüm insanlığın sorumluluğudur.

Kerbela'nın izinde yürüyenler, haksızlığa karşı mücadeleyi hayatlarının merkezine koyanlardır. Bugün Doğu Türkistan'daki direniş de bu mirasın canlı bir parçasıdır. Çin'in zorla asimilasyon politikalarına karşı çıkan Uygurlar, Kerbela'da Hz. Hüseyin'in savunduğu adaletin bugünkü temsilcileridir.

Zulüm, ister tarih sahnesinde kılıçla, ister modern dünyada teknoloji ile yapılsın, insan ruhunda aynı derin yaraları açar. Kerbela'da Hz. Hüseyin'in yaşadığı acı, Doğu Türkistan'da yaşanan insanlık dramının aynasıdır. Her iki durumda da masumlar ağır bedeller ödemekte, zulüm sonsuz bir vicdan yarası bırakmaktadır.

Dün Kerbela'da Yezit ve Muaviye'nin temsilcileri, kendi çıkarları için masumları katlederken, bugün Çin yönetimi de benzer bir zulmü Doğu Türkistan'da uygulamaktadır. Bu, zalimlerin isimlerinin ve yöntemlerinin değiştiği ama özlerinin aynı kaldığı anlamına gelir.

Kerbela'daki zulüm, tarihin en büyük adalet sınavlarından biriydi. Bugün Doğu Türkistan'da yaşananlar da benzer bir sınavdır; insanlığın, uluslararası toplumun vicdanını yoklayacak bir durumdur. Sessiz kalmak, bu zulmün devamını desteklemek anlamına gelir.

Kerbela'da zulme karşı direnenler, hayatlarını ve geleceklerini feda etti. Doğu Türkistan'da da milyonlarca insan, kimliklerini korumak için benzer fedakarlıklarla mücadele ediyor. Bu mücadele, insan hakları ve özgürlükler için verilen evrensel bir savaştır.

Zulüm sadece bireylerin değil, bir toplumun ve medeniyetin geleceğini tehdit eder. Kerbela'nın ardından gelen asırlar, adalet ve hakkaniyet mücadelesini diri tuttu. Doğu Türkistan'daki direniş de bu mücadelenin bir devamıdır. Her iki vakada da direniş, insanlığın onurunu koruma çabasıdır.

Dün Kerbela'da zalimler, güç ve iktidar hırsıyla masumları katlederken, bugün Doğu Türkistan'da da benzer bir güç kullanımı söz konusudur. Bu güç, ekonomik, politik ve askeri baskılarla birleşerek, bir halkın özgürlüklerini kısıtlamaktadır.

Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlalleri, uluslararası hukukun açık bir ihlalidir. Ancak dünya kamuoyu bu vahşete yeterince tepki vermemektedir. Kerbela'nın vicdanları harekete geçirmesi gibi, bugün de Doğu Türkistan'da yaşanan zulmün duyulması ve durdurulması gerekmektedir.

Kerbela'dan Doğu Türkistan'a uzanan bu zulüm hikayesi, insanlık tarihinin karanlık bir aynasıdır. Bu aynaya bakmaktan kaçmak, insanlığın ortak vicdanını köreltecektir. Zulme karşı durmak, sadece mağdurlar için değil, insanlık için hayati bir sorumluluktur.

Kerbela'daki Hz. Hüseyin'in direnişi, zulme karşı durmanın anlamını ve önemini gösterdi. Bugün Doğu Türkistan'daki direnişçiler de aynı cesareti ve kararlılığı gösteriyor. Onların mücadelesi, insanlık onurunun ve özgürlüğün savunusudur.

Zalimlerin tarih boyunca ortak özellikleri, kendi çıkarları için masumları yok saymalarıdır. Yezit ve Muaviye'nin zulmü, bu tarihsel kalıbın bir parçasıdır. Doğu Türkistan'da yaşananlar da aynı kalıbın günümüzdeki yansımasıdır. Bu, zulmün yeni bir adı, yeni bir versiyonudur.

Kerbela'da yaşananlar, insanlık tarihinde unutulmaması gereken bir trajedidir. Bugün Doğu Türkistan'da yaşananlar ise unutulmaması gereken bir çağrıdır. Bu çağrı, zulme karşı duranların sesini yükseltmesini, insan haklarını savunmasını istemektedir.

Doğu Türkistan'daki zulmün devam etmesi, Kerbela'da yaşananların hala günümüzde yankı bulduğunu gösterir. Bu vahşetin son bulması için uluslararası toplumun daha aktif ve kararlı adımlar atması gerekmektedir. Aksi halde, tarih yeniden benzer acıları yazmaya devam edecektir.

Zulme karşı direniş, sadece tarih sayfalarında kalmamalı; bugün yaşanan haksızlıklara karşı da harekete geçilmelidir. Kerbela'dan ilham alan herkes, Doğu Türkistan'daki zulme karşı da sesini yükseltmelidir. Çünkü adalet ve özgürlük, zaman ve mekan tanımaz.

Sonuç olarak, Kerbela'daki vahşet ile Doğu Türkistan'daki insanlık dramı arasında güçlü bir bağ vardır. Her iki vakada da zulüm, masumların üzerine korku ve acı yağdırmıştır. Ancak direniş de aynı derecede güçlüdür; adaletin ve insanlığın sesi olmaya devam etmektedir. İnsanlık, bu zulümlere karşı duyarsız kalmamalı, her yerde haksızlığa dur demelidir. Çünkü zulüm ne zaman, nerede olursa olsun, insanlık için ortak bir tehdittir ve mücadelemiz ortak olmalıdır.

Muharrem DEĞİRMEN / ÖZEL HABER -3.GÖZ HRA

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.