HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 29 TEMMUZ 2025, SALI

Orman Yangınları ve Sınıfta Kalan Orman Bakanı

29.07.2025 00:00
Bursa yanıyor. Ve biz yine bir orman yangınının karşısında, çaresizce alevlerin yayılışını izliyoruz. Bu defa yangın Mudanya'da, İznik'te değil; Gürsu'nun, Kestel'in ciğerlerinde, köylerin yamacında, binlerce dönüm ormanın tam ortasında patladı. Rüzgârın önüne kattığı alevler köylerin kapısına dayandı, 1.700'den fazla insan tahliye edildi, tarım alanları, zeytinlikler, meralar cayır cayır yandı. Yangınla birlikte göğe yükselen duman sadece ağaçları değil, bu şehrin nefesini de boğuyor. Bursa'nın o bereketli toprağı, Uludağ'ın eteğinden ovaya kadar uzanan yeşil kuşağı küle çeviren bu ateş, aslında yıllardır biriken sorumsuzluğun ateşidir.

Her yangında aynı manzarayı yaşıyoruz: Kameralar açılıyor, "Tüm ekiplerimiz sahada" deniliyor. Ama gerçek sahada olan kim? Yine köylüler. Yine gönüllüler. Yine gece gündüz uykusuz itfaiye erleri, orman işçileri. Bir damla suyu bile yangının içine taşımak için el ele veren insanlar var. Peki sorumluluk makamı nerede? Yangın çıkmadan önce hava filosunu güçlendirmesi gereken, yangın yollarını açması gereken, bölge müdürlüklerini hazırlaması gereken, risk haritalarını güncellemesi gereken, denetimleri eksiksiz yapması gereken Orman Bakanlığı nerede? Bursa'da 1.700 kişi evi barkı bırakıp kaçarken, Orman Bakanı nerede?

Bir kenti şehir yapan sadece betonu, fabrikası değildir; toprağıdır, ağacıdır, gölgesidir, suyudur. Bursa'yı Bursa yapan, Uludağ'ın karı kadar, Gürsu'nun, Kestel'in, Osmangazi'nin ormanıdır. Bugün alevler içinde kalan her dal, aslında bu şehrin geleceğinden koparılıyor. Ve bu kaybın sorumlusu fırtına değil, sıcak hava değil, plansızlıktır, vurdumduymazlıktır. Yıllardır her yangından sonra yazılıp çizilen raporlar, vaat edilen uçak filoları, söz verilen yeni ekipmanlar, eğitilecek personeller... Hepsi kâğıt üstünde. Yangın başlayınca helikopter yetişmez, arazöz gecikir, köylü kendi imkanına kalır. Bakan ise "Kamuoyunu bilgilendiriyoruz" deyip, birkaç sosyal medya mesajıyla sahada olduğunu sanır.

Bursa yanarken o koltuk boş sayılır. Çünkü bir yangın sadece suyla değil, yönetimle söner. Saha organizasyonu, doğru ekipman, anında müdahale olmadan ne helikopterin ne itfaiyenin gücü yeter. Ama bu ülkede ne yazık ki bir orman yangınıyla baş etmek hâlâ vatandaşın sırtına kalıyor. Bir avuç insan alevlere göğüs geriyor, bakan ise makam odasında rapor okuyor.

Gürsu'nun köylüsü, Kestel'in çiftçisi, ovada tarlasını bırakıp hortumla, kazmayla, kürekle yangına dalıyor. O köylünün gözündeki korku, çaresizlik, evini kurtarma telaşı... O telaşın karşılığı makamda yok. Çünkü o makam sorumluluğunu unutmuş, koltuğun ağırlığını taşıyamıyor. Bir bakan gider, öteki gelir. Ama o yanan orman bir ömür geri gelmez. Yangının küle çevirdiği her dal, sadece bugünü değil, yarının yağmurunu, toprağını, nefesini de götürür.

Yangın bir gün biter. Alevler söner. Ama Bursa'nın ciğeri söndükten sonra geriye kararmış toprak, kurumuş köyler, boşaltılmış evler kalır. O köylerin içine yeniden fidan dikilir elbet. Ama o fidana su verecek sabır, umut, inanç kalır mı? İşte asıl mesele bu. Bir ülke, her yangında aynı sorumsuzluğu tekrar tekrar yaşarsa o ülkenin yeşili değil, geleceği yanar.

Bursa bugün yanıyor. Ve hepimiz biliyoruz ki bu yangının küllerinden ne kadar yeni fidan filizlenirse filizlensin, bu sorumluluğun, bu yokluğun, bu sessizliğin hesabı sorulmadıkça bu hikâye bitmeyecek. Yangınlar bitecek, ama yangını hazırlayan ihmaller hep yeniden çıkacak. Bursa'nın külü hepimizin ciğerine dolacak, ama birileri yine koltuğunda oturmaya devam edecek.

Bursa yanıyor, Bakan yine yok.

Ve biz, bir gün bu koltuklar değil, bu ormanlar baki kalsın diye yazmaya, söylemeye devam edeceğiz.


******

Bu zorlu günlerde, benim için sadece bir aile büyüğü değil, aynı zamanda yaşamın tüm güzelliklerini ve zorluklarını büyük bir metanetle karşılayan, sevgi ve şefkatin en saf halini temsil eden değerli ağabeyim Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Muharrem Değirmen'in annesi Kadriye Değirmen Annemizi kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Kadriye Anne, yaşamı boyunca aile bağlarının, dayanışmanın ve insan olmanın en nadide örneklerini sergilemiş; sevgiyle, sabırla ve fedakârlıkla çevresindekilere ışık olmuş nadir insanlardan biriydi. Onun varlığı, sevdiklerine verdiği güç, sabrı ve sükûnet, tüm ailemiz için büyük bir hazineydi. Bugün onun yokluğunu derinden hissetmekle birlikte, bıraktığı izlerin, anılarının ve değerlerinin bize rehberlik edeceğine yürekten inanıyoruz.

Başta sevgili ağabeyim Muharrem Değirmen olmak üzere, tüm aile fertlerine sabır, dayanma gücü ve metanet diliyorum. Böyle büyük bir kaybın acısı, kelimelerle tarif edilemeyecek kadar ağırdır; ancak Kadriye Annenin hayatı boyunca gösterdiği dirayet, iyilik ve sevgi dolu mirası, bizlere yol göstermeye devam edecek. Onun hatırası, sadece ailemiz için değil, onu tanıyan herkes için bir ışık, bir rehberdir. Kadriye Annemize Allah'tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı, sabır ve teselli diliyorum. Mekânı cennet, ruhu şad olsun.

 
Enbiya Bakır / 'ZAFER' e Doğru / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.