HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 10 EYLÜL 2025, ÇARŞAMBA

Refik Atay ve Derviş Tarakçıoğlu

10.09.2025 00:00
Orhangazi'nin tarihi, yalnızca sayfalar arasında sıkışıp kalmış bir kronoloji değil, yaşayan bir hafızadır. O hafıza, köylerinde, meydanlarında, göl kıyısında ve insanlarının yüreklerinde saklıdır. Bu hafızanın en güçlü damarlarından biri de 10 Eylül'dür. Çünkü 10 Eylül, Orhangazi'nin düşman işgalinden kurtulduğu ve yeniden doğduğu gündür. O sabah, yalnızca bir bayrak indirilmedi, bir milletin onuru ve kimliği yeniden ayağa kalktı. 10 Eylül, Orhangazi için bir dönüm noktası, bir kimlik günüdür. İşte bu günün anlamını kavrayabilmek için, kentin hafızasında yer eden bazı isimleri anmak gerekir. Refik Atay ve Derviş Tarakçıoğlu bu isimlerin en ön saflarında yer alır.

Refik Atay, yaşadığı dönemin sosyal ve kültürel atmosferini kalemiyle kayda geçiren bir aydındı. O, Orhangazi'de sıradan meseleleri bile Cumhuriyet'in değerleriyle yoğurarak anlatmayı bildi. Yazdıkları ve düşünceleriyle yalnızca güncel tartışmalara değil, geleceğe de ışık tuttu. Halkın sesi olmayı kendisine görev bildi ve bunu yaparken de her fırsatta Atatürk'ün gösterdiği yolu işaret etti. Refik Atay için 10 Eylül, sadece bir tarih değil; bir milletin yeniden ayağa kalkışının sembolüydü. Onun yazılarında, bu ruhun derin izlerini görmek mümkündür.

Derviş Tarakçıoğlu ise, Orhangazi'nin vicdanını temsil eden bir isimdi. Toplumdan kopmadan, halkın içinde, halkın sorunlarıyla yoğrulmuş bir ömür sürdü. Onu değerli kılan, yalnızca söyledikleri değil, aynı zamanda eylemleriydi. Sorunları çözmek için gösterdiği gayret, dayanışma ve adalet vurgusu, onun Orhangazi'de bir simge haline gelmesini sağladı. Tarakçıoğlu için de 10 Eylül, bir kurtuluşun ötesinde, halkın birlikte verdiği mücadelenin onurlu sonucuydu. O da tıpkı Refik Atay gibi Atatürk'ün ideallerinden güç aldı ve bu idealleri yerel topluma aktarmayı başardı.

Atatürk'ün ilke ve inkılapları, Orhangazi'de bu iki ismin hayatına yön veren pusula oldu. Onlar, Atatürk'ün halkçılık, özgürlük ve bağımsızlık anlayışını kendi hayatlarında taşıyarak, Orhangazi'nin toplumsal yapısına yansıttılar. 10 Eylül'ün kurtuluş ruhunu canlı tutan da işte bu değerlerdir. Çünkü Atatürk'ün önderliğinde kazanılan zafer, yalnızca askerî bir sonuç değil, aynı zamanda bir halkın özgürlüğe ve kendi kimliğine kavuşmasının ifadesidir.

Bugün Orhangazi'de 10 Eylül kutlanırken, Cumhuriyet Meydanı'nda dalgalanan bayraklara bakarken, Refik Atay ve Derviş Tarakçıoğlu gibi isimlerin mirasını hatırlamak, bu şehre vefa göstermektir. Onlar sayesinde Orhangazi, yalnızca bir ilçe değil, aynı zamanda Cumhuriyet'in bir yansımasıdır. Onların kalemi, sözleri ve mücadelesi, geçmişten bugüne aktarılan güçlü bir emanettir.

Orhangazi'nin kurtuluşunun 103. yılında, Refik Atay ve Derviş Tarakçıoğlu gibi isimleri anmak, yalnızca geçmişte yaşanmış bir zaferi hatırlamak anlamına gelmez. Bu anma, aynı zamanda bizlere geleceğe dair önemli sorumluluklar yükler. Çünkü tarih, yalnızca bir hatırlama değil, aynı zamanda bir uyarı ve yol göstericidir. Atay ve Tarakçıoğlu, geride bıraktıkları duruşları ve verdikleri mücadeleyle bizlere şunu göstermektedir: Orhangazi'nin geleceği, ancak geçmişten devralınan değerlerin korunması ve Cumhuriyet'in ışığında ilerlenmesiyle mümkün olacaktır.

Bu iki isim, bize yalnızca bireysel bir hatırayı değil, bir toplumun ortak belleğini miras bıraktı. Onlar, Orhangazi'nin özgürlük mücadelesinin simgesi olan 10 Eylül'ü, sadece bir tarih olarak değil, bir yaşam biçimi olarak kavradılar. Onların bıraktığı mesaj, kurtuluşun yalnızca düşman işgalinden kurtulmakla sınırlı olmadığıdır. Asıl kurtuluş, halkın bilinçlenmesi, kendi kimliğine sahip çıkması ve Atatürk'ün açtığı çağdaş uygarlık yolunda yürümeye devam etmesidir. Bu bakımdan Atay ve Tarakçıoğlu, her bir Orhangazili için adeta birer pusula işlevi görmektedir.

10 Eylül, Orhangazi için yalnızca bir kurtuluş günü değil; aynı zamanda bir kimliğin yeniden inşasıdır. O gün, Orhangazililer, "Biz varız, biz buradayız, bu topraklar bizimdir" diyerek ayağa kalktı. Bu ruh, bugünün Orhangazisi için de yol gösterici olmalıdır. Çünkü bir milletin kimliği, yalnızca toprakla değil, değerleriyle, tarihiyle ve hafızasıyla korunur. 10 Eylül'ün verdiği mesaj, bizlere bu değerleri unutmamamız gerektiğini, her neslin bu emaneti bir sonraki nesle aynı bilinçle devretmek zorunda olduğunu hatırlatır.

Refik Atay ve Derviş Tarakçıoğlu'nun hayatlarında olduğu gibi, bugün de Orhangazi'nin en büyük görevi, geçmişten aldığı bu kurtuluş ruhunu canlı tutmak, onu günlük hayata taşımak ve Atatürk'ün ideallerine sıkı sıkıya sarılmaktır. Çünkü Atatürk'ün yolunda ilerleyen bir Orhangazi, yalnızca kendi geleceğini değil, aynı zamanda ülkenin bütünlüğünü ve Cumhuriyet'in sürekliliğini de güvence altına alır. Bu nedenle 10 Eylül, sadece kutlanan bir gün değil; aynı zamanda bir sorumluluk günüdür. Her yıl yeniden hatırlanan ve yaşatılan bu gün, Orhangazi'nin hem geçmişteki kahramanlarına vefa borcu hem de gelecekteki nesillerine verilen sözdür.

10 Eylül, Orhangazi'nin var oluşunun, dirilişinin ve kimliğinin sembolüdür. Bu tarih, geçmişte yaşanmış bir zaferden öte, geleceğe uzanan bir yol haritasıdır. Refik Atay'ın kalemi, Derviş Tarakçıoğlu'nun toplumsal mücadelesi ve Atatürk'ün ilke ve devrimleri, bize bu yol haritasını gösteren en sağlam rehberlerdir. Orhangazi, bu değerleri yaşattığı sürece, 10 Eylül sadece bir tarih olmaktan çıkacak; her gün, her nefeste, her adımda yaşanan bir kimlik ve diriliş günü olarak varlığını sürdürecektir.

 
Enbiya Bakır / 'ZAFER' e Doğru / diğer yazıları
•Refik Atay ve Derviş Tarakçıoğlu 10 00:00:00.09.2025
•Gençlik Umudun ve Çıkmazların Kesişiminde 03 00:00:00.09.2025
•Bir Milletin Varoluş Destanı 30 Ağustos 29 00:00:00.08.2025
•Depreme Hazırlıksız Orhangazi 20 00:00:00.08.2025
•Yeniköy Sahası Çürürken Kim Seyirci, Kim Sorumlu? 12 00:00:00.08.2025
•Bursa Mitinginde Milli Duruşun Fotoğrafı 05 00:00:00.08.2025
•Orman Yangınları ve Sınıfta Kalan Orman Bakanı 29 00:00:00.07.2025
•Bekir Aydın! Hani sporcunun dostu idin? 24 00:00:00.07.2025
•GENÇLERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI: ORHANGAZİ’DE SOSYAL YAŞAM NEREDE? 15 00:00:00.07.2025
•Kerbela ve Hz. Hüseyin’den Öğrendiğim İlk Hakikat 05 00:00:00.07.2025
•GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE UNUTULAN BİR TARİH ILIPINAR HÖYÜĞÜ 02 00:00:00.07.2025
•Yaşamın Kökü mü, Kârın Dibi mi? 25 00:00:00.06.2025
•Yönetilemeyen İlçe Orhangazi 18 00:00:00.06.2025
•Çocukların Gözlerinde Saklı Bir Milletin Hikayesi 11 00:00:00.06.2025
•Bir Otelin Sessiz İhaneti 29 00:00:00.05.2025
•Bir Milletin Dirilişi ve Gençliğe Emanet Edilen Bir Cumhuriyet 18 00:00:00.05.2025
•Ekümeniklik İddiası ve Lozan Antlaşması 13 00:00:00.05.2025
•Bu Bir Gözdağı mı, Yoksa Sessiz Bir Keşif mi? 05 00:00:00.05.2025
•Milli Egemenlik, Göç Politikaları ve Tehdit Altındaki Türkiye 22 00:00:00.04.2025
•Şehitlerimizi Unutmak İhanettir, Anmak ise Vefa Borcudur! 16 00:00:00.04.2025
•Prof. Dr. Haydar Baş’ı Vefatının 5. Yılında Rahmetle Anıyoruz 14 00:00:00.04.2025
•Adaletin Peşinde: Tarihten Günümüze Adalet Mücadelesi 09 00:00:00.04.2025
•Orhangazi'nin Lojistik ve Depolama Potansiyeli: Değerlendirilmeyi Bekleyen Bir Fırsat 26 00:00:00.03.2025
•Çanakkale’de Kanla Yazılan Destan ve Orhangazi’nin Kahraman Evlatları 16 00:00:00.03.2025
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.