HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 MAYIS 2025, PERŞEMBE

Milli Egemenlik, Göç Politikaları ve Tehdit Altındaki Türkiye

22.04.2025 00:00
23 Nisan… Türk milletinin iradesinin tecelli ettiği, milletin kendi geleceğine sahip çıkma kararlılığının ilan edildiği gündür. 23 Nisan 1920'de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, "Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" ilkesini sadece bir anayasa hükmü değil, bir milletin istiklal mücadelesinin temeli haline getirmiştir. Her 23 Nisan, bize bu ilkeyi hatırlatır, unutturmamamız gereken büyük bir emanet olarak karşımızda durur.

Ancak bu yıl 23 Nisan'a yaklaşırken, milli egemenliğin tehdit altında olduğu bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Egemenlik artık sadece dış düşmanlara karşı değil, içeride uygulanan yanlış politikalarla da aşındırılıyor. Ve bu tehdidin adı bugün artık net şekilde ortadadır: Kontrolsüz göç ve buna bağlı olarak gelişen demografik, kültürel ve siyasi kriz.

Bugün Türkiye'de sokakta, çarşıda, pazarda, parklarda karşılaştığımız tablo; artık bir "göç" olgusunu değil, bir "yerleşme" sürecini göstermektedir. Türkiye, göç alan bir ülke olmaktan çıkmış; adeta başka milletlerin kalıcı olarak yerleştiği, kendi düzenlerini kurduğu, kendi kültürlerini yaşattığı bir yapıya dönüşmüştür. Bu tabloyu sadece ekonomik sonuçlarıyla değil, milli egemenliğe doğrudan etkileriyle ele almak gerekir.

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın bu bağlamda yaptığı açıklama oldukça çarpıcı ve sarsıcıdır:

"AKP'nin göç politikası artık 'Milli Güvenlik Tehdidi' haline gelmiştir. Ülkemizde 13 milyonu aşkın sığınmacı ve kaçak var. Bu durumu göçle açıklamak mümkün değil. Türkiye işgal altındadır. Türk Milleti'nin egemenlik hakkı çalınıyor ve Zafer Partisi buna direnen tek partidir."

Bu sözleri sadece bir muhalefet söylemi olarak değil, bir milli uyarı olarak okumak gerekir. Çünkü Türkiye'nin demografik yapısı radikal şekilde değişiyor. Resmî verilerle uyuşmayan sokak gerçekleri, Türk milletinin kendi vatanında azınlık psikolojisine itildiğini gösteriyor. Bazı mahallelerde Türkçenin bile az konuşulur hale gelmesi, bu dönüşümün açık göstergesidir.

Peki milli egemenlik nedir? Egemenlik sadece sandıkla mı sınırlıdır? Hayır. Milli egemenlik, bir milletin kendi topraklarında, kendi diliyle, kendi değerleriyle, kendi geleceğini belirleme hakkıdır. Eğer bir milletin karar alma süreçlerine, yaşam alanlarına, eğitim kurumlarına, sosyal dengesine başka unsurlar etki ediyorsa, orada egemenlikten söz etmek mümkün değildir.

AKP iktidarının uzun yıllardır sürdürdüğü göç politikaları, bugün artık bir "insani yardım" meselesi olmaktan çıkmış, doğrudan ülkenin egemenliğini tehdit eden bir yapı haline gelmiştir. Gelenlerin sayısı, niteliği, nerede yaşadıkları, ne iş yaptıkları, nasıl geçindikleri sorulamamakta; sorgulayanlar ise "ırkçılıkla" yaftalanmaktadır. Oysa bu mesele ırk ya da kimlik değil, bir milletin varlığı ve geleceği meselesidir.

23 Nisan gibi bir günde, milli egemenlikten söz ederken, sınırlarımızın ne denli delik deşik edildiğini görmezden gelemeyiz. Bir çocuk bayramı olarak da kutladığımız 23 Nisan, aynı zamanda o çocukların nasıl bir ülkeye sahip olacağını da belirleyecek bir gündür. Bugünün çocukları, yarının Türkiye'sinde hangi kimliklerle, hangi toplumsal düzen içinde yaşayacaklar?

Ümit Özdağ'ın "Türkiye işgal altındadır" ifadesi bazılarına sert gelebilir. Ancak egemenlik kaybedilirse, bilinçsiz göç politikası ile bedelinin yaşananlarla ağır olduğunu hep birlikte görüyoruz. Bu, bir siyasi tartışma değil; tarihi bir kırılma noktasıdır. Bugün Türkiye'de milli egemenliğe sahip çıkma iddiasını en açık biçimde ortaya koyan parti Zafer Partisi'dir. Diğer siyasi yapılar bu tehdide karşı sessiz kalmakta ya da "mülteci kardeşlerimiz" söylemiyle göz boyamaktadır.

Tek derdimiz her zaman Misaki Milli olmalıdır.

Bugün, "milli egemenlik" kavramı, sadece 23 Nisan törenlerinde çocuklara verilen mikrofonlarla değil, gerçek tehditlere karşı alınan tavırlarla korunabilir. Eğer Türk milleti bu topraklarda kendi kaderini belirlemek istiyorsa, kendi ülkesinde yabancılaşmaya karşı çıkmak zorundadır.

23 Nisan'ın ruhunu sadece geçmişin hatırası olarak değil, bugünün sorumluluğu olarak yaşamak gerekir. Milli egemenlik bir günde kazanılmadı, bir törende de korunmaz. Egemenlik, farkındalıkla, bilinçle, dirençle korunur. Bugün bu bilinci taşıyan az sayıdaki yapılardan biri olan Zafer Partisi, bu mücadelenin siyasi ayağını sürdürürken, millet olarak bizlerin de "kayıtsız ve şartsız" biçimde sahip çıkmamız gereken hak, işte bu egemenliktir.

Milli egemenliğin yeniden tesisi için sadece göç politikalarının değiştirilmesi değil, aynı zamanda bu politikaların sorumlularının da hesap vermesi gerekir. Mesele artık sadece bir "göç" sorunu değil, bir varoluş meselesidir. Türkiye ya kendi topraklarında egemenliğini sürdüren bir millet devleti olarak kalacak, ya da egemenliğini parçalayarak paylaşan, çok kimlikli, çok yapılı bir "coğrafya" haline getirilecektir.

Milli egemenliğin korunması, sadece savaş meydanlarında değil, günlük hayatın her alanında, sokakta, okulda, sandıkta ve kamu politikasında gösterilecek dirençle mümkündür. Bugün bu direnci ortaya koyanların başında Zafer Partisi ve onun lideri Ümit Özdağ gelmektedir. Ve bu direniş, sadece bir siyasi mücadele değil, aynı zamanda milli bir görevdir.

Egemenliğini kaybeden bir millet, önce iradesini, sonra vatanını, en sonunda da kimliğini kaybeder. Bu yüzden bugün susmak, yarın yok olmaktır.

Unutulmamalıdır: Egemenlik sadece bir söz değil, bir duruş meselesidir. O duruşu kaybettiğimizde, vatanın kendisini de kaybederiz.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesi ile tüm çocuklarımızın bayramını kutlarken TBMM'nin açılışının 105. yılını tebrik eder, başta Sarı Saçlı Mavi Gözlü Devimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere kurucu kadrolarımızı, aziz şehitlerimizi rahmetle anıyorum.

Enbiya BAKIR / 22 Nisan 2025

 
Enbiya Bakır / 'ZAFER' e Doğru / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.