HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 30 MAYIS 2025, CUMA

Bir Otelin Sessiz İhaneti

29.05.2025 00:00
İznik… Sadece bir şehir değildir. Adını taşıdığı gölün durgunluğu altında, asırlardır taşıdığı kültürel, dini ve siyasi mirasıyla adeta bu coğrafyanın sessiz hafızasıdır. Ancak bu hafıza, geçtiğimiz günlerde öylesine sarsıldı ki, gölün yüzeyinde yankılanan o sessizlik bile artık masum değil. Çünkü göl kenarında düzenlenen Katolik ayin, sadece bir dua töreni değil; Cumhuriyet'in, Lozan'ın ve bu halkın tarih bilincine karşı simgesel bir meydan okumaydı.

Ve bu meydan okumaya sessizce ev sahipliği yapan bir otel vardı: İznik Askania Hotel.

Otelin bahçesinde kurulan ayin masası, dışarıdan bakıldığında belki turistik bir etkinlik gibi görünebilir. Ancak mesele, birkaç din adamının toplanıp dua etmesinden ibaret değil. Mesele, bir milletin bağımsızlıkla yoğrulmuş egemenlik haklarının, bir otelin ticari veya diplomatik çıkar uğruna görmezden gelinmesidir. Bu nedenle, bu ayin yalnızca dini bir ritüel değil, derin bir politik simgedir. Ve bu simgeye kapı aralamak, tarih önünde hesap verilecek bir tutumdur.

Bu ayin, sıradan bir etkinlik değildir. Birinci İznik Konsili'nin 1700. yılı bahanesiyle düzenlenen bu dini tören, aslında uzun süredir çeşitli çevrelerin hayalini kurduğu ekümeniklik iddiasının küçük bir adımıdır. Bu iddianın arkasında ne olduğunu bilenler için mesele son derece açık: İstanbul'daki Fener Rum Patrikhanesi'nin "ekümenik" unvanını kazanmak için sürdürdüğü küresel bir diplomasi trafiği var. Bu sürecin bir uzantısı olarak İznik gibi tarihi öneme sahip bir mekânda düzenlenen bu ayin, sembolik olarak "sahiplik" ilanıdır. Ve ne yazık ki bu ilan, bir otelin bahçesinden ses buldu.

Bu durumu en net şekilde ifade edenlerden biri, Türk Ortodoks Patrikhanesi'nin kamuoyuna açık sesi olan Sevgi Erenerol oldu. Erenerol, ayinin hemen ardından yaptığı açıklamada meseleyi şöyle özetledi:

 "Papa ile Fener el ele verip İznik'te 'konsil' hayali kuranlar, Türk Devleti'nin altını oyma ve emperyal hayal peşindedir! Bu pervasız plan, milletin tapusu Lozan'ı etkisiz kılmak, ölü Sevr paçavrasını hortlatmak isteyen emperyal hayalperestlerin karanlık saldırısıdır!"

Bu sözlerin içini boş bir retorik gibi görenler büyük bir yanılgı içindedir. Çünkü İznik Ayasofya'sı, Atatürk'ün bizzat koruma altına aldığı ve ayin yapılmasına izin vermediği kutsal bir mekândır. Bugün ise aynı inanç çevreleri, tarihi gölün kıyısında diplomatik nezaket kılıfı altında ayin masası kuruyor. Ne için? Lozan'ı delmek, Türkiye Cumhuriyeti'ne "hukuken" değil ama "simgesel olarak" diz çöktürmek için.

Bu noktada, Askania Hotel'in yaptığı şey sadece "bir alanı kiralamak" değildir. Burası, Cumhuriyet'in kırmızı çizgileriyle örülü İznik'te, bu çizgilerin üzerinden atlayan bir platforma dönüşmüştür. Herkesin "hayır" dediği, halkın karşı çıktığı, toplumun hassasiyet gösterdiği bir meselede "evet" diyebilmek için ya çok bilgisiz, ya çok kayıtsız, ya da fazlasıyla kasıtlı olmak gerekir.

Otel sahibi, bu ayinle birlikte yalnızca kendi işletmesini tartışmalı hale getirmemiştir; aynı zamanda İznik'in adını, Türkiye'nin egemenliğini ve Cumhuriyet'in kazanımlarını da uluslararası tartışmaların ortasına çekmiştir. Bu ayine verilen izin, göl manzaralı bir otelin lüksüyle değil, bir milletin geleceğiyle ödenmiştir.

İşte bu yüzden sessiz kalmak bir seçenek değildir. Bugün bir otelin bahçesinde yapılan bu törensel meydan okuma, yarın Ayasofya'nın, Kapadokya'nın, Efes'in ya da başka kutsal mekanların kapılarını aralayabilir. Cumhuriyet, hafızasını yitirdiği anda değil; bu tür "küçük" adımları önemsemediği zaman çöker. Bugün "turist geliyor" diyerek göz yumulan her ayin, aslında milletin egemenlik kaygısına birer zincir ekliyor.

Tarih, bu süreci yazacak. Ve yazarken kimin sessiz kaldığını, kimin bu ihanetin ortağı olduğunu da not düşecek.

Son Söz Yerine

Bir otelin bahçesinde yaşananlar, yalnızca o günün değil, bu ülkenin geleceğine dair çok derin bir uyarıdır. Bu yazının amacı otel karalamak değil; bir milletin uyanık kalması gerektiğini hatırlatmaktır. Çünkü geçmişini unutan bir halk, geleceğine sahip çıkamaz. Ve biz biliyoruz ki; İznik'in göl kenarında kurulan o masa, yalnızca bir masa değildi. O masa, Türkiye Cumhuriyeti'nin sinir uçlarına basan, onun tarihsel ve hukuki hafızasına meydan okuyan bir simgedir.

Ve biz bu simgeleri sustukça değil, konuşarak ve karşı durarak yenebiliriz.

Enbiya BAKIR

 
Enbiya Bakır / 'ZAFER' e Doğru / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.