HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 13 AĞUSTOS 2025, ÇARŞAMBA

Yaşamın Kökü mü, Kârın Dibi mi?

25.06.2025 00:00
Türkiye'nin en önemli doğal ve kültürel miraslarından biri olan zeytinlikler, bugün belki de tarihinin en kritik kavşağından geçiyor. Binlerce yılın emeğiyle, sabırla, doğanın ritmiyle büyüyen zeytin ağaçları; maden şirketlerinin kazma küreklerine kurban edilmek üzere.

Birkaç yıl önceye kadar, zeytinliklerin korunması mevzuatı çok netti. Çevre Kanunu, Zeytinlik Alanların Korunması ve Geliştirilmesi Hakkındaki Yönetmelik gibi yasal çerçeveler, zeytinlik alanları madencilik gibi tahrip edici faaliyetlerden korumayı amaçlıyordu. Ancak, "torba yasa" denilen kapsamlı düzenlemeler içinde sessiz sedasız getirilen maddelerle, bu koruma duvarları delindi.

Bu yasalar, özellikle zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerinin önünü açan hükümlere yer veriyor. Artık "kamu yararı" gerekçesiyle zeytinlik alanlara maden izni verilebiliyor. Hem de en hassas alanlarda, binlerce zeytin ağacının bulunduğu köylerde, bölgelerde…

Madencilik faaliyetleri, doğaya geri dönülmez zararlar verir. Sadece yüzeysel tahribat değil, yeraltı sularının kirlenmesi, toprağın kimyasal yapısının bozulması, hava kalitesinin düşmesi gibi pek çok yan etkisi vardır. Maden ocağından çıkan atıklar, su kaynaklarına sızabilir, bu da hem insan sağlığını hem de zeytin ağaçlarının varlığını tehdit eder.

Özellikle zeytinliklerin bulunduğu bölgeler, suyun hayati önem taşıdığı ve hassas ekosistemlerin bulunduğu alanlardır. Yeraltı su seviyesindeki düşüşler, kuraklık riskini artırırken, zehirli kimyasalların toprak ve suya karışması zeytin ağaçlarının köklerine zarar verir ve üretimi imkansız hale getirir.

Zeytin sadece ekonomik bir ürün değil, aynı zamanda bu toprakların kültürünün ve kimliğinin bir parçasıdır. Türkiye'de zeytin ve zeytinyağı sektörü, binlerce aile için ekmek kapısıdır. Özellikle Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde yaşayan üreticiler için zeytinlikler, geçim kaynağıdır.

Madencilik faaliyetleri, kısa vadeli ekonomik kazanç vaat etse de uzun vadede binlerce üreticinin işsiz kalmasına, köylerin boşalmasına ve kırsal alanlarda sosyal çöküşe yol açar. Çünkü bir maden ocağı birkaç yıl çalışır, ama zeytinlikler binlerce yıl yaşar, her yıl ürün verir, gelecek nesillere hayat taşır.

Son dönemde iktidar çevrelerinde zeytinliklerin madencilik için açılmasının "kamu yararı" olduğuna dair açıklamalar artarken, muhalefet partileri ve sivil toplum örgütleri büyük tepki gösteriyor. TBMM'de tartışmalara sahne olan yasa tasarıları, Meclis koridorlarında gerginliklere ve sert tartışmalara neden oluyor.

Zeytin üreticileri, köylüler ve çevreciler sahaya inerek direnişlerini sürdürüyor. Halkın iradesi ve yaşam hakkı, yasa tekliflerinin önüne geçmeye çalışıyor. Çünkü burada sadece bir ağaç meselesi yok; bu, yaşam alanlarımızı koruma, gelecek nesillere temiz ve verimli topraklar bırakma mücadelesidir.

Bugün alınacak kararlar, yarınlarımızı doğrudan şekillendirecek. Madenin kısa vadeli kazancı mı, yoksa zeytinin sürdürülebilir yaşamı mı ön planda olacak? Bu sadece siyasetçilerin değil, toplumun tamamının sorumluluğundadır.

Zeytinliklerimizi korumak, çocuklarımıza nefes alabilecekleri temiz bir çevre, sağlıklı gıda ve kültürel bir miras bırakmak demektir. Madencilik faaliyetlerinin doğaya ve zeytinliklere verdiği zararlar ise geri dönülemezdir.

Unutulmamalıdır ki, zeytin ağaçları yıllarca emek ister, sabır ister, sevgi ister. O ağaçların kökleri toprağa ne kadar derinlemesine tutunmuşsa, biz de o kadar güçlü sahip çıkmalıyız.

Bu topraklarda "Maden mi, Zeytin mi, Yoksa Yaşam mı?" sorusu artık sadece bir tercih değil, bir varoluş meselesi haline geldi. Zeytinliklerimizi korumak, doğal yaşamı, kültürel mirası, ekonomik dengeyi korumaktır. Madencilik yapılacaksa, bunun yer seçimi, çevresel etkisi ve sürdürülebilirliği çok daha titizlikle, halkın katılımıyla değerlendirilmelidir.

Bugün zeytine sahip çıkmazsak, yarın neyi koruyacağımızı sorgulamamız gerekecek. Çünkü toprağı, doğayı, yaşamı korumak, insana saygının en temel göstergesidir.

Yaşamı, doğayı ve kültürümüzü tercih etmenin tam zamanıdır. Çünkü zeytin sadece bir ağaç değil, varoluşumuzun simgesidir.

Enbiya BAKIR

 
Enbiya Bakır / 'ZAFER' e Doğru / diğer yazıları
•Yeniköy Sahası Çürürken Kim Seyirci, Kim Sorumlu? 12 00:00:00.08.2025
•Bursa Mitinginde Milli Duruşun Fotoğrafı 05 00:00:00.08.2025
•Orman Yangınları ve Sınıfta Kalan Orman Bakanı 29 00:00:00.07.2025
•Bekir Aydın! Hani sporcunun dostu idin? 24 00:00:00.07.2025
•GENÇLERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI: ORHANGAZİ’DE SOSYAL YAŞAM NEREDE? 15 00:00:00.07.2025
•Kerbela ve Hz. Hüseyin’den Öğrendiğim İlk Hakikat 05 00:00:00.07.2025
•GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE UNUTULAN BİR TARİH ILIPINAR HÖYÜĞÜ 02 00:00:00.07.2025
•Yaşamın Kökü mü, Kârın Dibi mi? 25 00:00:00.06.2025
•Yönetilemeyen İlçe Orhangazi 18 00:00:00.06.2025
•Çocukların Gözlerinde Saklı Bir Milletin Hikayesi 11 00:00:00.06.2025
•Bir Otelin Sessiz İhaneti 29 00:00:00.05.2025
•Bir Milletin Dirilişi ve Gençliğe Emanet Edilen Bir Cumhuriyet 18 00:00:00.05.2025
•Ekümeniklik İddiası ve Lozan Antlaşması 13 00:00:00.05.2025
•Bu Bir Gözdağı mı, Yoksa Sessiz Bir Keşif mi? 05 00:00:00.05.2025
•Milli Egemenlik, Göç Politikaları ve Tehdit Altındaki Türkiye 22 00:00:00.04.2025
•Şehitlerimizi Unutmak İhanettir, Anmak ise Vefa Borcudur! 16 00:00:00.04.2025
•Prof. Dr. Haydar Baş’ı Vefatının 5. Yılında Rahmetle Anıyoruz 14 00:00:00.04.2025
•Adaletin Peşinde: Tarihten Günümüze Adalet Mücadelesi 09 00:00:00.04.2025
•Orhangazi'nin Lojistik ve Depolama Potansiyeli: Değerlendirilmeyi Bekleyen Bir Fırsat 26 00:00:00.03.2025
•Çanakkale’de Kanla Yazılan Destan ve Orhangazi’nin Kahraman Evlatları 16 00:00:00.03.2025
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.