HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 15 EYLÜL 2025, PAZARTESİ

Prof. Dr. Haydar Baş’ı Vefatının 5. Yılında Rahmetle Anıyoruz

14.04.2025 00:00
Evet yine bir 14 Nisan.

Her zamankinden Türk Milliyetçisi ve Atatürk sevdalılarına ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz.

Bugün, Türk milletinin yetiştirdiği büyük bir fikir insanını, Türk Milliyetçisi ve Atatürkçü Prof. Dr. Haydar Baş'ı, vefatının 5. yılında rahmetle, sevgiyle ve özlemle anıyoruz. O, sadece konuşan değil; anlatan, öğreten, düşündüren ve çözüm sunan bir insandı. Hepimizin hayatına bir şekilde dokunmuş bir dava adamıydı.

Ben de Prof. Dr. Haydar Baş Hoca'nın programlarını yıllar boyunca birçok ilde yakından takip etmiş bir Türk genciyim. İlk kez kendisini, Nevşehir Hacıbektaş'ta düzenlenen Gençlik Kampı'nda görme şansını yakaladım. O gün hem fikirlerinden hem de insani yönünden çok etkilenmiştim. Program sonunda elini öpmek nasip oldu. Hayatımda unutamayacağım anlardan biriydi.

Haydar Baş Hoca'nın o samimi duruşu, halkla iç içe oluşu ve gençlere verdiği değer beni derinden etkilemiştir. Bugün, vefatının 5. yılında onu rahmetle, minnetle ve dualarla anıyorum. Onun fikirleri hâlâ yol gösteriyor, gönlümüzde yaşıyor.

Prof. Dr. Haydar Baş, yıllar boyunca sadece siyaset sahnesinde değil, ekranlarda, konferans salonlarında ve meydanlarda halkla iç içe oldu. Kendine özgü tarzı, güçlü hitabeti ve samimiyetiyle her yaştan insanın gönlünde iz bıraktı.

Ancak onu farklı kılan en büyük şey, ortaya koyduğu "Milli Ekonomi Modeli" idi. Türkiye'de ve hatta dünyada ezberleri bozan bu model, halkın derdine gerçek çözüm önerileri sundu.

Haydar Baş'a göre, ekonomi sadece zenginlerin işi değildi. Ekonomi, sokaktaki vatandaşın mutfağını, cebini, geleceğini ilgilendiren bir alandı. Bu yüzden ekonomiyle ilgili konuşurken, en çok halkı merkeze aldı.

Ona göre ekonomi, insan için vardı. İnsan sadece çalışıp vergi veren bir varlık değildi. Aynı zamanda devletin sahip çıkması gereken kıymetli bir değerdi. Bu düşünceyle yola çıkan Haydar Baş, yıllarca süren çalışmalarıyla kendi modelini geliştirdi.

Milli Ekonomi Modeli, adından da anlaşılacağı gibi, dışa bağımlı değil, tamamen milli kaynaklarla hazırlanmış bir sistemdi. Ne IMF'nin reçetesi, ne Avrupa'nın dayatmaları, ne de Amerika'nın modeli… Bu topraklardan doğmuş, bu milletin ihtiyaçlarına göre şekillenmişti.

Haydar Baş, Türkiye'nin ithalata bağımlı bir ekonomiden kurtulması gerektiğini söylüyordu. "Paramız var ama yok" diyordu. Çünkü para üretilmiyordu, piyasada dönmüyordu. Halk sürekli borçlandırılıyor, elindeki üç kuruş da faize gidiyordu.

Oysa Milli Ekonomi Modeli'nde halkın cebine doğrudan para girecekti. Üretici desteklenecek, tüketici korunacaktı. Yani hem tarlada çalışan çiftçi hem markette alışveriş yapan vatandaş kazanacaktı.

Devletin sosyal bir görev üstlenmesi gerektiğini savunuyordu. Vatandaşına sadece vergi yükleyen değil, aynı zamanda onu yaşatan, destekleyen bir devlet anlayışı… Bu anlayış, modelin temel taşıydı.

Modelde "vatandaşlık maaşı" gibi çok önemli bir öneri vardı. Her Türk vatandaşının devletten doğrudan maaş alması gerektiğini savunuyordu. Bu fikir, zamanında birçok kişi tarafından yadırgansa da bugün dünyada konuşulan bir uygulama hâline geldi.

Çünkü Haydar Baş ileri görüşlüydü. O, yıllar sonra yaşanacak sorunları önceden görmüş ve çözümlerini hazırlamıştı. Ekonomi sadece uzmanların değil, herkesin anlayacağı şekilde anlatılmalıydı ve o bunu başardı.

Modelin temelinde üretim vardı. Ancak bu üretim sadece büyük fabrikalar için değil, küçük esnaf, köylü, çiftçi, memur, işçi için de vardı. Yani model kapsayıcıydı, ayrım yapmıyordu.

"Milli servet milletindir" diyordu. Yani bu ülkenin yer altı kaynakları, tarımı, sanayisi milletin malıydı. Bunların dış güçlere satılmasını, özelleştirilmesini asla kabul etmiyordu.

İthal ürünlere bağımlılığa da karşıydı. "Kendi tavuğumuzu üretelim, kendi buğdayımızı ekelim" diyordu. Çünkü bu, sadece ekonomik değil, aynı zamanda milli bir meseleydi.

Haydar Baş'ın modelinde dış borçlara yer yoktu. Çünkü o, borçla büyümenin değil, üretimle büyümenin savunucusuydu. Borç verenin emir de verdiğini çok iyi biliyordu.

Milli Ekonomi Modeli, sadece bir ekonomik plan değil, aynı zamanda bir özgürlük projesiydi. Ekonomik bağımsızlığını kazanan bir ülke, siyasi olarak da bağımsız olurdu.

Bu yüzden onun sloganı hep netti: "Bağımsız Türkiye".

Haydar Baş'ın fikirleri zaman zaman görmezden gelindi. Ama zaman geçtikçe onun ne kadar haklı olduğu daha iyi anlaşılmaya başlandı. Bugün yaşadığımız ekonomik sıkıntıların çözümü onun modelinde gizli.

Birçok kişi onu sadece bir siyasi lider olarak görse de, Haydar Baş aynı zamanda bir akademisyendi. Yüzlerce kitap yazdı, binlerce konferans verdi. Her kelimesi emekti, her cümlesi bir dersti.

Ben de Haydar Baş Hoca'nın programlarını yıllar boyunca birçok şehirde yakından izlemiş bir Türk genci olarak, onun vefatının 5. yılında kendisini bir kez daha rahmetle, minnetle ve hasretle anıyorum. O'nun kürsüdeki heyecanı, gözlerindeki umut hâlâ hafızamda taptaze duruyor.

Haydar Baş Hoca, bu milletin evladıydı. Ve bu millete olan sevgisini hiçbir zaman gizlemedi. Ömrü boyunca hakikatin peşinden yürüdü. Mücadelesini son nefesine kadar sürdürdü.

Aramızdan ayrılmış olabilir ama fikirleri hâlâ yaşıyor. Kitapları okunuyor, konuşmaları dinleniyor. Özellikle gençlerin onun fikirleriyle tanışması çok önemli. Çünkü bu fikirler, bir ülkenin geleceğini değiştirebilir.

Haydar Baş'ı anlamak, sadece bir insanı anlamak değildir. Aynı zamanda bir çığlığı, bir davayı, bir modeli anlamaktır.

Bugün onun bıraktığı fikir mirasına daha çok sahip çıkmamız gerekiyor. Çünkü bu fikirler bizim geleceğimiz, bizim bağımsızlığımız için atılmış en önemli adımlardan biridir.

Onun sesini duyanlar, ne dediğini bugün daha iyi anlıyor. Çünkü Haydar Baş, hakikatin sesiyle konuşmuştu.

Ruhu şad olsun, mekanı cennet olsun.

Enbiya BAKIR

 
Enbiya Bakır / 'ZAFER' e Doğru / diğer yazıları
•Refik Atay ve Derviş Tarakçıoğlu 10 00:00:00.09.2025
•Gençlik Umudun ve Çıkmazların Kesişiminde 03 00:00:00.09.2025
•Bir Milletin Varoluş Destanı 30 Ağustos 29 00:00:00.08.2025
•Depreme Hazırlıksız Orhangazi 20 00:00:00.08.2025
•Yeniköy Sahası Çürürken Kim Seyirci, Kim Sorumlu? 12 00:00:00.08.2025
•Bursa Mitinginde Milli Duruşun Fotoğrafı 05 00:00:00.08.2025
•Orman Yangınları ve Sınıfta Kalan Orman Bakanı 29 00:00:00.07.2025
•Bekir Aydın! Hani sporcunun dostu idin? 24 00:00:00.07.2025
•GENÇLERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI: ORHANGAZİ’DE SOSYAL YAŞAM NEREDE? 15 00:00:00.07.2025
•Kerbela ve Hz. Hüseyin’den Öğrendiğim İlk Hakikat 05 00:00:00.07.2025
•GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE UNUTULAN BİR TARİH ILIPINAR HÖYÜĞÜ 02 00:00:00.07.2025
•Yaşamın Kökü mü, Kârın Dibi mi? 25 00:00:00.06.2025
•Yönetilemeyen İlçe Orhangazi 18 00:00:00.06.2025
•Çocukların Gözlerinde Saklı Bir Milletin Hikayesi 11 00:00:00.06.2025
•Bir Otelin Sessiz İhaneti 29 00:00:00.05.2025
•Bir Milletin Dirilişi ve Gençliğe Emanet Edilen Bir Cumhuriyet 18 00:00:00.05.2025
•Ekümeniklik İddiası ve Lozan Antlaşması 13 00:00:00.05.2025
•Bu Bir Gözdağı mı, Yoksa Sessiz Bir Keşif mi? 05 00:00:00.05.2025
•Milli Egemenlik, Göç Politikaları ve Tehdit Altındaki Türkiye 22 00:00:00.04.2025
•Şehitlerimizi Unutmak İhanettir, Anmak ise Vefa Borcudur! 16 00:00:00.04.2025
•Prof. Dr. Haydar Baş’ı Vefatının 5. Yılında Rahmetle Anıyoruz 14 00:00:00.04.2025
•Adaletin Peşinde: Tarihten Günümüze Adalet Mücadelesi 09 00:00:00.04.2025
•Orhangazi'nin Lojistik ve Depolama Potansiyeli: Değerlendirilmeyi Bekleyen Bir Fırsat 26 00:00:00.03.2025
•Çanakkale’de Kanla Yazılan Destan ve Orhangazi’nin Kahraman Evlatları 16 00:00:00.03.2025
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.