Gün geçmiyor ki yeni bir uyuşturucu vakası toplumun vicdanını sarsmasın. Son olarak Orhangazi'nin Üreğil Mahallesi'nde yaşanan ve kamuoyuna sadece bir cinayet vakası olarak yansıyan olayın ardında yatan derin ve acı gerçek, toplum olarak ne denli büyük bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha gözler önüne serdi.
Edinilen bilgilere göre, meslek lisesi öğrencisi olan 17 yaşındaki H.Y. isimli genç, uyuşturucu madde temin ettiği 25 yaşındaki M.K. adlı şahsın Üreğil Mahallesi'ndeki evine misafir oldu. Uyuşturucuya ulaşmak için bu eve sıkça gidip gelen H.Y., zamanla evdeki bazı kişilere hizmet etmek zorunda bırakıldı. Bir süre sonra evine dönmek isteyen genç, ev sahibiyle tartışmaya başladı. Kafaların uyuşturucu etkisiyle karışık olduğu ortamda, yaşanan tartışma trajik bir sona ulaştı. Ev sahibi M.K.'nin H.Y.'ye yönelik uygunsuz davranışı sonrası yaşanan arbedede H.Y., M.K.'yi öldürmek zorunda kaldı.
Olay medyaya yalnızca "bir cinayet" olarak yansıdı. Oysa ki perde arkasında, uyuşturucuya sürüklenen bir gençlik, onları koruyamayan bir toplum ve göz göre göre gelen bir dram yatıyor. Basın, 17 yaşında bir "katil" ve 25 yaşında bir "maktul" olarak sundu olayın taraflarını. Oysa gerçek şu ki: Katil de maktul de bu toplumun kurbanı. Doğru tahlil yapılacaksa eğer; iki taraf da gençliktir, iki taraf da sorumsuzlukla örülmüş bir sistemin kurbanıdır.
Uyuşturucu sorunu bugün yalnızca lise ya da üniversite çağındaki gençleri değil, ilkokuldan yaşlılara kadar herkesi tehdit eder hale geldi. Toplumda "bana ne" anlayışı hâkim oldukça, bu gibi olayların sonu gelmeyecektir. Bu anlayışla hareket eden bir toplum, kendi geleceğini kendi elleriyle yok etmektedir.
Her kurum ve her birey bu olayda sorumludur. Kamu kurumları, aileler, basın, yargı organları; kısacası toplumun her kesimi vebal altındadır. Uyuşturucuya karşı yeterli mücadeleyi vermeyen siyasi irade de, okullardaki öğrencilerin psikolojisinden bihaber olan idareciler ve öğretmenler de bu sorunun bir parçasıdır.
Bu menfur olaydan sonra, Orhangazi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'ndeki öğrencilere yönelik bir psikolojik destek programı uygulandı mı? Ya da bu ve benzeri okullarda öğrencilere yönelik uyuşturucu kullanımıyla ilgili herhangi bir araştırma yapıldı mı? Bu sorular cevapsız kalırken, başka sorular da akıllara geliyor:
İlçede faaliyet gösteren basın yayın kuruluşları bu konuda ne kadar hassas? Ajanslardan elde edecekleri üç kuruşluk gelir için mi haber yapıyorlar, yoksa uyuşturucu sorununun çözümüne katkı sunmayı mı hedefliyorlar? Örneğin, Üreğil Mahallesi'nde yaşanan bu olayla ilgili, gerçekle ilgisi olmayan "sığınakta baltalı cinayet" gibi sansasyonel başlıklar atan medya mensupları hiç vicdan muhasebesi yaptı mı? Yanlış bilgiler sebebiyle adli merciler tarafından uyarıldılar mı?
Sonuç olarak, bu olayda hem maktul olan gençlerimiz, hem de faili olan çocuklarımız kaybedilmiştir. Katil ise hepimiziz. Hep birlikte, toplumsal duyarsızlığın körüklediği bir yangında gençliğimizi yakıyoruz.
Uyuşturucu sorunu artık milli güvenlik sorunu haline gelmiştir. Bu sorun karşısında mücadele edilmezse, çok daha büyük kayıplar yaşanacaktır. Çözüm mümkündür, ancak önce devletin hiçbir görevlisinin uyuşturucuyla anılmasına asla müsamaha gösterilmemesi gerekir. Ardından siyasetçiler, yargı mensupları ve güvenlik güçleri arasında da bu konuda sıfır tolerans politikası hayata geçirilmelidir.
Gerisini halk olarak biz çözeriz. Yeter ki niyetlerimiz halis, mücadelemiz kararlı olsun. Çünkü her sorunun bir çözümü, her kaybın önüne geçilebilecek bir noktası vardır.
Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
