HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 21 MAYIS 2025, ÇARŞAMBA

Cumhuriyet Değerlerine Göl Kıyısından Darbe... ASKANİA OTEL'DE AYİN SKANDALI

21.05.2025 11:26
Cumhuriyet Değerlerine Göl Kıyısından Darbe...  ASKANİA OTEL'DE AYİN SKANDALI
Cumhuriyet Değerlerine Göl Kıyısından Darbe...  ASKANİA OTEL'DE AYİN SKANDALI
Geçtiğimiz günlerde İznik Gölü kıyısında gerçekleştirilen Katolik ayini, Türkiye'nin laiklik ilkesi ve Lozan Antlaşması'nın getirdiği sınırlar çerçevesinde tartışmalara yol açtı. Yeni seçilen Katolik lider Papa 14. Leo'nun İznik'i ziyaret edeceğini açıklamasının hemen ardından gerçekleştirilen bu dini tören, AKP iktidarı döneminde yapılmış ilk resmi ayin olma özelliği taşıyor. Yaklaşık dört saat süren törene 10 farklı ülkeden 50 din adamı katıldı. Resmi kıyafetleriyle dualar eden din adamları, İznik Gölü kıyısında bir restoranın ayin mekânı olarak kullanılmasıyla dini töreni gerçekleştirdi.

Bu gelişme, özellikle Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün benimsediği ve anayasal bir ilke haline getirdiği laiklik anlayışıyla ciddi biçimde çelişiyor. Atatürk döneminde, dinin kamu alanında etkinliğini sınırlandırmak adına benzer dini törenlere kesinlikle izin verilmemişti. İznik, Hristiyan dünyasında tarihi öneme sahip Birinci Konsil'in toplandığı yer olması nedeniyle sembolik bir anlam taşısa da, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu kadroları bu tür sembollerin modern devlet yapısında kullanılmasına kesinlikle karşı durmuştur.

Bugünse, aynı topraklarda düzenlenen bu resmi dini tören, yalnızca sembolik anlamı değil, aynı zamanda laik hukuk düzenine aykırılığı nedeniyle de ciddi soru işaretleri doğuruyor. Lozan Antlaşması ile çizilen dini sınırlar ve Patrikhane'nin yalnızca dini görevlerle sınırlı tutulması yönündeki mutabakat, bu gibi etkinliklerin önüne set çekmişti. Buna rağmen, AKP döneminde gerçekleştirilen bu ayin, devletin dini gruplara sağladığı ayrıcalıklı alanların ve göz yumulmaların artık gizlenemeyecek düzeyde olduğunu gösteriyor.

LAİKLİK İLKESİNE AYKIRI BİR UYGULAMA

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, laiklik ilkesini devletin temel taşlarından biri olarak kabul etmiş ve dini etkinliklerin devlet işleyişinden ayrılmasını sağlamıştır. Bu bağlamda, Atatürk döneminde İznik'te benzer dini törenlere izin verilmemiştir. Ancak günümüzde, İznik'te düzenlenen Katolik ayini, bu ilkenin göz ardı edildiğini göstermektedir.

LOZAN ANTLAŞMASI'NIN HÜKÜMLERİ NE DİYOR?

24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması, Türkiye'deki azınlıkların haklarını belirlemiş ve dini kurumların faaliyetlerini düzenlemiştir. Antlaşmanın 42. maddesinde, "Türk hükümeti azınlıkların Türkiye'deki vakıflarına, din ve hayır işleri kurumlarına her türlü kolaylıklar ve izinler sağlayacak" denilmesine rağmen, laiklik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle ruhban okullarının kurulması engellenmiştir.

Ayrıca, Patrikhane'nin statüsü Lozan Antlaşması'nda açıkça belirtilmemiş, ancak sadece dini işleri yerine getirmesi şartıyla İstanbul'da kalmasına izin verilmiştir. Bu durum, dini kurumların siyasi ve idari faaliyetlerde bulunmalarının engellenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

İznik'te düzenlenen Katolik ayini, Lozan Antlaşması'nın azınlık haklarına ilişkin hükümleriyle doğrudan ilişkilidir. Ancak, bu tür dini etkinliklerin, antlaşmanın öngördüğü çerçevede ve devletin denetimi altında gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, bu tür etkinlikler, Türkiye'nin egemenlik hakları ve kamu düzeni açısından sorun teşkil edebilir.

Bu bağlamda, İznik'teki ayinin, Lozan Antlaşması'nın hükümlerine uygunluğu ve devletin bu tür etkinlikler üzerindeki denetimi, kamuoyunda tartışma konusu olmuştur.

ATATÜRK DÖNEMİNDE BENZER AYİNLERE İZİN VERİLMEDİ

Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, dini etkinliklerin devlet işleyişinden ayrılmasını ve laik bir yapının oluşturulmasını hedeflemiştir. Bu çerçevede, Atatürk döneminde İznik'te benzer dini törenlere izin verilmemiştir. Ancak günümüzde, İznik'te düzenlenen Katolik ayini, bu ilkenin göz ardı edildiğini göstermektedir.

Atatürk'ün liderliğinde yürütülen laiklik politikaları çerçevesinde, dini yapıların kamu alanındaki kullanımı sınırlandırılmıştır. Bu bağlamda, İznik Ayasofya'sı gibi tarihi cami ve kiliselerde dini ayinlerin düzenlenmesine izin verilmemiştir. Örneğin, 2010 yılında Fransa'dan gelen 37 kişilik Katolik bir grup, İznik Ayasofya Müzesi'nde ayin yapmak istemiş, ancak valilikten izin alamamıştır. Bunun üzerine, grup müzeye yakın bir restoranın bahçesinde ilahiler söyleyerek etkinliklerini gerçekleştirmiştir.

Benzer şekilde, 2019 yılında Yunanistan Ortodoks Kilisesi'nden gelen 10 papaz, İznik Ayasofya Orhan Camii'ni ziyaret etmiş ve ayin yapmak istemiştir. Ancak cami görevlileri, bu talebi reddetmiştir.

İznik'te düzenlenen Katolik ayini, Türkiye'nin laiklik ilkesine ve Lozan Antlaşması'nın hükümlerine aykırılık taşıdığı gerekçesiyle eleştirilmektedir. Atatürk döneminde benimsenen laiklik anlayışı ve Lozan Antlaşması'nın belirlediği çerçeve, dini etkinliklerin devlet işleyişinden ayrılmasını ve dini kurumların siyasi faaliyetlerde bulunmamasını öngörmektedir. Bu bağlamda, İznik'te düzenlenen ayin, Türkiye'nin temel ilkeleriyle çelişmektedir. İznik'te gerçekleştirilen Katolik ayini, Türkiye'nin Lozan Antlaşması'ndaki azınlık hakları ve dini özgürlükler çerçevesinde değerlendirilmelidir. Bu tür dini etkinliklerin, antlaşmanın öngördüğü sınırlar içinde ve devletin denetimi altında gerçekleştirilmesi, hem azınlık haklarının korunması hem de kamu düzeninin sağlanması açısından önemlidir.

Yetkililerin, bu tür etkinliklerin Lozan Antlaşması'nın hükümlerine uygunluğunu değerlendirmesi ve gerekli önlemleri alması, Türkiye'nin uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmesi açısından önem arz etmektedir.

Yetkililerin, bu tür etkinliklerin Türkiye'nin laik yapısına ve uluslararası anlaşmalara uygunluğunu değerlendirmesi ve gerekli önlemleri alması önem arz etmektedir.

AYİN VE PAPAZLARI KORUMAK ASKANİA HOTEL'E Mİ KALDI?

İznik Askania Hotel'in, tarihi ve ulusal sembollerle dolu bir alanda Katolik ayinine ev sahipliği yapması, hem kamuoyunun hem de laiklik ve ulusal egemenlik hassasiyetine sahip çevrelerin tepkisini çekti. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesi, dini törenlerin devletin denetimi ve Lozan Antlaşması çerçevesinde sınırlandırılmasını öngörürken; bu otelin, göl kenarında, üstelik İznik gibi bir yerde, Vatikan'ın doğrudan ilişkili olduğu bir ayine alan açması, yalnızca ticari bir tercihle açıklanamaz. İznik Gölü kıyısındaki bu özel mekân, 1700 yıllık Birinci Konsil'in yıldönümünü bahane eden bir grubun dini emellerine platform sağlamış, kendisini açıkça Türkiye'nin laik düzeninin karşısına konumlandırmıştır.

Askania Hotel'in bu tavrı, yalnızca bir işletme kararı değil; ulusal kimlik ve egemenlik açısından ciddi bir sorumsuzluk örneğidir. Tüm yurttaşlar ve kurumlar bu ayine tepkisini ortaya koyarken, bir turizm işletmesinin "müşteri memnuniyeti" veya "uluslararası ilgi" bahanesiyle papazları ağırlaması, ayin yapılmasına lojistik destek sağlaması, milletin ortak vicdanında derin bir kırgınlığa yol açmıştır. Üstelik bu destek, Cumhuriyet tarihi boyunca dini etkinliklere hassasiyetle yaklaşmış bir devlet anlayışını hiçe saymak anlamına gelir. İznik Askania Hotel, kısa vadeli kazanç uğruna tarihî bir ihanete ortak olmuş, toplum nezdinde telafisi zor bir güven erozyonuna neden olmuştur.  3. GÖZ HRA

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.