Son günlerde Gürsel Tekin üzerinden yürütülen tartışmalar siyasetin gündemine oturmuş durumda. Bir kesim var ki, adeta ağız birliği etmişçesine "kayyum, çekilsin!" diye bağırıp çağırıyor. Peki gerçekten ne istiyorlar? Bu çağrıların arkasında hangi niyet saklı?
Türkiye'de siyaset öyle bir noktaya geldi ki, kavramlar altüst olmuş durumda. Kayyum dendiğinde akla, seçilmiş iradeye karşı yargı yoluyla yapılan müdahaleler gelir. Belediyelerde yaşanan örnekleri herkes biliyor. Halkın oylarıyla seçilen başkanlar görevden alındı, yerlerine atamalar yapıldı. Bu süreç toplumun vicdanında derin yaralar açtı. Şimdi ise aynı zihniyetin, farklı ambalajlarla yeniden karşımıza çıkması isteniyor gibi.
Gürsel Tekin'in ismi etrafında kopartılan fırtınada da işte bu zihniyetin izleri var. Çünkü Tekin, ne kurultay süreçlerine şaibe karıştırmıştır, ne mahkemelerde taraf olmuştur, ne de partiyi kumpaslarla dizayn etmeye kalkmıştır. Aksine, siyasette yıllarca edindiği tecrübe ve köklü CHP geçmişiyle, İstanbul İl Başkanlığı görevini de kimseyi dışlamadan, birlik ve beraberlik içinde yürütmeye çalışmaktadır. Buna rağmen bazı kesimlerin tatmin olmadığını görüyoruz.
O halde şu soruyu sormak gerekiyor: Asıl murat nedir? Gerçekten demokratik işleyiş mi arzuluyorsunuz, yoksa belediyelerde olduğu gibi bir kayyum geleneğini mi siyasete taşımak istiyorsunuz? Eğer niyet buysa, buyurun Yargı 2. Baro'dan kayyum atansın, herkes rahatlasın! Belki de en çok özlemini duyduğunuz tablo budur: seçilmişlerin değil atanmışların yönettiği bir düzen.
Ama mesele sadece bu da değil. Kurultay ve kongre dönemlerinde pavyon köşelerinde, otel lobilerinde, kapalı kapılarda "delege pazarı" kuranların, bugün kalkıp Gürsel Tekin'e kayyum diye saldırması en hafif tabirle ikiyüzlülüktür. Parayla siyasi geleneklerini pazara çıkaranların, şimdi de hukuku istismar etmesi aslında yeni değil, sadece bildiğimiz oyunun yeni perdesidir.
Siyaset, hele de Atatürk'ün partisi CHP söz konusuysa, bağırıp çağırarak, rüşvetle delege toplayarak ya da masa altından dayatmalarla yapılmaz. Siyaset, akıl, sabır, demokrasi kültürü ve ortak değerler üzerinden yürütülür. Bu gerçeği görmeyenlerin, kaybettikleri tek şey sandık desteği değil, aynı zamanda demokrasinin asgari değerleridir.
Gürsel Tekin'e kayyum yaftası yapıştırmaya çalışanlar bilsin ki, asıl kayyum halkın iradesine zorla müdahale edenlerin eseridir. Tekin'in temsil ettiği şey ise, bütün kusurlarına rağmen hâlâ ayakta duran demokratik teamüllerdir.
Bağırıp çağırarak elde edilecek tek şey, siyasetin içine düşürüldüğü çürümenin daha da derinleşmesidir. Demokrasi isteyenler, önce kendi defterlerini temizlesin. Yoksa ortaya çıkan manzara, kayyumun soğuk gölgesinden ibaret olacaktır.