HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 31 EKİM 2025, CUMA

BAL-GÖÇ Orhangazi’den Şehitlere Vefa Konseri

BAL-GÖÇ Orhangazi Konferans salonunda düzenlenen programa ilgi büyük olup salonda ayakta durmaya dahi yer kalmadı. Saygı Duruşu ve İstiklal Marşımızın okunması ile başlayan programın açış konuşmasını yapan BAL-GÖÇ Orhangazi Şube Başkanı Hüseyin Ali Yetim, dernek olarak oluşturdukları koro ile özel günlerde Orhangazililerle birlikte olmaktan mutluluk duyduklarını dile getirerek etkinliklerin artarak süreceğine işaret etti.
 
19.03.2023 14:49
BAL-GÖÇ Orhangazi’den Şehitlere Vefa Konseri
BAL-GÖÇ Orhangazi’den Şehitlere Vefa Konseri
Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği (BAL-GÖÇ) özel ve milli günlerde vefa geleneğini sürdürmeye devam ediyor. 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü nedeni ile BAL-GÖÇ Orhangazi tarafından Şef Leyla Şenol yönetiminde Kahramanlık Türkülerinden oluşan bir vefa konseri düzenlendi.





BAL-GÖÇ Orhangazi Konferans salonunda düzenlenen programa ilgi büyük olup salonda ayakta durmaya dahi yer kalmadı. Saygı Duruşu ve İstiklal Marşımızın okunması ile başlayan programın açış konuşmasını yapan BAL-GÖÇ Orhangazi Şube Başkanı Hüseyin Ali Yetim, dernek olarak oluşturdukları koro ile özel günlerde Orhangazililerle birlikte olmaktan mutluluk duyduklarını dile getirerek etkinliklerin artarak süreceğine işaret etti.



KÜLTÜR MEZKEZİ SİTEMİ

BAL-GÖÇ Orhangazi Şube Başkanı Hüseyin Ali Yetim, konuşmasında programın neden Kültür Merkezinde yapılmadığına da cevap verdi. BAL-GÖÇ olarak Kültür Merkezinde Şehitlerimizi anmak için dilekçe verdiklerini ancak ret edildiğini belirten Başkan Yetim; "Keşke bu önemli günde bugün Kültür Merkezi boş kalmasaydı. Program için talep ettik ret edildi" diyerek tepkisini dile getirdi.

ŞEHİT BABASINDAN DUYGULANDIRAN ŞİİR

Programda Şehit babası ve gazi Çocuğu olan Emekli Öğretmen İlhan Özçelik tarafından okunan "Ya Şehit Ol Ya Gazi" şiiri duygu dolu anlar yaşattı. Böylesine özel bir program için BAL-GÖÇ yetkilileri ve emeği geçen herkese teşekkür ettiğini belirten Özçelik, Çanakkale Zaferi ile Şehitlerimizin anılmasının önemine de işaret etti.



LEYLA ŞENOL ÖNCÜLÜĞÜNDE MUHTEŞEM KONSER

Hınca hınç dolu salonda BAL-GÖÇ korosu Çanakkale Zaferi ve Şehitlerimizin aziz hatırasına birbirinden özel Kahramanlık Türkülerini Şef Leyla Şenol yönetiminde dinleyenlere sundu. Alkış ve çiçek takdimi ile sona eren programa İlçe Jandarma Komutanı İsmail Bilgi, Şehit Aileleri Dernek Başkanı Yusuf Solak ile Şehit Aileleri, Gazileri, siyasiler, STK Başkan ve temsilcileri BAL-GÖÇ Genel Merkez Başkan Yardımcı Elvan Demir ve yönetim kurulu ile çok sayıda vatandaş katıldı. Haber-Muharrem DEĞİRMEN / 3. GÖZ HRA



 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.