HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 31 EKİM 2025, CUMA

Turgut Özakman’ın efsane oyunu “TÖRE” Orhangazi’de

28.09.2023 11:54
Turgut Özakman’ın efsane oyunu “TÖRE” Orhangazi’de
Turgut Özakman’ın efsane oyunu “TÖRE” Orhangazi’de
Kütahya'da Tavşanlı Belediyesi Tiyatro Topluluğu, Turgut Özakman'ın Yazdığı "Töre" adlı oyununu 30 Eylül 2023 Cumartesi akşamı saat 20.00'de Orhangazi Kültür Merkezinde Orhangazililer için sergileyecekler.

Turgut Özakman'ın yazdığı Töre oyununun Yönetmenliğini Erdem Turan yaparken; Yrd. Yönetmen Zeynep Varol, Reji Yakuphan Nalbant, Kostüm Emine Büşra Gülmez ve Dekor'da Aslı Karayel tiyatro sanatçıları ile birlikte Orhangazililer için "Sahne" diyecekler.

Girişin ücretsiz olduğu Töre adlı Tiyatro oyunu; Kanayan bir yara olan töre cinayetleri konusunu işleyen bu tek perdelik oyun, sanatseverlere duygu dolu anlar yaşattı. Sahnenin toplumsal sorunlara ayna tuttuğu baş yapıtlar arasında yer alıyor.

TÖRE TİYATRO OYUNU HAKKINDA:

Oyun 1900'lü yılların başında Erzurum çevresinde geçmektedir. Kan davası yüzünden ailelerde erkek çocuk yetişemez olmuştur. Yetişebilen erkekler de "töre" adı altında vurularak öldürülmüş veya öldürülecektir. Oyunun baş karakterlerinden Kara Hasan kanlısının köye indiğini duyunca ev halkı ile silahlanıp yola dökülürler. Evde sadece gözleri görmeyen bir nine, 15-16 yaşında bir çocuk (Zühre), bir bebek ve annesi kalmıştır. Yola dökülen ev halkı bir müddet ortada görünmezken ailenin kanlısı kişi (Mustafa) içeri girer ve buraya sığındığını söyler. Töreye göre eve sığınan birisi kim olursa olsun Tanrı misafiri olarak kabul edilecektir. Aksi takdirde yine töre bozulmuş olacaktır. Kara Hasan ve ev halkı avluya gelirler. Kara Hasan hayıflanırken nine çocuğun buraya sığındığını ve töreye göre vuramayacağını söyler. Ev halkı buna çok sinirlenir ama yapabilecek bir şey yoktur.

Temel Çatışmaları: Kan davasını anlatan bu oyunda kan davası töresiyle Anadolu insanının misafiperverliğini yansıtan bir başka törenin çatışması vardır. Kişi-töre çatışması, olumsuz bir "töre"nin Anadolu'daki Tanrı misafirliği töresiyle çatışması oyuna hakim olan çatışmalardır. Haber-Muharrem DEĞİRMEN/ 3. GÖZ HRA
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.