HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 31 EKİM 2025, CUMA

El sanatlarının ustası HÜLYA ANDAÇ

Orhangazi de görev yapmış Merhum eşi ŞERAFETTİN ANDAÇ adına ve gelirinin büyük bir kısmını polis aileleri derneğine bağışlayacağı bir sergi açma çabası içinde olup bunun için çalışmalara başladı.
 
24.05.2023 15:56
El sanatlarının ustası HÜLYA ANDAÇ
El sanatlarının ustası HÜLYA ANDAÇ
Filografiden, Tel kırma, çiniye, ahşap boyamadan, Alüminyum folyo, kabartma ve

3 boyutlu resim şekillendirmeye kadar birçok el sanatlarında maharetlerini sergileyen Hülya Andaç, yaptığı eserlerle büyük beğeni topluyor. Aslen Orhangazi Dutlucalı olup Efsane Spor Adamı Mustafa Demirel Hocanın kızı olan ve İstanbul'da yaşayan Hülya Andaç, el sanatlarımızı yaşatan ender sanatçılardan birisi.

1987 yılında Orhangazi Halk Eğitimi Merkezinde Rüveyde Kılıçlar dönenimde açılan kurslara merakı ile el sanatlarına başlayan ve Mardin Kızıltepe'ye eşi merhum Polis Memuru Şerafettin Andaç'ın 1994'de tayininin çıkması ile taşınan Hülya Andaç, burada da el sanatlarını geliştirme adına kurslara devam etti. Büyük bir ilerleme kaydeden Hülya Andaç, 2009 yılında rahmetli eşinin İstanbul'a tayini sonrası İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSMEK kurslarına da katılarak kendini el sanatlarında en usta isimler arasına yazdırmayı başardı.

İSMEK tarafından açılan el sanatları sergilerinin vazgeçilmez isimlerinden biri haline gelen Hülya Andaç'ın eserleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ve dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın da yer aldığı sergilerde öne çıkan çalışmalarla büyük beğeni topladı.

MERHUM POLİS MEMURU ŞERAFETTİN ANDAÇ ADI YAŞIYOR

Orhangazi de görev yapmış Merhum eşi ŞERAFETTİN ANDAÇ adına ve gelirinin büyük bir kısmını polis aileleri derneğine bağışlayacağı bir sergi açma çabası içinde olup bunun için çalışmalara başladı.

2013 yılında eşini kaybettikten sonra kendini İSMEK kurslarına vermiş muhteşem çalışmalara imza atmış ve bununla da yetinmeyip İSMEK usta öğretici belgelerini de başarı ile almış içimizdeki isimsiz sanatçılardan Bir tanesidir. Yapmış olduğu birbirinden değerli çalışmaları andaç.filografi adı altındaki instagram sayfasında da sergilenmektedir.

Haber-Muharrem DEĞİRMEN/3. GÖZ HRA







 
Yorumlar
Kazım demirel
Öncelikle abim ŞERAFETTİN ANDAÇ ı rahmet minnet ve duayla anıyorum sonrasında yıllardır sayısız birbirinden değerli eser yapan ablam HÜLYA ANDAÇ ın emeğine yüreğine sağlık diyorum. Yıllardır yaptığı işleri özenle saklayıp hiçbir maddi kazanç sağlamayı düşünmemiş hedef olarak eşi adına ve gelirinin Büyük bir kısmını polis aileleri derneğine bağışlayacağı bir sergi açmak olmuştur. İnşallah bu sevgiyi açmak kısmet olacak. Sesimizi duyuran araştırmacı gazeteci yazar Muharrem Değirmen kardeşim ize de sonsuz teşekkürler eder Allah razı olsun emeğine yüreğine sağlık diyorum...
Hülya Andaç
O güzel yüreğine kalemine sağlık abim yanımda olduğunuzu bilmek beni memnun etti.açtığın bu yolda bana destek veren her zaman maddi manevi desteğini esirgemeyen kardeşim kazım ve eşi İlknur Demirele huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ederim iyikilerimmm
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.