HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 KASIM 2025, CUMARTESİ

Hasan Ali Kaldırım, Fenerbahçe'ye veda etti

Fenerbahçe ile sözleşmesi sona eren milli futbolcu Hasan Ali Kaldırım, sarı-lacivertli kulübe veda etti.

08.08.2020 00:00
Hasan Ali Kaldırım, Fenerbahçe'ye veda etti
Hasan Ali Kaldırım, Fenerbahçe'ye veda etti

Sosyal medya hesaplarından açıklama yayımlayan 30 yaşındaki Hasan Ali Kaldırım, "Büyük Fenerbahçe camiasına... 2012 yılında başlayan Fenerbahçe maceram, 8 yılın ardından sona erdi. Kayserispor'dan gelip, toy ve heyecanlı bir şekilde girdiğim bu kapıdan, kaptanlık mertebesine erişmiş tecrübeli bir futbolcu olarak çıkıyorum." ifadelerini kullandı.



"Artık bambaşka bir yolculuğa başlıyor ve zihnimde hep iyi anılarla ayrılıyorum Fenerbahçe'den. Benim bu kulübe transferimi sağlayan ve ömür boyu unutmayacağım bir şeref madalyasına sahip olmama vesile olan eski başkanımız Aziz Yıldırım ve yönetimine teşekkür ediyorum. Bununla birlikte, bana zor zamanlarımda göstermiş oldukları destekten ötürü mevcut başkanımız Ali Koç ve yönetimine, 8 yıl boyunca uyum içinde çalıştığım hocalarıma ve teknik personele, her zaman biz futbolcuların tüm dertleriyle ilgilenen idari personele, kulüp emekçilerine şükranlarımı sunuyorum."



Fenerbahçe taraftarına da seslenen Hasan Ali Kaldırım, "Oynadığım süre boyunca kimilerini mutlu, kimilerini mutsuz etmiş olabilirim. Ancak emin olduğum bir şey var ki 3 numaralı çubukluyu giyebilmek için, her zaman hazır olmak için tüm gayretimi gösterdim. Oynadığım ve oynamadığım her an motivasyonumu yüksek, iş ahlakımı ve disiplinimi en üst seviyede tutarak, bu formaya, arkamızdaki milyonlarca taraftara layık olmaya çalıştım. Şimdi 3 numaralı çubukluyu, bu formanın kıymetini ve sorumluluğunu her zaman bilmenin huzuruyla soyunma odasına bırakıyorum." değerlendirmesinde bulundu.



Fenerbahçe'den teşekkür mesajı



Fenerbahçe Kulübü de milli futbolcu için bir teşekkür mesajı yayınladı:



"Şanlı Çubuklu formamızı 8 yıl boyunca 246 maçta şerefle taşımış, göstermiş olduğu istikrar ve profesyonellikle kaptanlık pazubandını koluna takmış, kendini sürekli geliştiren performansıyla Milli takımın da önemli bir parçası olmuş Hasan Ali Kaldırım ile yollarımız ayrılmıştır.



Hasan Ali Kaldırım'a, "kıymetini ve sorumluluğunu her zaman bilmenin huzuruyla soyunma odasına bırakıyorum" diyerek veda ettiği formamız adına akıttığı her bir damla ter için teşekkür ediyor; bundan sonraki kariyerinde başarılar diliyoruz.



Yolun açık olsun Hasan Ali Kaldırım."


Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.