HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 KASIM 2025, CUMARTESİ

Memeleket Partisi Bursa Milletvekili Adayı Ömer Kayır: “Bursa 10 Torino eder, Bursaspor neden Juventus olamasın?”

08.05.2023 01:25
Memeleket Partisi Bursa Milletvekili Adayı Ömer Kayır: “Bursa 10 Torino eder, Bursaspor neden Juventus olamasın?”
Memeleket Partisi Bursa Milletvekili Adayı Ömer Kayır: “Bursa 10 Torino eder, Bursaspor neden Juventus olamasın?”
Anayol döneminde… Çevre Bakanlığı ve Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı olarak görev yaptı, Mesut Yılmaz'la da çalıştı. Ankara bürokrasisinde etkili.

Ömer Kayır…

Bu seçimde Memleket Partisi Bursa 2. Bölge 1. Sıra Adayı olunca hemen Bursa'ya gelip dostlarıyla buluştu ve çalışmaya başladı.

Ziyarete de…

2. Sıra Adayı Mesut Şahin ve SKM Başkanı olan İl Başkan Yardımcısı İbrahim Beşen'le geldi.

Sohbette…

En çok eğitim projelerini önemsediğini fark ettik. Hayıflandığı nokta şu:

" Bugün, 
'10 parmağında 10 marifet, komple atlet' nesil yetiştirebilir miyiz? Mesele bu. Gençlerimiz üretim ve tabiattan koptu, elinden bir şey gelmez oldu."

Bu noktada…

"Gençleri eğitmezsek ve girişimci hale getirmezsek yapacak bir şey olmaz" dedi. Bir de anekdot aktardı:

"Cumhurbaşkanıyken Sayın Süleyman Demirel'i ziyarete gitmiştik. O an Bursa'dan bir heyet de vardı. Sayın Demirel döndü ve 
'Otomobil fabrikaları neden Bursa'da kuruldu?' diye sordu. Bilmediğimizi söyleyince, 'Doğu bloğu ülkelerinden gelen soydaşlar arasında teknik eğitim almış nitelikli nisan çoktur. Otomobil fabrikaları yetişmiş eleman olduğu için Bursa'da kuruldu' dedi. Bu konu Bursa için bir numara önemindedir."

Şuna dikkat çekti:

"Bursa'yı hep İtalya'nın Torino kentiyle kıyaslarlar. Torino'da çok fazla teknik eğitim kurumu var. Fiat'ın merkezi Torino'da. Juventus var. Torino da Bursa gibi İtalya'da krallığın ilk başkenti. Bursa ve Torino'nun çok fazla benzerlikleri var."

Düşüncesi şu:

"Geçen yıl Bursa, Türk Dünyası Kültür Başkenti olmanın geçici nimetini tattı. Mesleki ve teknik eğitimde, sanatta, turizmde merkez olabilecek bir şehir. Biz de projelerimizi Bursa'da uygulayabileceğimizi düşündük."

Şunu da ekledi:

"Bursa sahip olduğu değerleriyle 10 Torino eder. Bursaspor neden bir Juventus olmasın? Bursa dağ köyleri neden Torino kadar zengin olmasın?"


(https://ahmeteminyilmaz.com/)



 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.