HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 KASIM 2025, CUMARTESİ

UEFA'dan Galatasaray ve Başakşehir için FFP açıklaması

Galatasaray Kulübünün finansal yükümlülüklerini yerine getirdiği, İstanbul Başakşehir Futbol Kulübü ile yeni anlaşma imzalandığı duyuruldu. 3. GÖZ HRA

08.08.2020 00:00
UEFA'dan Galatasaray ve Başakşehir için FFP açıklaması
UEFA'dan Galatasaray ve Başakşehir için FFP açıklaması

UEFA'dan yapılan açıklamada, Kulüp Finansal Kontrol Kurulunun (CFCB) kulüplerle yapılan Finansal Fair Play (FFP) anlaşmalarına yönelik yaptığı denetimlerin sonuçları paylaşıldı.



Galatasaray Kulübünün 2019-2020 yılında yükümlülüklerini yerine getirdiği ve UEFA ile yaptığı anlaşmanın 2020-2021 sezonunda geçerli olacağı belirtildi.



İstanbul Başakşehir Futbol Kulübünün ise başa baş şartına uymadığı ve kulüple 2020-2021, 2021-2022, 2022-2023 ve 2023-2024 sezonlarını kapsayan yeni bir anlaşma imzaladığı kaydedildi.



Anlaşmaya göre, kulübün 2020 yılında maksimum 10 milyon euro bütçe açığı verebileceği, 2023-2024 sezonuna kadar hesaplarını denkleştirmeyi taahhüt ettiği ve UEFA gelirlerinden 300 bin euro kesilmesini kabul ettiği ifade edildi. Taahhütlerin karşılanmaması durumunda ise 1,2 milyon euro daha kesinti yapılacağı bildirildi.



Kulübün UEFA listesine 2020-2021 sezonunda 22 oyuncu, 2021-2022 sezonunda 23 oyuncu kaydedebileceği, anlaşmaya uyulmaması halinde sonraki iki sezonda sınırlamanın devam edeceği aktarıldı.



UEFA, FFP kapsamında 2013 yılında kulüplerin mali gelir giderlerini başa baş dengelemek için mali kontrol kurulu kurdu. Bu kurul, UEFA yarışmalarına katılan kulüplerin borçlarının olup olmadığını kontrol ediyor, şartları yerine getirmeyen kulüplere gerekli yaptırımları uyguluyor. UEFA yarışmalarına katılacak kulüplerin son üç yıllık mali raporları analiz edilerek değerlendirmeye alınıyor.


Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.