HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 KASIM 2025, CUMARTESİ

Samsunspor'u hak ettiği Süper Lig'e taşıyacağız

TFF 1. Lig'in yeni takımlarından Samsunspor'un teknik direktörü Ertuğrul Sağlam gelecek sezon için iddialı konuştu.

08.08.2020 00:00
Samsunspor'u hak ettiği Süper Lig'e taşıyacağız
Samsunspor'u hak ettiği Süper Lig'e taşıyacağız
Samsunspor, Bolu'daki ikinci etap kamp çalışmalarına devam ederken, teknik direktör Ertuğrul Sağlam, takımın akşam antrenmanı öncesinde gazetecilere açıklamada bulundu.

İlk etap kamplarının çok güzel geçtiğini ve Kurban Bayramı'nın hemen sonrasında yeniden kampa girdiklerini anımsatan Sağlam, yine yoğun bir şekilde ve biraz daha tempoyu arttırarak çalışmaları sürdürdüklerini aktardı.



Sağlam, birkaç gün içerisinde yeni transferlerin de aralarına katılması ile ikinci bölüm çalışmalarını tamamlayacaklarını anlatarak, "Kampın son bölümüne doğru iki hazırlık maçımız var. Onları da 15'inde Kocaelispor ile oynayacağız 18'inde bir hazırlık maçı organizasyonumuzda daha var. Onda da bir iki takımla görüşmelerimiz devam ediyor. Onları da oynayıp yine üç günlük izinden sonra 22 Ağustos'ta Samsun'da yenilenen çok modern hale gelen kendi tesislerimizde çalışmalarımız devam edecek" diye konuştu.



Samsunspor taraftarlarının kendilerini merakla takip ettiğini de belirten Sağlam, "Taraftarlarımızın, transfer konusunda beklentileri var. Kimsenin endişesi olmasın. Samsunspor'u yıllardır hayalini kurduğumuz Süper Lig'e taşıyacak kadroyu oluşturacağız. İnşallah önümüzdeki sene şampiyonluğun en büyük adayı olarak bu köklü ve şanlı camiayı ait olduğu Süper Lig'e, hak ettiği yere taşıyacağız. bundan kimsenin şüphesi olmasın. Çalışmalarımız bu yönde ve bu doğrultuda devam ediyor" ifadelerini kullandı.



Sağlam, daha önce de açıkladığı gibi 1. Lig'e çıktıkları takıma 7-8 takviye yaparak yollarına devam edeceklerini dile getirerek, şunları kaydetti:



"Geçen seneki bizi şampiyon yapan kadromuzu zaten koruduk. İşimize yarayacak herhangi bir oyuncu kadrodan ayrılmadı. Yola devam etmeyeceğimiz arkadaşlarımızla da zaten bu işin gereği olarak ayrıldı. O yüzden 7-8 takviye yapacağız. Süper Lig 21 takımla ama bizim ligimiz 18 takımla oynayacak. Tabii ki Kayserispor, Malatyaspor ve Ankaragücü gibi üç köklü camianın bizim rakibimiz olmaması bizim için kağıt üzerinde bir avantaj gibi görünüyor. Ama futbolun şöyle bir kuralı var. Maçlar kağıt üzerinde kazanılmıyor. Oynanmadan kazanılmıyor. Konsantrasyonumuzu bozmadan, tüm enerjimizle, çok ciddi bir şekilde bu sezona başlayacağız. Aynı ciddiyetle devam edip inşallah yolun sonunda da şampiyonluğa ulaşacağız."


Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.