HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 KASIM 2025, CUMARTESİ

Objektifin Ardındaki Yeşil Beyaz Sevda: Kadir Höçük

Yeşil Beyaz Aşkın Objektifinden: Bursaspor'un Şampiyonluk Yolculuğunun Görünmeyen Kahramanı
 
15.04.2025 13:40
Objektifin Ardındaki Yeşil Beyaz Sevda: Kadir Höçük
Objektifin Ardındaki Yeşil Beyaz Sevda: Kadir Höçük
Bursaspor'un sahadaki mücadelesi kadar tribünlerde ve medyada verilen emek de şampiyonluğun yapı taşlarını oluşturdu. Bu taşlardan biri de hiç kuşkusuz, Bursaspor sevdalısı gazeteci ve foto muhabiri Kadir Höçük oldu.

Kadir Höçük, Orhangazi'den çıkan bir spor sevdalısı. Mesleği gazetecilik ama kalbinin attığı yer belli: Bursaspor. Onun için gazetecilik, yalnızca bir meslek değil; sevdasına hizmet etmenin, duygularını objektife taşımanın bir yolu.

Bursaspor'un bu sezonki şampiyonluk yürüyüşü sadece futbolcuların emeğiyle değil, arka planda gece gündüz çalışan medya mensuplarının katkısıyla da mümkün oldu. İşte bu katkının en samimi yüzlerinden biri Kadir Höçük'tü.

Lig bitimine iki hafta kala şampiyonluğunu ilan eden Bursaspor'un her maçında tribünlerde, saha kenarlarında, bazen deplasman yollarında, bazen sabahın ilk ışıklarında onun objektifi vardı.

Höçük, sadece Bursa'da değil, Türkiye'nin dört bir yanında oynanan maçlara tanıklık etti. Futbol takımı kadar basketbol takımının da izini sürdü. Nerede yeşil-beyaz bir forma varsa, orada onun da ayak izi vardı.

Kimi zaman soğukta dondu elleri, kimi zaman saatlerce aç kaldı. Ama ne soğuğu hissetti ne de açlığı... Çünkü yüreğinde bir ateş yanıyordu: Bursaspor aşkı.

Orhangazi'de doğup büyüyen Kadir Höçük, yıllarca yerel basında çalıştı. Ancak onun yerel bir gazeteci kimliğinin ötesinde bir rolü vardı: Bursaspor'un gönüllü tanıtım elçisi olmak.

Geçmişte Orhangazi Bursasporlular Derneği'nin başkanlığını da yapan Höçük, o dönemde yaptığı çalışmalarla taraftar ruhunu ilçeye taşımıştı. Maçlara otobüsler kaldırmış, gençleri Bursaspor tribün kültürüyle tanıştırmıştı.

Bugün o gençlerin birçoğu tribünlerde takımlarına destek verirken, bu sevdanın ilk tohumlarını eken isimlerin başında yine Kadir Höçük geliyor.

Kadir Höçük'ün objektifinden yansıyan kareler sadece birer fotoğraf değildi. Onlar, bu camianın tarihine düşülen notlardı. O anlar, bir gün dönüp bakıldığında "işte o şampiyonluk yılı" dedirten anılar oldu.

Saha içindeki sevinç, tribündeki gözyaşı, soyunma odasındaki kutlama... Tüm bu anları bizler ekranlarda görebiliyorsak, bunun ardında fedakâr gazetecilerin emeği var. Ve o emekçilerden biri de Kadir Höçük.

Her hafta onlarca kare çekti. Binlerce kilometre yol yaptı. Ama her seferinde aynı heyecanla. Çünkü Bursaspor onun için bir tutku, bir yaşam biçimi.

Şampiyonluk sadece bir kupa değildir. Aynı zamanda bir inancın, bir bağlılığın, bir direncin sonucudur. Bu sezon Bursaspor camiası bunu bir kez daha gösterdi. Ve bu hikâyenin anlatıcısı olarak Kadir Höçük, görevini büyük bir aşkla yerine getirdi.

Sosyal medyada paylaştığı her fotoğraf, binlerce kişiye ulaştı. Her kare, Bursaspor'un hikâyesini bir kez daha anlattı. Taraftarlar, o anlarda kendilerini buldu.

Saha kenarındaki mütevazı varlığıyla, arka planda ama çok değerli bir iş yaptı. O, bu şampiyonluk öyküsünün isimsiz kahramanlarından biri oldu.

Kadir Höçük'ün en büyük özelliklerinden biri de mütevazılığı. Asla öne çıkmak istemedi. Hep görevini yaptı ve geri çekildi. Ama bizler biliyoruz ki onun emeği bu başarıda çok büyük.

Fotoğrafçılığı teknik becerilerin ötesine taşıdı. Anı yakalama, duyguyu aktarma ve sahadaki enerjiyi dış dünyaya taşıma konusunda usta bir göz oldu.

Özellikle bu sezonun son haftalarında, Bursaspor'un şampiyonluğa koştuğu dönemde, Höçük'ün objektifinden çıkan her kare bir belge niteliği taşıdı.

Bursa'nın sokaklarında, kahvehanelerinde, sosyal medyada dolaşan o kareler... Hepsi Kadir Höçük'ün emeklerinin birer yansımasıydı.

Sadece Bursaspor değil, yerel basın için de örnek bir figür oldu. Genç gazetecilere yol gösterdi, cesaret verdi, "Sevdiğin işin peşinden gidersen başarı kendiliğinden gelir" mesajını verdi. Spor basınının zor koşullarında, düşük imkanlarla ama yüksek azimle çalışan Höçük, sahada savaşan futbolcular kadar alın teri döktü.

Bu başarı hikâyesinde onu anmadan geçmek büyük bir eksiklik olur. Çünkü Bursaspor'un şampiyonluk hikâyesi yalnızca saha içinde değil, saha dışında da yazıldı.

Ve Kadir Höçük bu dış hikâyenin en samimi, en yürekten kalemi ve objektifi oldu. Kimi zaman tribünlerde taraftarla beraber, kimi zaman basın tribününde tek başına...

Sadece gazetecilik değil, aynı zamanda bir bellek oluşturma misyonu üstlendi. Bugün yaşadığımız anları yarına taşıyan isimlerden biri oldu.

Onun kareleri sayesinde bu sezonun duyguları, coşkusu ve heyecanı yıllar sonra da canlı kalacak. Genç kuşaklar, bu anlara onun gözünden tanıklık edecek.

Basın mesleğine duyduğu saygı, Bursaspor'a olan aşkıyla birleşince ortaya bu eşsiz emek çıktı. Şampiyonluk kutlamalarında o yine sahadaydı, ama bu kez bir yandan da gözleri doluydu.

Çünkü o sadece bir gazeteci değil, aynı zamanda bu büyük camianın bir neferi, bir taraftarıydı. Kalbiyle fotoğraf çeken bir adam...

Ve şimdi, sezon biterken, herkes kupaya odaklanmışken; biz biraz da perde arkasındaki emekçilere bakalım. Kadir Höçük gibi yürekten çalışanlara...

Bursaspor'un zaferinde onun da imzası var. O imza, bir fotoğrafın köşesinde değil; bu şehrin kalbinde atılmış bir imza...

Teşekkürler Kadir Höçük. Objektifinden dökülen o sevdayla nice zaferlere...

ÖZEL HABER-MUHARREM DEĞİRMEN / 3. GÖZ HRA

 
Yorumlar
Tufan HÖÇÜK
Yiğenimi,canımı,tebrik ediyor başarılarının devamını diliyorum. Kendileriyle gurur duyuyorum. İyimi varsınız canlarım.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.