HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 20 EYLÜL 2025, CUMARTESİ

Deftere yazdım ama davayı divana bıraktım

19.09.2025 19:28
Deftere yazdım ama davayı divana bıraktım
Deftere yazdım ama davayı divana bıraktım
Orhangazi Kültür Merkezi'nin ağır, fakat umut veren havası bu kez bir parti rutinine değil, örgütlü siyasetin nabzına şahitlik etti. Cumhuriyet Halk Partisi Orhangazi İlçe Örgütü'nün 39. Olağan Genel Kurulu, delegelerin ve üyelerin sahici ilgisiyle, salonu dolduran kalabalığın çıplak gerçekliğiyle yapıldı. Bu kalabalık yalnızca bir sayı değildi; örgütün, seçim takvimlerinden bağımsız olarak canlı kalabildiğinin, tartışabilen ve karar alabilen bir yapı kurma iradesinin göstergesiydi. Divan düzeniyle, prosedürle, raporların okunup onaya sunulmasıyla birlikte işleyen bir ritüel izledik; bu ritüelin içinde yer alan her ayrıntı, siyaset denilen şeyin hâlâ kolektif bir akıl ve gönüllülük işi olduğuna işaret etti.
Berna İl'in yeniden ilçe başkanlığına seçildiği bu kongre, kendi başına bir güven tazeleme hikâyesi olarak okunabilir. Tek adaylı olsa da aslında yedi düvele karşı verilen bir mücadelenin finali olan bir kongre idi.
Kongreye damga vuran ise Berna İl Başkanın konuşmasında k sert söylemleri idi. Hem de söylediklerinin muhatapları salonda idi ve gocunmadan gözlerinin içlerine baka baka diyeceğini dedi Berna Başkan.
Öyle ki konuşmadan nasibini alanlar salonu terk etmek zorunda kaldılar.
Hadi hep birlikte konuşmayı analiz edip inceleyelim.
CHP Orhangazi'nin 39. Olağan Genel Kurulu yalnızca bir seçim yenilenmesi değil, aynı zamanda örgütün geleceğe dair pusulasının yeniden çizildiği bir dönemeç oldu. Kongre salonunda kürsüye çıkan Berna İl, konuşması boyunca yalnızca bir başkan olarak değil, bir yol arkadaşı, bir yoldaş, bir direnişçi ve bir örgütlü mücadelenin sembolü olarak kendisini ifade etti. Bu nedenle Berna İl'in konuşması kuru bir kongre hitabı olmaktan çok öteye geçti; ideolojik netlik, örgütsel motivasyon ve yerel iktidar hedefi iç içe geçti.
Berna İl, salona bakarken yalnızca yüzleri değil, mücadele tarihini, alın terini ve yoldaşlık hukukunu gördüğünü dile getirdi. Onun sık sık kullandığı "Şu salona bakınca" tekrarları, delegelerin kendilerini bu mücadelenin asli öznesi olarak hissetmelerini sağladı. Konuşmasının merkezine Mustafa Kemal Atatürk'ün askerliği vurgusunu koyarak, kendi kimliğini örgütle, örgütü de tarihsel bir dava ile özdeşleştirdi. Bu noktada Berna İl'in üç kez üst üste "Mustafa Kemal'in askeriyim" demesi, yalnızca bir retorik tekrar değil, bir aidiyet yeminiydi.
Berna İl'in en dikkat çeken yönlerinden biri, teşekkür ve vefa duygusunu siyasal iddia ile harmanlayabilmesiydi. Kadınlardan gençlere, geçmiş dönem yöneticilerinden en küçük emeği sunan üyeye kadar herkese teşekkür ederken, bunu bir nezaket cümlesi değil bir örgütsel bağın altını çizmek için yaptı. "Ben sizlerden aldığım güç kadarım" ifadesi, aslında Berna İl'in siyaset anlayışını özetleyen bir cümleydi. Bu anlayış, kişisel güçten değil, kolektif dayanışmadan beslenen bir liderlik tanımına dayanıyor.
Konuşmanın belki de en önemli siyasi iddiası, Orhangazi'de iktidar olma hedefinin açık ve net şekilde dillendirilmesiydi. Berna İl, genel seçimlerde birinci parti olacaklarını ve ilk yerel seçimde altı oklu bayrağı belediye binasına asacaklarını söylediğinde salonda yalnızca coşku değil, bir görev bilinci de oluştu. Çünkü Berna İl bu hedefi soyut bir hayal olarak değil, örgütlü mücadelenin doğal sonucu olarak sundu. Geçmişte elde edilen başarıların şifresinin altı oka bağlılık olduğunu vurgulaması, önümüzdeki döneme dair stratejik ipucu verdi: başka logolara, başka pazarlıklara değil, parti kimliğine yaslanan bir siyaset.
Berna İl'in konuşmasında dikkat çeken bir başka boyut ise hesaplaşma diliydi. Bir deftere gördüklerini yazdığını, ihanetleri ve işbirlikçileri kaydettiğini söylerken sert bir ton kullandı. Bu sertlik, örgüt içi disiplini sağlama yönünde bir kararlılık mesajıydı. Ancak aynı zamanda, kişisel kin ve rövanşın ötesine geçen bir kurumsal hafıza iddiası da barındırıyordu. "Deftere yazdım ama davayı divana bıraktım" derken, meseleyi kişiselleştirmekten çok siyasal ahlakın ortak yargısına teslim ettiğini de gösterdi.
Berna İl'in ön seçim sözü, örgüt tabanı açısından en kritik bölümlerden biriydi. Yerelde meşruiyet krizlerinin çoğunun aday belirleme süreçlerinden kaynaklandığını bilen Berna İl, delegelere ön seçim garantisi vererek güven inşa etmeyi hedefledi. Bu söz aynı zamanda Berna İl'in siyaset tarzını da özetliyordu: yukarıdan atamayla değil, aşağıdan örgüt iradesiyle şekillenen bir adaylık anlayışı.
Kongre konuşmasında gençlere verilen rol ayrıca öne çıktı. Berna İl'in "kırmızı yelekliler" ifadesi, gençliği yalnızca bir destek unsuru değil, mücadelenin motor gücü olarak konumlandırdı. Gençlerin parti için bir simgeye dönüşmesi, geleceğe dair umut duygusunu canlı tuttu. Aynı şekilde kadınların yanında yürüyüş vurgusu da Berna İl'in toplumsal eşitlik perspektifini yansıttı.
Berna İl'in konuşması tarihsel göndermelerle de zenginleşti. Tandoğan'dan Taksim'e, Karşıyaka Mezarlığı'ndan Kerbela'ya uzanan referanslar, seküler cumhuriyetçi hafızayla evrensel direniş sembollerini birleştirdi. Bu geniş yelpaze, Berna İl'in yalnızca yerel bir figür olmadığını, aynı zamanda tarihsel bir davanın taşıyıcısı olarak konuştuğunu gösterdi.
Elbette bu coşkulu ve etkileyici dil, önümüzdeki süreçte somut planlarla desteklenmediği sürece yorgunluk üretme riski de taşır. Burada Berna İl'in en büyük sınavı, büyük sözleri küçük adımlarla görünür kılmak olacaktır. Tarımdan çevreye, gençlikten kadın emeğine kadar saydığı başlıkları somut programlara dönüştürmek, salondaki heyecanın sahada kalıcı bir örgütlülüğe dönüşmesinin tek yoludur.
Kongre sonunda alkışlarla yeniden seçilen Berna İl, aslında yeni bir dönemin de kapısını aralamış oldu. Bu dönem, artık yalnızca muhalefet etme değil, iktidara hazırlanma dönemi. Berna İl'in kurduğu dil, örgütü diri tutacak kadar coşkulu, ideolojik netlik sağlayacak kadar keskin, umut verecek kadar güçlü. Şimdi bu dili günlük siyasete, sahadaki çalışmaya, seçmenin somut sorunlarına tercüme etmek gerekiyor. Eğer bu tercüme başarıyla yapılırsa, Berna İl'in "tam yol ileri" çağrısı yalnızca bir slogan değil, Orhangazi'nin geleceğine yön veren bir stratejiye dönüşebilir.
Berna İl'in konuşması, yerel siyasette coşkunun, inancın ve ideolojik netliğin nasıl bir araya getirilebileceğini göstermesi açısından dikkat çekiciydi. Artık gözler, bu güçlü sözlerin hangi somut adımlarla destekleneceğinde. Çünkü Orhangazi'de iktidar olma iddiası ancak disiplinli bir örgütlenme, somut hedefler ve ölçülebilir başarılarla mümkün olabilir. Berna İl bu iddiayı taşıyor, fakat bundan sonrası, delegelerin, örgütün ve toplumun bu iddiayı sahiplenmesiyle şekillenecek.
Bir ilçenin siyasal sağlığı, kriz anlarında değil, rutin günlerde test edilir. Rutin, ciddiyet ister. Berna İl ve ekibi, rutin işlerin ciddiyetini kurumsallaştırdığı an, büyük sıçramalar için zemin oluşur. Haftalık yönetim toplantılarının gündemi önceden ilan edilip sonuçları özetlenebilir, mahalle toplantılarının takvimi üyelerle paylaşılabilir, üye kazanım kampanyaları belirli hedeflere bağlanabilir, sandık sorumluları yıl boyunca eğitim döngüsünde tutulabilir, kadın ve gençlik kollarının projeleri belediye ve kamuyla eşgüdümlü bir takiple ilerletilebilir. Her birinin ucu, kongre salonunda yükselen alkışa değil, sahada karşılığı olup olmadığına bağlanır.
Son tahlilde 39. Olağan Genel Kurul, Berna İl'in ismini bir kez daha CHP Orhangazi'nin öncü aktörü olarak tescilledi. Bu tescil, alkışla başlar; ancak emekle süreklilik kazanır. Berna İl için asıl hikâye şimdi başlıyor. O hikâyenin birinci cümlesi birlik, ikinci cümlesi plan, üçüncü cümlesi denetim, dördüncü cümlesi ise şeffaflıktır. Bu dört cümleyi peş peşe ve tutarlı biçimde kurabilen her örgüt, yalnızca seçim kazanmaya değil, yaşadığı kentin kaderine ortak olmaya yaklaşır. Orhangazi'nin zeytin ağacı kadar köklü, gölü kadar hayati meseleleri var; bu meseleler karşısında parçalı bir duygu değil, planlı bir akıl gerekiyor. Berna İl ve yeni yönetimi, bu aklı örgütleyebildiği ölçüde, bugünün kongresi yarının başarılarının prologu olarak anılacaktır.
Muharrem DEĞİRMEN
19 Eylül 2025

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.