HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 31 EKİM 2025, CUMA

İRFAN AYDIN: “Bir Geçmiş olsunu çok gördüler”

15.10.2024 10:39
İRFAN AYDIN: “Bir Geçmiş olsunu çok gördüler”
İRFAN AYDIN: “Bir Geçmiş olsunu çok gördüler”
Telefon dolandırıcılarını deşifre edip halkın mağdur olmasının önüne geçtiği için farklı nedenlerle dava açılıp şu an mahpus yatırılan 3. Göz Gazetesi Genel Koordinatörü İrfan Aydın bir yandan 94 yaşında ki babası Ali Sait Aydın'ın tedavisi ile cezaevinden ilgileniyor.

Yaklaşık 20 gündür Orhangazi Devlet Hastanesinde Yoğun Bakımda tedavi gören Baba Ali Sait Aydın'ın durumu ile ilgili bir açıklama yapan İrfan Aydın; "Bizler gayet iyiyiz ancak aklımız fikrimiz çınarımız babamızda. Bu süreçte soran, mesaj gönderen ve iyi dilekleri ile yanımızda yer alan tüm dostlara teşekkür ediyorum. Ancak bizi üzen durum şehrin emini konumunda yer alan Belediye Başkanı Sayın Bekir Aydın'ın 20 gündür bir geçmiş olsun diyememesidir. Bizler her daim Aydın ailesinin tüm acı günlerinde hep yanlarında yer aldık. Ama ne yazık ki Gördüğümüz tabloda şehrin kinle yönetilemeyeceği değerlendirmesi olur. 20 gündür İrfan Aydın'a bir geçmiş olsun diyemedi" dedi.

BİZE HER ZAMAN ADALET VE HAK VURGUSU YAPTI

İrfan Aydın, Babası Ali Sait Aydın'ın; "Bizlere her zaman dünyada üç insanın özle olduğunu vurgulayıp bunların Hz. Muhammed, Hz. Ali ve Gazi Mustafa Kemal Atatrk olduğunu öğreterek babam bu üç kutlu insanın yolundan giden ve seven herkesin kendi yolu olduğunu öğretip söyledi. Dağımız, ailemiz çınarı babam bizlere her zaman adalet yanında yer alıp haksızlık ve adaletsizlik karşısında sonuna kadar durmamız gerektiğini öğretti hep.

Diğer yandan da ölüm Hak ve sonsuz sevgiliye kavuşmadır ve bizler bunun inancını taşımaktayız. Babam Ali Sait Aydın'ın vefatı durumunda ben babamın Hakka vuslat etse dahi iman üzerine gideceğini biliyorum. İman ehli, ehli beyt yareni bir insandır babam. Tedavi ve hastalığı sürecinde duaları ve mesajları ile yanımızda olan, kan vererek şifa bulmasına adım atan, tedavisi ile ilk günden beri ilgilenen Orhangazi Devlet Hastanesi Başhekimi Ferit Alaylıbeyoğlu, tüm doktorlarımıza, hastane personelimize ve dualarını esirgemeyen herkese sonsuz teşekkür ederim" dedi.

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.