HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 30 EKİM 2025, PERŞEMBE

Pansiyonlar tarikatların, öğrenciler aç

17.12.2024 22:43
Pansiyonlar tarikatların, öğrenciler aç
Pansiyonlar tarikatların, öğrenciler aç
Kamuda tasarruf tedbirleriyle taşımalı eğitimde mesafe sınırının 50 kilometreden 30 kilometreye düşürülmesi sorunları derinleştirdi. Eğitim Sen temsilcileri, öğrencilerin yaşadığı sorunları anlattı.

Kamuda tasarruf tedbirleri sonrası kırsal bölgelerde çocukların okula erişimini zorlaşıyor. Taşımalı eğitimde mesafenin 50 kilometreden 30 kilometreye düşürülmesi köy okullarının kapanmasıyla birleşince, özellikle kış şartlarında öğrencilerin okula gitmesi neredeyse imkansız hale geldi. Hem taşımalı eğitimin hem de pansiyonlu eğitimin pek çok soruna yol açtığını ifade eden eğitimciler, bölgedeki çeşitli illerde taşımalı eğitimin durumunu anlattı.

"MONTLA DERS İŞLENİYOR"

Eğitim Sen Urfa Şube Başkanı Özlem Ulutaş Şengül, taşımalı eğitim sisteminde yaşanan sorunlara dikkat çekerek, öğrencilerin sağlıklı ve erişilebilir eğitim alma hakkının ciddi şekilde ihlal edildiğini söyledi. 30 kilometre sınırlaması ile birçok öğrencinin okula devam edemediğini ifade eden Şengül, taşımalı eğitimde servis şoförlerine ilişkin kriterlere uyulmadığına dikkat çekti. 65 yaş üstü kişilerin şoförlük yaptığını, 14 öğrenci sınırına rağmen servislere 30'a yakın öğrencinin bindirildiğini belirtti. Köy okullarında sık sık elektrik kesintileri yaşandığını belirten Şengül, çocukların mont ve atkıyla ders yaptığını söyledi.

TEMİZ SU YOK, LAVABODAN SU İÇİLİYOR

Temiz suya erişimin de sıkıntılı olduğunu söyleyen Şengül, çocukların lavabodan su içtiğini ifade etti. Eğitimden kopuşun artan bir sorun olduğunu söyleyen Şengül, özellikle mevsimlik tarım işçiliği nedeniyle öğrencilerin yılın belirli dönemlerinde okula devam edemediğini belirtti. Pansiyonlu okullarda ise tarikat ve cemaatler tarafından "Ddeğerler eğitimi" adı altında etkinlikler düzenlendiğini aktaran Şengül, bunun laiklik ilkesine aykırı olduğunu vurguladı.

"TAŞIMALI EĞİTİMLE EŞİTSİZLİK DERİNLEŞİYOR"

Eğitim Sen Hakkari Şube Başkanı Şükran Sönmez Güldal; taşımalı eğitimle birçok öğrencinin hafta sonu kurslardan faydalanamadığını, bunun da eğitimdeki eşitsizliği derinleştirdiğini vurguladı. Güldal, köy okullarının tekrar açılması gerektiğini söyledi.

Eğitim Sen Muş Şube Başkanı Muhammed Ali Taylan ise taşımalı eğitimin eğitimden kopuşa neden olduğunu ifade etti. Özellikle kış aylarında hava koşulları nedeniyle ulaşımın güvensiz hâle geldiğini vurgulayan Taylan, veliyle iletişim kopukluğu yaşandığını da ekledi, "Velilerle iletişim sağlanamaması, devamsızlık durumlarında ciddi sorunlar yaratıyor" dedi.

"KIZ ÇOCUKLARI EĞİTİMDEN KOPUYOR"

Eğitim Sen Van Şube Başkanı Murat Atabay ise taşımalı eğitim dışında kalan öğrencilerin yönlendirildiği pansiyonların çoğunun tarikatlarla yapılan protokollerle işletildiğini aktardı. Atabey, kız çocuklarının okulla bağının koparılmasına yönelik bilinçli bir politika izlenmesi ihtimaline dair endişeli olduklarını vurguladı. Okula devam edemeyen kız çocuklarının tehlike altında olacağını ifade etti. Ailelerin kendi imkanlarıyla çocukları okula göndermeye çalıştığını belirten Atabey, bazı çocukların eğitimlerine açıktan devam etmek zorunda kaldıklarını ifade etti.

ÇOCUKLAR OKUL YERİNE ATÖLYELERE GİDİYOR

Eğitim Sen Bitlis Şube Başkanı Tahsin Düzyol Bitlis'te pansiyonlu bir okulun pansiyonunun kapatıldığını ve taşımalı eğitime geçildiğini aktardı. Tatvan ilçesinde ise taşımalı eğitimin iptal edildiğini ve yetersiz pansiyon kapasitesiyle öğrencilerin tarikat yurtlarına yönlendirildiğini söyleyen Düzyol, Hizan ilçesinde ise öğrencilerin Sağınlı Yatılı Bölge Ortaokuluna taşındığını, ancak bölgedeki ağır kış şartları nedeniyle kimi zaman öğrencilerin okula dahi gidemediğini aktardı.

Düzyol, olumsuz koşullar nedeniyle pansiyon ve taşımalı eğitimi reddeden aile sayısının arttığını ifade ederek "Bazı aileler, kızlarını artık okula göndermek istemediklerini söylüyor. Bunun yanı sıra son dönemde devlet desteğiyle hızla çoğalan ve yeni bir emek sömürüsü alanı haline gelen tekstil atölyelerine çocuklarını gönderiyorlar" dedi.

"BİR ÖĞÜN ÜCRETSİZ YEMEK ŞART"

Eğitimciler taşımalı eğitimde öğrencilerin nitelikli şekilde beslenmesinin daha da zor hâle geldiğini vurguluyor ve 'bir öğün ücretsiz, nitelikli yemek' talebinin daha da yakıcı hâle geldiğini ifade ediyor. Yemekhanesi olmayan okullarda sorunların büyüdüğünü vurgulayan Eğitim Sen Urfa Şube Başkanı Özlem Ulutaş Şengül, "Yemekhane olmadığı için sınıflarda yemek veriliyor. Gelen yemekler sabah sekizde yola çıkıyor, çocuklar saat 12.00'de soğuk şekilde yemek zorunda kalıyor" dedi. Yemeklerin yetersiz ve sağlıksız olduğunu aktaran Şengül, "Makarna, mercimek çorbası, elma gibi menüler sürekli tekrarlanıyor. Yemek dağıtan personel olmadığı için bu görev nöbetçi öğretmenlere veya hizmetlilere kalıyor" diye konuştu.

BAZI ÖĞRENCİLER YİYOR, BAZILARI BAKIYOR

Çalıştığı okulda 500 öğrencinin yarısının taşımalı sisteme dahil olduğunu söyleyen Şengül, taşımalı eğitim gören 250 kişiye yemek gelirken diğer 250 öğrenciye getirilmediğini ifade etti. Birçok yoksul öğrencinin evinden beslenme getiremediği için bazı öğrenciler yemek yerken diğerinin aç kaldığını vurguladı, bir öğün ücretsiz yemek talebini hatırlattı.

Taşımalı eğitimde öğrencilerin yemek ihtiyaçlarının özel şirketler üzerinden karşılandığını belirten Eğitim Sen Muş Şube Başkanı Muhammed Ali Taylan ise "Devlet, her öğrenci için 52 TL yemek bütçesi ayırıyor. Ancak bu rakam çocuklara sağlıklı ve kaliteli yemek sunmak için yeterli olmuyor" diye konuştu. Taylan, bir öğün ücretsiz, nitelikli yemek talebini yineleyerek, taşımalı eğitim uygulamasının öğrenci başarılarını olumsuz etkilediğini söyledi.

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.