HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 27 KASIM 2025, PERŞEMBE

Adli mahkumları teröristlerin olmayan insaflarına terk edemezsiniz

07.10.2025 00:00
Hz. Ali'ye Devletin dini var mıdır sorusu yöneltince verdiği cevap ile kıyamet sabahına kadar ölçüyü göstermiştir:

DEVLETİN DİNİ ADALETTİR!

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'te Türkiye Cumhuriyeti Devletini bu anlayış üzerine bina ettiği için "Adalet devletin temelidir buyurmuşlar."

Bu anlayışın açılımı şudur ki bir devleti ancak adalet ayakta tutar.

Adaletten ayrılan devletlerin ayakta kalmaları imkansız olduğu gibi zulüm ve ahval vatandaşını huzurunuza kaçırırlar.

Adalet ise gecikmeyi kabul etmez.

Tıpkı susuzluktan ölmek üzere olan bir kişiye ihtiyacı anında bir bardak suyu vermeyip öldükten sonra mezarı başında çeşme yapmak gibi geciken adaletin bir faydası olmaz.

Onun içindir ki kadim inancımıza göre geciken adalet zulmü doğurur.

Osmanlı'cılık reklamı yapanlar ne hikmetse Fatih Sultan Mehmet Han'ın Fatih Camii Ustası ile arasında geçen mahkeme olayını ballandıra ballandıra anlatırlar da bugün değil padişahımızı devletin herhangi bir görevlisini bile normal vatandaşın dava edemediğini ederse de başına gelenleri anlatmazlar.

Osmanlı'da padişahı dava edebilen halk yoktu.

Padişahı bile yargılayabilen adalet sistemi vardı.

Aradaki farkı iyi görmek gerekir.

Şimdilerde halkına zulmeden yöneticileri dava etmeyi geçtik, yöneticilerin sözlerinin ayarını arar olduk.

İki yıldır Adalet Bakanımız başta olmak üzere yetkililer, siyasiler, sivil toplum kuruluşları hatta Sayın Cumhurbaşkanımız bile adli mahkumlara karşı yapılan haksızlığı dillerinden düşürmüyorlar.

Genel manada covid mağdurları olarak adlandırılan ve de neresinden bakarsanız bakın büyük haksızlığa uğrayan adli mahkumların haklarını iade edeceklerini taahhüt eden siyasi irade sudan bahanelerle bu hak iadesini geciktirip duruyor.

Haksızlık yapıldığını kabul etmeyen hiçbir makam yok.

Fakat bir gün içerisinde çözülebilecek sorun iki yıldır bugün yarın diye teyit ediliyor.

Gelinen aşamada ise adli mahkumların hakkı olan infaz düzenlemesi PKK'nın azılı teröristlerinin olmayan insaflarına terk edilmiş durumda.

PKK'nın katilleri lütfederlerse iki yıldan beri bugün yarın diye oyalanan adli mahkumlar gecikmeli de olsa haklarına kavuşacaklar.

Dünyanın hiçbir ülkesinde hayali dahi kurulamayacak kadar rezil bir durum maalesef ülkemizde kamuoyu önünde yaşanıyor.

MHP'li Fethi Yıldız'dan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'a, MHP'li yetkililerden tutun da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı'na kadar herkes ve her kesim adli mahkumlara yapılan zulmü kabul ediyor.

İnfaz düzenlemesindeki adaletsizlik hukuk fakültesi birinci sınıf öğrencisinin bile tespit edebileceği kadar açıkken kısmen de olsa adaleti tesis için PKK'nın azılı katillerinden cevap beklemekle ne oluyor?

Cezaevlerinde bir yatakta üç mahkumun yatmasına seyirci kalan Adalet Bakanlığı nasıl bir şey olduğunu mu unuttuk da gereğini yapmıyor.

Geciken adalette zulüm vardır. Bugün değilse ne zaman?

Yasayı beklerken kötü şartlar nedeniyle hayatlarını kaybeden mahkumlara kim nasıl hesap verecek?

Kapasiteleri maksimum üç yüz bin olan cezaevlerinde an itibariyle beş yüz bine yakın mahkum kalıyor.

Bu mahkumlar hangi şartlarda yatıyorlar?

İnsan hakları nasıl sağlanıyor?

İmza attığımız uluslararası sözleşme şartlarına göre işkence olarak nitelenecek şartlar altında kalan mahkumların haklarını kim nasıl savunacak?

Bu ülkenin idarecilerinin gözünde adli mahkumların teröristler kadar değerleri mi yok da adli mahkum temsilcileri yerine komisyon üyeleri, teröristleri ve onların elebaşını dinliyorlar.

Şunu da ilave etmek isterim ki Dem Parti yetkililerinin ayak oyunlarını da çok iyi görüyoruz.

Yargı çetesi içindeki elemanlarının milyon dolarlar kazanmaları için kamuoyunu oyalayan bazı MHP'li siyasilerin yaptıklarını da çok iyi görüyoruz.

Yargı çetesi çökertilmeden bu ülkede adaleti konuşmak mevhudedir.

Sürecin uzaması en çok yargı çetesinin işine geliyor.

Ver umudu, sonrasında al milyon dolarları, boz davayı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in kıyısından dokunup sonradan da susturulduğu yargı çetesini çökertmek devletin namus borcudur.

Namuslu hakim ve savcılarımızı da zan altında bırakan bu çürük yapı nedeniyle yargıya güven kalmadı.

Daha önce de yazdığım üzere infaz yasasının geciktirilmesini azılı teröristler ile yargı çetesi mensupları sağlıyor.

Bakanımız Yılmaz Tunç Bey'i bu konuda samimi görmekle birlikte çaresiz kaldığını da farkındayız.

Burada en büyük görev Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a düşüyor.

Sayın Erdoğan bir an önce canlı yayın forumlarını azaltıp gerçek danışmanlarına kulak vermelidir.

Erdoğan'ın milletin feryadını duymasını istemeyen etrafındaki duvar onu günün yarısından fazla süre içinde kameralar önünde canlı yayında tutuyorlar.

Geri kalan kısmında da kimseyle görüştürmeden çizdikleri pembe tabloları gösteriyorlar.

Artık bu zincirleri kırıp yeniden halkına kulak vermesi gereken Sayın Erdoğan yarını beklemeden bugünden bu büyük soruna müdahale etmelidir.

Aksi takdirde demokrasi apartmanında sesini duyabilecek komşuları kalmayacak.

Allah Levent Kırca'ya rahmet eylesin.

Lafın tamamını burada söylemeyelim.

Arif olana tarif gerekmez.

Adalet istiyoruz.

Hem de bir an önce gölgesinden korkanlar gün yüzüne çıkmasınlar.

 
İrfan AYDIN / HÜSEYNİ / diğer yazıları
•Terör mensuplarına güzelleme yapanların SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLARIMIZI cani ilan etmelerini kabul edemeyiz!!! 27 00:00:00.11.2025
•Orhangazi için otoriter belediye başkanı şart oldu 19 00:00:00.11.2025
•Ülkemizde tarım ve hayvancılık gerileyince domuz ticaretinde zirveye oturduk, 05 00:00:00.11.2025
•2012 yılında Son Kale Cumhuriyet yazım nedeniyle soruşturma geçirdiğimi biliyor muydunuz? 29 00:00:00.10.2025
•MILLETVEKILLERİNE AÇIK ÇAĞRI 22 00:00:00.10.2025
•Sayın milletvekillerimize açık çağrımızdır 20 00:00:00.10.2025
•Terörsüz Türkiye sürecinin sefasını terörist başı Öcalan sürerken cefasını adli mahkumlara çektiriyorlar! 14 00:00:00.10.2025
•Adli mahkumları teröristlerin olmayan insaflarına terk edemezsiniz 07 00:00:00.10.2025
•Bu ülkeyi eşkıya ilan edilenlerin kurtardığını unutuyorlar 02 00:00:00.10.2025
•Gaziler Günü, siyasetin ayrıştırıcı diliyle değil, milletin ortak vicdanıyla anlam bulmalıdır 19 00:00:00.09.2025
•Derin NATO’nun “ÇETİN” ekibi Kılıçdaroğlu’na karşı birleşti 17 00:00:00.09.2025
•Terörsüz Türkiye için şehit ailelerinden destek isteyen Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a çağrımız: Lütfen siz de davalılarınızla barışın 10 00:00:00.09.2025
•Suriye’den sonra şimdi de Gazze’den mi sığınmacılar geliyor? 03 00:00:00.09.2025
•Allah Atatürk için dua etmeyi nankör kullarına nasip etmez 29 00:00:00.08.2025
•Kılıç Alilerin Atatürk’e yaptığını şimdilerde Erdoğan’a yapıyorlar 12 00:00:00.08.2025
•Terör Destekçileri tahliye edilirken adli mahkumlar bir yatakta 3 kişi yatırılıyor 29 00:00:00.07.2025
•Bu dünyadan bir Kadriye Teyze gelip geçti 29 00:00:00.07.2025
•“Nereden Çıkarttın Sen Bunu İrfan Aydın?” 15 00:00:00.07.2025
•İran, bu savaşı Kasım Süleymani’yi sattığında kaybetti 18 00:00:00.06.2025
•Terörist başı sözünde dururken Adalet Bakanı sınıfta kaldı 11 00:00:00.06.2025
•Hukuk Siyasetin Fahişesi, Basın da Metresi Olursa ülke felakete sürüklenir 01 00:00:00.06.2025
•Irz Düşmanları Rahatsız oluyorlar diye Gazetecilik yapmayalım mı? 29 00:00:00.05.2025
•Bu Milletin Ölüsü Bile Savaş Meydanında Yerini Alırken Dirilerine Ne Oluyor! 18 00:00:00.05.2025
•Bu topraklarda Bizans'ın değil, Selçuklu'nun çift başlı kartalı hüküm sürer 13 00:00:00.05.2025
•Korkmaz İbrahim Olan Nemrut’un Ateşinden 05 00:00:00.05.2025
•Canı Yananlar Beklesin... 16 00:00:00.04.2025
•Gitti Canımın Cananı… 14 00:00:00.04.2025
•KADİR GECESİNİ BİLİR MİSİNİZ? 26 00:00:00.03.2025
•Orhangazi’yi Kimse Sahipsiz Zannetmesin! 12 00:00:00.03.2025
•Ehl-i Beyt'in kadın modeli Hz. Fâtıma 07 00:00:00.03.2025
•Çocuklara Karşı Suç İşleyenlerden “Suça Sürüklenen Çocuklar” İçin Anlayış Bekliyoruz! 25 00:00:00.02.2025
•Durdurun bu cinayeti 12 00:00:00.02.2025
•Ne yaparsalar yapsınlar vatan evlatlarını yıldıramayacaklar 03 00:00:00.02.2025
•Şehitler Ölmez, ya Vatan?.. 29 00:00:00.01.2025
•Uyuma Orhangazi! Orhangazi’nin Geleceği FETÖ’den sonra şimdi de MENZİL tarikatına PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR!!! 21 00:00:00.11.2024
•Adaletin Bulunmadığı Yerde Herkes Suçludur /Hz. Ali 03 00:00:00.09.2024
•Köpek yavrusuna hazret diyenin selamı İmam Ali'ye erişmez 16 00:00:00.07.2024
•Siyasete Yaranmak İçin Yapılan Tutuklamalar Ülkenin Huzurunu Bozuyor! 07 00:00:00.07.2024
•Devlerin Lokması, Devletin Kamburu HEKTAŞ! 26 00:00:00.06.2024
•Doğu Türkistan’ın da Filistin’in de Kurtuluşu Kerbela’yı Anlamaktan Geçer 15 00:00:00.06.2024
•Gemport’u Kâra Geçiren Sendika Borusan Port İçin Neden Tehlike Olsun! 10 00:00:00.06.2024
•Kerbelanın hesabı görülmeden İslam Âlemi huzur bulmaz...! 31 00:00:00.05.2024
•İşçi Çocukları da İşveren Çocukları Kadar Sevimlidir! 23 00:00:00.05.2024
•Bu Milletin Ölüsü Bile Savaş Meydanında Yerini Alırken Dirilerine Ne Oluyor! 19 00:00:00.05.2024
•Orhangazi Siyasetinin ANNUNNAKİLERİ! 12 00:00:00.05.2024
•HEPİMİZ BİRAZ ÇOCUK OLSAYDIK NE OLURDU!? 23 00:00:00.04.2024
•Millet Kavga Değil Hizmet Bekliyor 18 00:00:00.04.2024
•Şimdi Orhangazi İçin Sözü Olanların Sözünü Dinleme Zamanı 04 00:00:00.04.2024
•Hırsızlara OY Vermeyin! 27 00:00:00.03.2024
•Bir Olursak Destan Yazarız 18 00:00:00.03.2024
•"Meclise Bir Deli! Lazım" dediniz Bağımsız Belediye Meclis üyesi Adayı Olduk 22 00:00:00.02.2024
•İnsanı Ölümden ECELi Korur! 11 00:00:00.02.2024
•Satılmış Basınla Neler Yapılmaz ki! 05 00:00:00.02.2024
•Uyuşturucu Baronlarının Veletleri Keyif Sürecek Diye Ilıca’yı Peşkeş mi Çekmek İstiyorlar! 24 00:00:00.01.2024
•Kapıkulu Olmayı Marifet Zannedenler 10 Ocak Özgürlük Ruhunu Anlayamazlar 16 00:00:00.01.2024
•Katmer Cinayetine SESSİZ KALANLAR Altın İçin Kıyamet Koparıyorlar! 12 00:00:00.01.2024
•Bu Kavga Oğuz Soyu İle Dönme Soyunun Kavgasıdır 03 00:00:00.01.2024
•Vatan Evlatları Siyasiler Şov Yapsınlar Diye Şehit Olmuyorlar! 27 00:00:00.12.2023
•Çaresizseniz Çare Sizsiniz 20 00:00:00.12.2023
•İYİ Parti Havlu mu Attı Göz mü Kırpıyor! 11 00:00:00.12.2023
•Gayrimeşru yaşantısı olanlar yönetime talip olmasınlar! 05 00:00:00.12.2023
•Orhangazi’ye Kıymayın Efendiler! 24 00:00:00.11.2023
•Porno Fotolarıyla Yapamadıklarını Sahte Hesapla Yapmaya Kalktılar! 15 00:00:00.11.2023
•Peygamberin Vasiyetine İhanet Ettiğimiz Gibi Atatürk’ün de Vasiyetine Uymadık! 10 00:00:00.11.2023
•Erzurumlular Dernek Yönetimi Susarak Bu Ayıbı Kapatamazlar! 08 00:00:00.11.2023
•Kendi İşlerinde Başarısız Olanlar Marmarabirlik’e Sarıyor 25 00:00:00.10.2023
•3.Göz Medyaya Yapılan Operasyonların Yüzde Biri Çetelere Yapılsaydı Ülke Güllük Gülistanlık Olurdu 17 00:00:00.10.2023
•Hakkını Aramayan Şereflerini de Kaybeder 12 00:00:00.10.2023
•Gençlerin BAŞ BELASI; Sanal Kumar ve Tefecilik 26 00:00:00.09.2023
•Soylu’nun SOYTARISI da Çocuk Por..cusu Çıkmış! 19 00:00:00.09.2023
•Vefası Olmayanın KURTULUŞu da Olmaz! 09 00:00:00.09.2023
•Şahsıma Yapılan Her Yanlışı Affedebilirim Lakin Değerlerime Yanlışı Kabul Etmem 06 00:00:00.09.2023
•Zafer Bayramında Atatürk’ün Sır Katibi Deli Halit Paşayı Anlamak… 29 00:00:00.08.2023
•Ne Yani Haksızlık Karşısında Dilsiz Şeytan mı Olalım!? 16 00:00:00.08.2023
•Destek Sizden Cesaretle Olayların Üzerine Gitmek Bizden 10 00:00:00.08.2023
•Orhangazi’nin 25 Yıldır Çözülemeyen Sorunu EMNİYET BİNASI 03 00:00:00.08.2023
•3.Göz Medya Neden Çetelerin Hedefinde!? 28 00:00:00.07.2023
•Dağ Zannettiğimiz Meğerse Gölgesinde Koca Bir Şehir Kurulan Gemiymiş! 14 00:00:00.07.2023
•Çeteler Rahatsız Oluyor Diye Gazetecilik Yapmayalım mı! 27 00:00:00.06.2023
•Suçumuz Milletin Namusuna Sahip Çıkmak Mı! 12 00:00:00.06.2023
• “Arlıyı Öldürür Bir Saman Çöpü / Arsıza Süngü de Batmıyor Oğul” 30 00:00:00.05.2023
•Bu Milletin Ölüsü Bile Savaş Meydanında Yerini Alırken Dirilerine Ne Oluyor! 18 00:00:00.05.2023
•Kim Seçilirse Seçilsin Görevimiz Gereği Muhalif Basın Olmaya Devam Edeceğiz! 14 00:00:00.05.2023
•Allah Eşekleri Sırtımızda Taşıyalım diye Yaratmadı! 08 00:00:00.05.2023
• Can Yakanlar Canlarının Yanacağı Günü Beklesinler! 01 00:00:00.05.2023
•Beni Düşmanlarım Diriltirken Sırtımda Taşıdıklarım Hançerliyor! 17 00:00:00.04.2023
•Gitti Canımın Cananı… 14 00:00:00.04.2023
•Bu Seçim Mandacılar Arasında Geçecek Gibi Görünüyor! 10 00:00:00.04.2023
•Adalet İstiyoruz, Suç Mu!? 03 00:00:00.04.2023
•Bu Topraklarda Radikalizme Yer Yoktur! 23 00:00:00.03.2023
•Bir Olursak Destan Yazarız 20 00:00:00.03.2023
•Reis Sedat Peker Ne Zaman Konuşacak! -1- 13 00:00:00.03.2023
•Adalet İstemek ve de Namuslu Olmak Suç mudur!? 10 00:00:00.03.2023
•Siyasiler Aradan Çekilseler Halkın Sorunları Kalmaz 04 00:00:00.03.2023
•Emaneti Ehline Vermek 03 00:00:00.03.2023
•Deprem Değil İhmaller ve Vefasızlıklar Öldürüyor!!! 01 00:00:00.03.2023
•Sinan Ateş Cinayetinde MHP Yönetimi Nihayet Doğru Adım Atmaya Başladı! 28 00:00:00.02.2023
•Üç Kuruş İçin Annesine Kıyan Polis Kaç Paraya Ülkesini SATAR!? 27 00:00:00.02.2023
•Af Etmeyen Af Beklemesin 26 00:00:00.02.2023
•Bu Kavga Oğuz Soyu ile Dönme Soyunun Kavgasıdır 25 00:00:00.02.2023
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”

Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.