Üçüncü Göz Gazetesi: Korkmaz İbrahim Olan Nemrut’un Ateşinden

İrfan AYDIN / HÜSEYNİ
huseyni1661 @ gmail.com

Yıl 2000. FETÖ'nün öncü kuruluşlarından Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Nisan ortalarında Urfa'da "İbrahim'i Dinler Buluşması" adı altında, ülkenin ve de zihinlerin işgali için büyük bir fitne toplantısı yapmıştı. Bu sinsi ve karanlık faaliyetlerin etkisini ortadan kaldırmak, milletimizi dini ve milli değerlerimiz etrafında yeniden bir ve bütün yapmak için, son çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın öncülüğünde, Yeni Mesaj gazetesinin ev sahipliğinde, Peygamberler Diyarı Urfa'da "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler: Dini Birliğimiz, Milli Birliğimizdir" konulu 3 günlük sempozyum düzenlenmiştir.

Ülkemizin birlik harçlarından Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, merhum Oktay Sinanoğlu, Merhum Aytunç Altındal, Merhum Oktay Sinanoğlu, Aytunç Altındal, Prof. Dr. Şaban Kuzgun, Baki Bektaş, Ali Gedik, Anıl Çeçen başta olmak üzere alanında uzman birçok ilim, fikir ve gönül insanı bu sempozyumda bildiri sundular. Sempozyuma katılmaları durumunda başlarının beladan kurtulamayacaklarına dair tehditler almalarına rağmen, hak bildikleri yoldan bir adım geri atmadılar.

Rahmetli Prof. Dr. Şaban Kuzgun hocamız, Türkiye'deki dönme ailelerin şecerelerini en iyi bilen ilim adamlarından biriydi. Sempozyumda bildirisini sunarken aldığı tehditlerden de söz etmiş; dini ve milli birliğimize yönelik tehditlerin yanında şahsına yapılan tehditlerin hiçbir öneminin olmadığını vurgulayarak, Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın yaktığı ışığa katkı koyabilmek için bin canı bile olsa feda etmeye hazır olduğunu söylediğinde, hepimizi gözyaşlarına boğmuştu.

Meğerse Şaban hocamızın bu son icraatı olmayacaktı. Zira sempozyum dönüşü, İcmal Dergisi Kayseri Temsilcisi Hanefi Rıdvan ile birlikte, Kayseri girişinde sabaha karşı uğradıkları suikast sonucu şehit olmuşlardı.

Devirleri daim olsun. Rabbim şefaatlerine nail eylesin.

İşte ilk kez o sempozyumda duydum bu sözü:

"Korkmaz İbrahim olan Nemrut'un ateşinden."

Sempozyumun kapanış konuşmasını yapmak için kürsüye çıkan, son çağın bilgisi Prof. Dr. Haydar Baş hoca, "Korkmaz İbrahim olan Nemrut'un ateşinden" diyerek adeta elindeki Zülfikar ile, Hendek Savaşı'nda küfrün zirvesi Amir bin Abduvüd'e meydan okuyan Hz. Ali misali, Resulullah'ın kardeşi, Allah'ın aslanı İmam Ali el-Mürteza gibi, Haydar Baş hoca da hepimizin yüreklerindeki imanı tazeleyerek, ülkemizin ve milletimizin başına bela edilen zehirli sarmaşıkları kesmeye, onları ortaya dökmeye sözleriyle başlamıştı.

O gün o sempozyumda aktif görev alan her birimizin başına bin bir türlü belalar gelmişse de, Allah ve Resulü'ne iman etmiş Ehlibeyt yarenlerinden hiçbirini yolundan döndürememişlerdi.

Allah'ıma hamdolsun ki ben de bu yola çıkarken, Kerbela'daki ölümü bilerek, Hüseyin'i anlayış üzere yola çıktım.

Her zaman söylüyoruz: Bu kavga Oğuz soyu ile dönme soyunun kavgasıdır.

Elbette ki Oğuz soyu galip gelecektir. Nasıl ki Oğuz Kağan dedemizin yiğit torunu, Allah'ın Halili Hz. İbrahim (a.s.), dönemin en önde gelen zalimlerinden Nemrut'a karşı sadece Allah'a güvenip meydan okumuşsa; bizler de Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın dediği gibi:

"İbrahim olursak Nemrut'un ateşinden korkmayız."

Allah'ıma hamdü senalar olsun ki, gazetecilik mesleğini layıkıyla icra etmeye çalışırken, resmi kayıtlarda geçen dört ayrı suikasta, sayısız saldırı ve kafirlikle karşılaştım. Şükür ki bir adım bile geri adım atmadık. Hatta mafya ve yolsuzlukların üzerine gitmeyelim diye, 2019 yılında Üçüncü Göz Gazetesi'nin bürosunda uğradığım kahpe saldırı sonrası, dört kurşun yememe rağmen, iki saat sonra sansürsüz canlı yayında aslanlar gibi görevimin başında olduğumuzu aleme ilan ettik.

Hak bildiğimiz yoldan hiçbir zaman geri adım atmadık, atmam da söz konusu olamaz.

30 Nisan 2025 tarihinde, Örneköy Mezarlığı karşısındaki baba evime düzenlenen saldırıyla beni yıldıracaklarını zanneden zamanlılar, yakın zamanda en mahremlerine nasıl müdahale edildiğini dünya alem görecektir.

An itibarıyla biraderim Şenol Aydın'ın ikamet ettiği baba evimize giren, henüz kimlikleri belirlenememiş olan saldırganlar; başta kütüphanem olmak üzere evdeki tüm eşyalarımı, dolapları, çekmeceleri, elbiseleri dağıtmış fakat nakit paraya ve değerli eşyalara dokunmamışlardır.

Belli ki aradıkları şey, onların ve ağababalarının itlerini pazara çıkaracak belge ve bilgilerdir. Henüz neleri alıp almadıklarını bilmiyorum fakat evimi yaksalardı bile amaçlarına ulaşmaları imkânsızdı. Zira baba evini hedef yapacak kadar aptal değilim. Onların köklerini kazıyacak bilgi ve belgelerin en az 10 ayrı kopyası olup, her biri ayrı ayrı muhafaza altındadır.

Beyhude olarak evimize saldırdılar.

Bu saldırılar beni yıldıramaz. Bilakis daha da çelikleştirir. Her zaman söylüyorum: Gölgesinden korkanlar gün yüzüne çıkmasınlar.

Bu süreçte görevini layıkıyla yapmaya çalışan Orhangazi Cumhuriyet Başsavcılığı başta olmak üzere; Orhangazi Jandarma ekiplerine, istihbarat ve güvenlik uzmanlarına; bizleri yalnız bırakmayan siyasi ve kanaat önderlerine, cesur basın temsilcilerine, aile dostlarımıza, Orhangazi Halkına ve Yiğit Üçüncü Göz Medya ailesine teşekkür ederim.

Basın görevini %10 yapsa, sorunların %90'ı çözülür. Namussuzlar da en az namuslular kadar cesur olmalıdırlar.

Sabah namazı için kerahat vakti girmiştir. Çünkü güneş doğmak üzeredir.

Seher vaktine selam olsun.

Hüseyini İrfan Aydın

İrfan AYDIN / HÜSEYNİ / diğer yazıları