Suriye’den sonra şimdi de Gazze’den mi sığınmacılar geliyor?

03.09.2025 00:00

İrfan AYDIN / HÜSEYNİ
huseyni1661 @ gmail.com

Sığınmacı ülkesine dönen Türkiye'nin önünde yeni bir sığınma salgını bekliyor. HOP kapsamında iç huzuru dağıtılıp önce teröre, sonra da İsrail işgaline hazır hale getirilen imanlı Türkiye oluyor. Irak ve Suriye'den sonra, şimdi de İsrail terörüyle yerle bir edilen Gazze'nin binlerce yıllık sakinleri Türkiye'ye sığınmacı olarak getirilmeye hazırlanıyor.

Özünde Büyük İsrail Projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi adım adım ilerliyor. Siyonist anlayışın bölgeyi ateşe vermesiyle huzur ve güveni bozulan bölge halkları, can, namus ve din emniyetlerini koruyabilmek için yeni arayışlara yöneliyor. Irak'ın işgaliyle on binlerce Iraklı Türkiye'ye sığınmış, bunların içinden ABD ve İsrail ajanı olan birçok kişi seçmen olmaya, Türk vatandaşlığından yabancı istihbarat servisi elemanlığına kadar her alanda görev almaya başlamıştı. Cezaevleri bile artık Suriyelilerle dolup taşmaya başladı.

Sığınmacı sorununun artık milli güvenlik sorunu haline geldiğini muhalefetin yanı sıra iktidar yanlısı kalemler de dillendirmeye başladı. Suriyeli sığınmacılar sorununu henüz çözememiş olan Türkiye, şimdi de şartları oluşturulmuş Filistinli sığınmacı sorunuyla karşı karşıya kalmıştır. Bilhassa Gazze'de İsrail hükümetinin uyguladığı zulüm ve yerle bir edilmiş Gazze sokakları, aç ve perişan Gazze'li çocuk, kadın ve yaşlıların her gün normal bir olaymış gibi TV ekranlarında boy boy gösterilmesi, Gazze'deki zulmü dünyaya duyurmaktan öte Gazze halkını Türkiye'ye kabul etmeye toplumu alıştırma amacı taşımaktadır.

Yakın zamanda "Gazze sonuna kadar açıktır" açıklaması gelir ve buna karşı çıkanlar insanlık düşmanı ilan edilirse şaşırmamak gerekir. Elbette böylesi bir insanlık dramına duyarsız kalınamaz. Ancak oynanan oyunun büyüklüğünü göremezsek, Türk siyasetini ve milletini ayıltacak, çözüm yollarını gösterecek bir Haydar Baş Hoca bulamayacağımız için çok daha dikkatli olmalıyız.

İsrail'in durup dururken 1915 olaylarında ülkemizi soykırımcı ilan etmesi tesadüf değildir. Suriyeli kardeşlerimiz kimliği adı altında 1915 yılında tehcir edilen birçok kripto aile yeniden bu topraklara yerleştirilmiştir. İsrail, bu kripto ailelerle uyumlu bir hayat kursaydı bunu sağır sultanın bile duyacağı şekilde ilan ederdi. Bugün işlediği katrolar aramızdadır. Milletimizin bu gerçeklere kulak vermesi gerekir. Çünkü küresel güçlerin hedefinde Filistin halkından arındırılmış bir Gazze vardır.

Filistinli anneler yıllardır evlatlarını bu aziz vatan için şehit vermekten kaçınmamışlardır. Şimdi sözde Gazze savunucuları, "Kapılarımız sonuna kadar açıktır" deyip kardeşlerimizi ülkemize sığınmacı olarak almakla Filistin davasına hizmet edeceklerini sanıyorlar. Bu oyuna gelmemeliyiz. Evlatlarını vatan için feda eden annelerin, insanlıktan sığınmacı olarak kabul edilmesi değil; topyekûn dünyayı istikrarla kurtarmanın tek yolu İsrail devletini ortadan kaldırmaktır. Katil İsrail var oldukça dünyanın hiçbir yerinde huzur bulunamayacaktır. Arz-ı Mevut inançlarını hayata geçirmek isteyenlerin nihai hedefi Türkiye ve yüce Türk milletidir. Ama bunun hesabını veremeyecekler.

Kovboy zihniyeti şimdiden kumarhanelerini Gazze'ye taşımakla bu işgali meşrulaştırmaya çalışmaktadır. 30 Ağustos Zafer Bayramımızın yıl dönümünde hatırlatmak gerekir ki, İsrail devleti kurulmadan önce, 1937 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk Hakimiyet-i Milliye gazetesine verdiği özel demeçte şöyle diyordu:

"Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet'e lakayt olarak itham edildik. Bugün yeterince güçlü, inayetiyle kuvvetli olanın bu mukaddes tavrını ortaya koyduğunu görüyoruz."

Ne acıdır ki genel kurul toplantılarında Atatürk'ün kurduğu partide siyaset yapanlar bile kürsüden bu demeci dile getiremiyorlar. Ülkenin hali budur.

Onun için iş başa düştü. Allah milletimizi ayıktırsın. Olaylara Atatürk'ü bilen, bilge 90 milyon Türk'ün bir Türk'ün bile dünyaya bedel olduğunu öğrenmesi gerekir.

30 Ağustos 2025 / Hüseyni İrfan Aydın