HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 02 KASIM 2025, PAZAR

Deprem Değil İhmaller ve Vefasızlıklar Öldürüyor!!!

01.03.2023 00:00
Tarifi imkânsız bir acı yaşıyoruz. Bu acının etkisi kolay kolay da geçmeyecek. Binlerce canımız enkaz altında kaldı lakin onlar Rablerine kavuşarak acılarını dindirdiler. Ya geride kalanların dinmeyecek acıları, anıları, öfkeleri..

17 Ağustos Depreminin üzerinden tamı tamına 24 yıl geçti lakin o felaketten geriye "Sesimi Duyan Var Mı" sözüne yüklenen anlam, çırpınış, samimiyet, gayret, insanlık ve çaresizlik kaldı! 17 Ağustos depremi dediğinizde ilk akla gelen şey "Sesimi Duyan Var Mı" oluyorsa bu demektir ki deprem bilincimizin yeterli olmamasına rağmen kurtarma ekiplerinin gayretli çalışmaları hafızalara kazınmış durumda. O zaman da devletin kurumlarının böylesi büyük bir depremin üstesinden gelme tecrübeleri yoktu. Fakat Nasuh Mahruki diye bir yiğit çıktı, o zamana kadar kimsenin adını duymadığı AKUT diye bir ekiple deprem bölgelerinin Hızır'ı oldu. Artık ülkemizin AKUT diye profesyonel bir arama kurtarma ekibi vardı. Sadece ülkemizin mi, elbette ki hayır. Dünyanın dört bir yanında cankurtaran bu ekip aynı zamanda bizlere can kurtarma köpeklerinin de önemini kavrattı. İnsanımızda sokak hayvanlarına bile daha şefkatle bakma bilincini yerleştirdi. Dikkat ediniz, sokak hayvanlarıyla ilgili organizasyonlar 17 Ağustos Depremi sonrasında AKUT ekiplerinin vazgeçilmezi olan o kahraman köpeklerin can kurtarmadaki önemleri görüldükten sonra artış gösterdi.  

Anlayacağınız Nasuh Mahruki öncülüğünde kurulan AKUT, bize sadece enkaz altındaki canların nasıl kurtarılacağını öğretmekle kalmadı, aynı zamanda can dostlarımız olan hayvanların da faydalarını göstermiş oldu. İyi de şimdi sayın Mahruki nerede! Neden adını bile unutturmak istediler!? Deprem ve Afet Bakanı yapılması gereken Nasuh Mahruki'ye yapılan linç kampanyalarını unuttunuz mu!? Ya da hiç mi umurunuzda olmadı!

Boşuna demiyoruz "deprem değil, ihmaller ve de vefasızlıklar öldürüyor" diye.

Nasuh Mahruki ve AKUT, bize deprem bilincini ve arama kurtarmanın önemini kavratmışlardı. Kendi imkanlarıyla binlerce cana nefes olan bu yapıya darbe üstüne darbe vurulurken sırf şov amaçlı kurulan balon kuruluşların önleri açıldı. Milyonlar o kuruluşlara akıtılıyor lakin netice ortada. Beklenen dahası kapımıza dayanan BÜYÜK MARMARA DEPREMİ öncesi (yarın bile çok geç olabilir) bir an önce hatalarımızdan dönüş yaparak gerekli hassasiyeti göstermeliyiz. Depremle mücadele olmaz, deprem öncesi tedbir alınırsa depreme hazırlıklı yakalanılır.

Yarın Deprem Olsa Orhangazi Ne Kadar Hazır!

Uzağa gitmenize gerek yok. Bu soruyu herkes kendi yaşadığı kent için sorsun. Yalovalılar Yalova için, Gölçüklüler Göçlük için.. şimdi biz bu soruyu Orhangazi için soralım, sizler de aynı soruları kendi il ve ilçelerinizdeki yöneticilere yöneltin.

Allah korusun lakin yarın Orhangazi'de yıkıcı bir deprem olduğunda ilk 24 saat içinde Orhangazi'yi yönetenlerin acil müdahale planları nelerdir!? Bunu bize de anlatırlarsa bizler de kamuoyu ile paylaşmış oluruz. Gelen yardımlar nerelere depolanacak, sevkiyat yerleri nerelerdir, mahallelere sıcak yemek nasıl ulaştırılacak, gelen kurtarma ekiplerine malzeme desteği verilecek mi vereliceyse yeterli malzeme var mı! Yeterince ceset torbası var mı, ilk 24 saat içinde kaç kişilik barınak alanları için hazırlığımız var? yerel imkanlarımızı ne kadar sağlıklı kullanabileceğiz, gelecek yardımları ki - Büyük Marmara Depreminde milyonlar etkileneceği için yardım gelmesi de zor olabilir- nasıl yönlendireceğiz.. bakın çok basitinden birkaç soru sorduk ve bu soruların maalesef cevapları yok. Yarın çok geç olacak. Lütfen Orhangazi Kaymakamlığı ve Orhangazi Belediyesi başkanlığında sağlıklı bir Deprem Çalıştayı yapılsın. Şahısların moraline bağlı bir yönetim anlayışı olmaz. Bu deprem öyle ya da böyle, er ya da geç O LA CAK. Dahası Büyük Marmara Depreminde sadece yıkıntılar ile uğraşmayacağız, bölgedeki KİMYASAL DEPOLARIN İNFİLAK ETMESİ sonucu kimyasal felaketle karşı karşıya kalacağız. Enkaz altında sesini duyduğunuz evladınızı, annenizi, sevdiğinizi bile çıkaramadan ilçeyi terk etmek zorunda kalabilirsiniz. Nitekim Yalova'da böyle oldu. Depremin ilk günü Yalova boşaltıldı. Çünkü AKSA'da sızıntı olmuştu. Bunları ne çabuk unuttuk. Ne vefamız kaldı ne aklımız. Orhangazi'de yüzlerce ev 6 şiddetindeki depremde yerle bir olacak kadar çürük. Yalova zaten dersini almadı ki Hacı Mehmet Ovasında gökdelenler yükseliyor. Şehir merkezi makyajlı binalarla dolu. İstanbul desen 2. Dünya Savaşından daha yıkıcı bir etkiyle karşı karşıya…şimdi neyin tiyatrosu oynanıyor! Depreme hazır değiliz. Bu kafayla da bin yıl geçse bile hazır olmayacağız. Bu ülkede en yıkıcı afet kirli siyasettir. Depremin açamadığı yaraları bile açıyor. Deprem bölgesind3e bile siyaset yapmaktan geri durmadık. Sığınmacıların arsızlığını konuşmaya bile gerek duymuyoruz. Bu kafayla HOŞ GELME GEÇ GEL BÜYÜK MARMARA DEPREMİ!

 
İrfan AYDIN / HÜSEYNİ / diğer yazıları
•2012 yılında Son Kale Cumhuriyet yazım nedeniyle soruşturma geçirdiğimi biliyor muydunuz? 29 00:00:00.10.2025
•MILLETVEKILLERİNE AÇIK ÇAĞRI 22 00:00:00.10.2025
•Sayın milletvekillerimize açık çağrımızdır 20 00:00:00.10.2025
•Terörsüz Türkiye sürecinin sefasını terörist başı Öcalan sürerken cefasını adli mahkumlara çektiriyorlar! 14 00:00:00.10.2025
•Adli mahkumları teröristlerin olmayan insaflarına terk edemezsiniz 07 00:00:00.10.2025
•Bu ülkeyi eşkıya ilan edilenlerin kurtardığını unutuyorlar 02 00:00:00.10.2025
•Gaziler Günü, siyasetin ayrıştırıcı diliyle değil, milletin ortak vicdanıyla anlam bulmalıdır 19 00:00:00.09.2025
•Derin NATO’nun “ÇETİN” ekibi Kılıçdaroğlu’na karşı birleşti 17 00:00:00.09.2025
•Terörsüz Türkiye için şehit ailelerinden destek isteyen Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a çağrımız: Lütfen siz de davalılarınızla barışın 10 00:00:00.09.2025
•Suriye’den sonra şimdi de Gazze’den mi sığınmacılar geliyor? 03 00:00:00.09.2025
•Allah Atatürk için dua etmeyi nankör kullarına nasip etmez 29 00:00:00.08.2025
•Kılıç Alilerin Atatürk’e yaptığını şimdilerde Erdoğan’a yapıyorlar 12 00:00:00.08.2025
•Terör Destekçileri tahliye edilirken adli mahkumlar bir yatakta 3 kişi yatırılıyor 29 00:00:00.07.2025
•Bu dünyadan bir Kadriye Teyze gelip geçti 29 00:00:00.07.2025
•“Nereden Çıkarttın Sen Bunu İrfan Aydın?” 15 00:00:00.07.2025
•İran, bu savaşı Kasım Süleymani’yi sattığında kaybetti 18 00:00:00.06.2025
•Terörist başı sözünde dururken Adalet Bakanı sınıfta kaldı 11 00:00:00.06.2025
•Hukuk Siyasetin Fahişesi, Basın da Metresi Olursa ülke felakete sürüklenir 01 00:00:00.06.2025
•Irz Düşmanları Rahatsız oluyorlar diye Gazetecilik yapmayalım mı? 29 00:00:00.05.2025
•Bu Milletin Ölüsü Bile Savaş Meydanında Yerini Alırken Dirilerine Ne Oluyor! 18 00:00:00.05.2025
•Bu topraklarda Bizans'ın değil, Selçuklu'nun çift başlı kartalı hüküm sürer 13 00:00:00.05.2025
•Korkmaz İbrahim Olan Nemrut’un Ateşinden 05 00:00:00.05.2025
•Canı Yananlar Beklesin... 16 00:00:00.04.2025
•Gitti Canımın Cananı… 14 00:00:00.04.2025
•KADİR GECESİNİ BİLİR MİSİNİZ? 26 00:00:00.03.2025
•Orhangazi’yi Kimse Sahipsiz Zannetmesin! 12 00:00:00.03.2025
•Ehl-i Beyt'in kadın modeli Hz. Fâtıma 07 00:00:00.03.2025
•Çocuklara Karşı Suç İşleyenlerden “Suça Sürüklenen Çocuklar” İçin Anlayış Bekliyoruz! 25 00:00:00.02.2025
•Durdurun bu cinayeti 12 00:00:00.02.2025
•Ne yaparsalar yapsınlar vatan evlatlarını yıldıramayacaklar 03 00:00:00.02.2025
•Şehitler Ölmez, ya Vatan?.. 29 00:00:00.01.2025
•Uyuma Orhangazi! Orhangazi’nin Geleceği FETÖ’den sonra şimdi de MENZİL tarikatına PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR!!! 21 00:00:00.11.2024
•Adaletin Bulunmadığı Yerde Herkes Suçludur /Hz. Ali 03 00:00:00.09.2024
•Köpek yavrusuna hazret diyenin selamı İmam Ali'ye erişmez 16 00:00:00.07.2024
•Siyasete Yaranmak İçin Yapılan Tutuklamalar Ülkenin Huzurunu Bozuyor! 07 00:00:00.07.2024
•Devlerin Lokması, Devletin Kamburu HEKTAŞ! 26 00:00:00.06.2024
•Doğu Türkistan’ın da Filistin’in de Kurtuluşu Kerbela’yı Anlamaktan Geçer 15 00:00:00.06.2024
•Gemport’u Kâra Geçiren Sendika Borusan Port İçin Neden Tehlike Olsun! 10 00:00:00.06.2024
•Kerbelanın hesabı görülmeden İslam Âlemi huzur bulmaz...! 31 00:00:00.05.2024
•İşçi Çocukları da İşveren Çocukları Kadar Sevimlidir! 23 00:00:00.05.2024
•Bu Milletin Ölüsü Bile Savaş Meydanında Yerini Alırken Dirilerine Ne Oluyor! 19 00:00:00.05.2024
•Orhangazi Siyasetinin ANNUNNAKİLERİ! 12 00:00:00.05.2024
•HEPİMİZ BİRAZ ÇOCUK OLSAYDIK NE OLURDU!? 23 00:00:00.04.2024
•Millet Kavga Değil Hizmet Bekliyor 18 00:00:00.04.2024
•Şimdi Orhangazi İçin Sözü Olanların Sözünü Dinleme Zamanı 04 00:00:00.04.2024
•Hırsızlara OY Vermeyin! 27 00:00:00.03.2024
•Bir Olursak Destan Yazarız 18 00:00:00.03.2024
•"Meclise Bir Deli! Lazım" dediniz Bağımsız Belediye Meclis üyesi Adayı Olduk 22 00:00:00.02.2024
•İnsanı Ölümden ECELi Korur! 11 00:00:00.02.2024
•Satılmış Basınla Neler Yapılmaz ki! 05 00:00:00.02.2024
•Uyuşturucu Baronlarının Veletleri Keyif Sürecek Diye Ilıca’yı Peşkeş mi Çekmek İstiyorlar! 24 00:00:00.01.2024
•Kapıkulu Olmayı Marifet Zannedenler 10 Ocak Özgürlük Ruhunu Anlayamazlar 16 00:00:00.01.2024
•Katmer Cinayetine SESSİZ KALANLAR Altın İçin Kıyamet Koparıyorlar! 12 00:00:00.01.2024
•Bu Kavga Oğuz Soyu İle Dönme Soyunun Kavgasıdır 03 00:00:00.01.2024
•Vatan Evlatları Siyasiler Şov Yapsınlar Diye Şehit Olmuyorlar! 27 00:00:00.12.2023
•Çaresizseniz Çare Sizsiniz 20 00:00:00.12.2023
•İYİ Parti Havlu mu Attı Göz mü Kırpıyor! 11 00:00:00.12.2023
•Gayrimeşru yaşantısı olanlar yönetime talip olmasınlar! 05 00:00:00.12.2023
•Orhangazi’ye Kıymayın Efendiler! 24 00:00:00.11.2023
•Porno Fotolarıyla Yapamadıklarını Sahte Hesapla Yapmaya Kalktılar! 15 00:00:00.11.2023
•Peygamberin Vasiyetine İhanet Ettiğimiz Gibi Atatürk’ün de Vasiyetine Uymadık! 10 00:00:00.11.2023
•Erzurumlular Dernek Yönetimi Susarak Bu Ayıbı Kapatamazlar! 08 00:00:00.11.2023
•Kendi İşlerinde Başarısız Olanlar Marmarabirlik’e Sarıyor 25 00:00:00.10.2023
•3.Göz Medyaya Yapılan Operasyonların Yüzde Biri Çetelere Yapılsaydı Ülke Güllük Gülistanlık Olurdu 17 00:00:00.10.2023
•Hakkını Aramayan Şereflerini de Kaybeder 12 00:00:00.10.2023
•Gençlerin BAŞ BELASI; Sanal Kumar ve Tefecilik 26 00:00:00.09.2023
•Soylu’nun SOYTARISI da Çocuk Por..cusu Çıkmış! 19 00:00:00.09.2023
•Vefası Olmayanın KURTULUŞu da Olmaz! 09 00:00:00.09.2023
•Şahsıma Yapılan Her Yanlışı Affedebilirim Lakin Değerlerime Yanlışı Kabul Etmem 06 00:00:00.09.2023
•Zafer Bayramında Atatürk’ün Sır Katibi Deli Halit Paşayı Anlamak… 29 00:00:00.08.2023
•Ne Yani Haksızlık Karşısında Dilsiz Şeytan mı Olalım!? 16 00:00:00.08.2023
•Destek Sizden Cesaretle Olayların Üzerine Gitmek Bizden 10 00:00:00.08.2023
•Orhangazi’nin 25 Yıldır Çözülemeyen Sorunu EMNİYET BİNASI 03 00:00:00.08.2023
•3.Göz Medya Neden Çetelerin Hedefinde!? 28 00:00:00.07.2023
•Dağ Zannettiğimiz Meğerse Gölgesinde Koca Bir Şehir Kurulan Gemiymiş! 14 00:00:00.07.2023
•Çeteler Rahatsız Oluyor Diye Gazetecilik Yapmayalım mı! 27 00:00:00.06.2023
•Suçumuz Milletin Namusuna Sahip Çıkmak Mı! 12 00:00:00.06.2023
• “Arlıyı Öldürür Bir Saman Çöpü / Arsıza Süngü de Batmıyor Oğul” 30 00:00:00.05.2023
•Bu Milletin Ölüsü Bile Savaş Meydanında Yerini Alırken Dirilerine Ne Oluyor! 18 00:00:00.05.2023
•Kim Seçilirse Seçilsin Görevimiz Gereği Muhalif Basın Olmaya Devam Edeceğiz! 14 00:00:00.05.2023
•Allah Eşekleri Sırtımızda Taşıyalım diye Yaratmadı! 08 00:00:00.05.2023
• Can Yakanlar Canlarının Yanacağı Günü Beklesinler! 01 00:00:00.05.2023
•Beni Düşmanlarım Diriltirken Sırtımda Taşıdıklarım Hançerliyor! 17 00:00:00.04.2023
•Gitti Canımın Cananı… 14 00:00:00.04.2023
•Bu Seçim Mandacılar Arasında Geçecek Gibi Görünüyor! 10 00:00:00.04.2023
•Adalet İstiyoruz, Suç Mu!? 03 00:00:00.04.2023
•Bu Topraklarda Radikalizme Yer Yoktur! 23 00:00:00.03.2023
•Bir Olursak Destan Yazarız 20 00:00:00.03.2023
•Reis Sedat Peker Ne Zaman Konuşacak! -1- 13 00:00:00.03.2023
•Adalet İstemek ve de Namuslu Olmak Suç mudur!? 10 00:00:00.03.2023
•Siyasiler Aradan Çekilseler Halkın Sorunları Kalmaz 04 00:00:00.03.2023
•Emaneti Ehline Vermek 03 00:00:00.03.2023
•Deprem Değil İhmaller ve Vefasızlıklar Öldürüyor!!! 01 00:00:00.03.2023
•Sinan Ateş Cinayetinde MHP Yönetimi Nihayet Doğru Adım Atmaya Başladı! 28 00:00:00.02.2023
•Üç Kuruş İçin Annesine Kıyan Polis Kaç Paraya Ülkesini SATAR!? 27 00:00:00.02.2023
•Af Etmeyen Af Beklemesin 26 00:00:00.02.2023
•Bu Kavga Oğuz Soyu ile Dönme Soyunun Kavgasıdır 25 00:00:00.02.2023
•Çocuklarımız TORBACILARIN, Basın Mensupları da Siyasallaşmış Adliyelerin İnsafına mı Terk Edildi! 24 00:00:00.02.2023
•Ehl i Beyt sevgisi olmayanın Resule vefası da olmaz 20 00:00:00.01.2023
•Yeni Yılda Yeni Kararlar Hayırlı Olsun 19 00:00:00.01.2023
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”

Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.