HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 06 AĞUSTOS 2025, ÇARŞAMBA

Muharrem Değirmen ve ÇPL

05.08.2025 00:00
Bir okulun temeli sadece harçla, tuğlayla atılmaz. O temelin içine umut karışır, sevda karışır, gelecek karışır. Ve bazen bir insanın adı, bir okulun duvarlarında değil, yüreklerde yer eder. Tıpkı Muharrem Değirmen gibi...

‎Neden Muharrem Değirmen gibi dedim. Şöyleki yıllardır tanırım Muharrem Değirmeni. Hep Eğitim camiası ile iç içe olmuştur.Okulların başarılarını hep yerel basında gündemde tuttuğu gibi eksiklikleri de zaman zaman yazmiştır ve gündeme getirmiştir. Biz eğitimcilere motivasyon anlamında çok büyük destekleri olmuştur.

‎Özellikle şimdiki orhangazi ortaokulu olarak kullanılan binanın  sürekli gazete gündemine taşıyarak Çok programlı lise olarak yapılmasında  çok büyük emekleri vardır. O yıllarda çok programlı lisede müdür olarak görev yaparken öğrenciler sayılarına göre binanın yeterli olmadığını ve okul yapılması gerektiğini gündeme getirip siyasi idarenin dikkatini çekmesini rica etmiştim kendisinden. O da konuyu gazetesinde  her hafta gündeme taşıyarak  hedefe ulaşılmasını sağladı.

‎Bugün kapılarını öğrencilere açan bu okul, sadece bir eğitim yuvası değil, aynı zamanda bir hayalin ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Ve o hayalin ardında en çok çabalayan, en çok ter döken, en çok inanan insanlardan biri şüphesiz Muharrem Değirmen'dir.

‎Kimsenin elini taşın altına koymaya cesaret edemediği zamanlarda o öne çıktı.  Manevi her türlü desteği vererek bu okulun yapımında önemli bir rol üstlendi. Çünkü onun derdi sadece bir bina değil, çocukların geleceğiydi.

‎‎Okulun her köşesinde onun emeğinin izleri var. Sınıf kapılarında, öğretmenler odasında, bahçede oynayan çocukların neşesinde...

‎Bu yüzden sadece bir "teşekkür" yetmez. Bu yazı, aynı zamanda bir vefa borcudur. Çünkü toplum olarak en büyük eksiğimiz, hatırlamayı bilmemek. Ama biz unutmuyoruz. Bu okul varsa, bu ışık yanıyorsa, bunda Muharrem Değirmen'in büyük payı var.

‎Teşekkürler Muharrem Değirmen…

‎Bu topraklarda iyilik, sizin gibi insanların adını taşıyor.



EĞİTİMDE NEREDEN NEREYE?..

Bir zamanlar öğrenciydik. Tahtaya kalkmak büyük cesaret isterdi, öğretmenin gözüne bakmak bile ayrı bir sınavdı. O dönemlerde öğretmen sadece ders anlatan bir kişi değildi; okulun sultanı, sınıfın hâkimi, toplumun öncüsüydü. Öğretmen konuştuğunda herkes susar, söylediği her söz tartışmasız kabul görürdü. Çünkü o dönem "öğretmen kraldı."

‎O günlerin öğrencileri şimdi öğretmen. Ancak sınıfa girdiğimizde anlıyoruz ki taht artık bizim değil. Şimdi "öğrenci kral." Üstelik sadece kral değil, aynı zamanda yargıç, eleştirmen, şikâyetçi ve zaman zaman cellât. Eskiden öğretmen yeri geldiğinde bir bakışıyla sınıfı derleyip toparlardı. Şimdi bırakın bakışı, haykırsa bile dönüp bakan yok.

‎Bir nesil, öğretmenin otoritesinden şekillendi. Şimdi bir başka nesil, otoritenin yokluğunda şekilleniyor. Disiplinin, saygının ve emeğin anlamı kayboldu. Öğrencilerin sorumluluk almadığı, öğretmenin sorumluluk altında ezildiği bir döneme girdik.

‎Bir öğrenci ödevini yapmaz, derse hazırlanmaz, sınıfta saygısızlık yapar. Uyarırsınız. Sonra bir bakarsınız, veli kapıda. Öğretmen hesap veriyor: "Çocuğumun motivasyonunu düşürmüşsünüz!"

‎Okul idaresi öğretmeni değil, veliyi memnun etmek zorunda. Çünkü sistem veli odaklı. Öğretmen artık "eğitimin öznesi" değil, "sistemin suçlusu." Her şikâyetin muhatabı. Her başarısızlığın bahanesi.

‎Bize deniliyor ki: "Çocukları kırmayın." Oysa biz kırılarak büyüdük, ama sağlam durmayı öğrendik. Şimdi kimse kırılmıyor, ama herkes dağılmış durumda.

‎Bugün çocuklar bir telefonla öğretmeni şikâyet edebiliyor. Sosyal medyada linç edebiliyor. Medya bir olayı bağlamından koparıp öğretmeni manşete taşıyor. Kimse sormuyor: Bu öğretmen neden sesini yükseltti? Neden sabrı taştı? Neden pes etti?

‎Eğitim sistemi; saygıyı, emeği ve sabrı değil; konforu, şımarıklığı ve sorumsuzluğu ödüllendiriyor. Öğrenciye bir sınır çizmek artık suç gibi. Öğretmen ise sınıfın ortasında yalnız, çaresiz ve kırgın.

‎Bir dönem vardı ki öğretmenin imzası, kaymakamın imzası kadar değerliydi. Şimdi bir öğretmenin imzası, e-Devlet şifresine bile yetmiyor.

‎Bu tabloyu değiştirmedikçe, eğitimde kaliteyi konuşmamız hayal. Çünkü sınıfın kralı bilgi değilse, eğitim çöker. Çünkü tahtta oturan kişi sorumluluk taşımıyorsa, gelecek yok olur.

‎Unutmayalım: Öğrenciyi eğiten öğretmendir. Ama öğretmenin elinden yetkiyi, saygınlığı ve huzuru alırsanız; geriye sadece kaos kalır.



HAFTANIN KONUSU…

Dedem Abdülhamit, kurban olduğum kalk kalk.

Torununun üniversite diploması sahte çıkmış kalk.

Lannn dedeniz Abdülhamit'in torunu bir gecede cahil kaldı :))

Dedesinin mezar taşını şimdi nasıl okuyacak.



SAHTE DİPLOMA CENNETİ TÜRKİYE.

30 yıla yakın idareci olarak çalıştığım süreyi göz önüne aldığımda yüzlerce binlerce kişiye diploma düzenleyebilir ve bu durumdan korkunç derecede menfaat de sağlayabilirdim. Sistem buna çok müsait. Ama aldığıımız devlet terbiyesi ve inancımız asla buna müsade etmez ve etmedi de.

‎Bu ülkede artık "diploma" kelimesi, bilgiye, emeğe ya da öğrenmeye değil; torpile, sahtekârlığa ve yüzsüzlüğe işaret eder oldu.

‎Artık ne mezuniyet törenlerinde atılan kepler anlamlı, ne de duvarlara asılan belgeler onurlu. Çünkü ilkokuldan başlayıp üniversiteye kadar uzanan bir "sahtecilik zinciri" var. Ve bu zincirin her halkasında bir kurumun, bir yöneticinin, bir görmezden gelenin eli var.

‎Kimse ilkokula gitmeden ortaokul diploması almazdı eskiden. Şimdi, ilkokul kaydı bile olmayan birinin liseyi bitirdiğini belgeleyen "resmi evrak"lar mevcut. Hatta bu kişiler üniversite sınavına girip, akademik kariyer bile yapabiliyor! Bazısı vali yardımcısı oluyor, bazısı belediyede daire başkanı. Kimisi de elini kolunu sallayarak milletvekili sıralarına oturuyor.

‎Devletin arşivlerinde izi olmayan insanlar, halkın vergileriyle maaş alıyor. Eğitim sistemi bir tiyatroya dönüşmüş: sahte oyuncular, sahte sahnede, gerçek çocukların geleceğini oynuyor.

‎Ve en korkuncu şu: Sahte diplomalar sadece bir kişiye ait bir utanmazlık değil. Bu, sistematik bir organizasyon. Aracılar var. Okul müdürleri, milli eğitim memurları, hatta bazı üniversite personelleri bu kirli çarkın bir parçası. Sahte notlar, sahte staj belgeleri, sahte mezuniyet törenleri…

‎Ve sonra dönüp öğrencilere "çalışın, derslerinize önem verin" deniliyor.

‎Hangi yüzle?

‎Eğer bu ülkede gerçekten adalet olacaksa, önce "diploması sahte olanların değil, alnının teriyle diploma alanların" yanında yer almak zorundayız. Aksi takdirde, bu sahte eğitim zinciri sadece sistemi değil; ahlakı, liyakati ve geleceğimizi çürütür.

‎Bu bir macera değil.

‎Bu bir rezalet.

‎Ve bu rezaletin üstü örtüldükçe, diplomasız cehalet değil; diplomalı sahtekârlık kazanıyor.

‎Şimdi orhangazideki sahte diploma ile devletin kurumlarını işgal eden kim bilir kaç kişi var. Yetkililer incelesin bulsun diyecegim ama o yetkililerinde diplomalarının sahte olmayacağı ne malum.

‎Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık misali. . .



 
Yılmaz AYDEYER / MİHRALI BEY / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.