Suçlular Dışarıda, Gazeteciler İçeride

05.05.2025 00:00

Bir ülkede gazetecilik, hakikatin peşine düşmek demektir. Gazeteci; halk adına soru soran, yanlışı görünür kılan, güce boyun eğmeden doğruyu yazandır. Ne yazık ki bugün bu meslek, bazı coğrafyalarda yalnızca bir görev değil, aynı zamanda ağır bir bedel haline gelmiş durumda.

Orhangazi'de yıllardır gazetecilik yapan, 3 Göz Gazetesi'nin imtiyaz sahibi İrfan Aydın, bu bedeli ödeyenlerden biri.

İrfan Aydın, yaptığı yolsuzluk ve hırsızlık haberleriyle kamuoyunun takdirini kazanmış bir isimdi. Ancak bu haberlerin muhatapları onun kaleminden rahatsız oldu. Açılan davalar, kurulan kumpaslar ve arka arkaya gelen hukuki süreçler sonunda bir buçuk yılı aşkın süredir cezaevinde.

Zaman zaman tahliye ediliyor, ardından yeniden tutuklanıyor. Görünen o ki, susturulmak isteniyor.

İçeride geçen bu zorlu süreçte ailesi de ağır bedeller ödedi. Babası, sevgili amcamız Ali Sait Aydın, yaşananlara dayanamayarak hayatını kaybetti. Bir evlat için, hele ki haksız yere içerideyken, bu acıya tanıklık etmek tarifsiz bir yıkım demektir. Devlet, bu acıyı bir nebze olsun hafifletmek adına İrfan Aydın'a babasının cenazesi için kısa süreli izin verdi. Taziyeleri kabul etti, sonra yeniden cezaevine döndü.

Ancak asıl ibretlik olay bundan sonra yaşandı. İrfan Aydın'ın cezaevine dönmesinden kısa bir süre sonra, baba ocağına kimliği belirsiz kişilerce baskın yapıldı. Ev altüst edildi, her şey didik didik arandı. Ne para alındı, ne ziynet eşyası... Demek ki hedef başka bir şeydi. Belki bir şey aranıyor, belki de eve suç teşkil edecek bir şeyler yerleştirilmeye çalışılıyordu.

Halk arasında bir söz vardır: "Allah düşmanın bile mert olanını nasip etsin." Ama burada ne mertlik var ne de adalet...

Yolsuzlukla, hırsızlıkla anılanlar dışarıda özgürce dolaşırken; gerçekleri dile getiren, halkın bilgi edinme hakkını savunan gazeteciler cezaevinde tutuluyor. Dürüst yaşamak, doğruları yazmak, adeta bir suç haline getiriliyor.

Öyle ki, ülkenin ana muhalefet lideri Özgür Özel'e alenen tokat atılıyor, suikast girişiminde bulunuluyor. Bunu yapan kişi, daha önce iki çocuğunu öldürmüş, bir süre cezaevinde kalıp sonra serbest bırakılmış biri...

Şimdi muhalefet liderine saldırıyor ama sokakta dolaşmaya devam ediyor. Bu nasıl bir terazidir ki, canilere özgürlük; gazetecilere hücre reva görülüyor?

İrfan Aydın gibi gazetecileri sindirmek kolay değildir. Onlar gücünü ne makamdan ne paradan alır. İnançları, vicdanları, vatan ve millet sevgileri en büyük dayanaklarıdır. Çünkü bilirler ki, hakikatin bedeli ağır olabilir ama susmanın bedeli daha da büyüktür.

Bugün katillerin, hırsızların sokaklarda rahatça dolaştığı bir ülkede; dürüst gazetecilerin cezaevinde olması, yalnızca hukuk adına değil, insanlık adına da utanç vericidir.

Gerçekleri yazan kalemler kırıldığında, halkın sesi kısılır, umut susar. Ve suskun bir toplumda karanlık daha hızlı büyür.

Bu yüzden bu mücadele yalnızca İrfan Aydın'ın değil, hepimizin mücadelesidir. Çünkü bir ülkede gazetecilik suç sayılırsa, ertesi gün suskunluk hepimizin kaderi olur.