HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 KASIM 2025, CUMARTESİ

Başkan Çağlayan yeni yılı değerlendirdi

Belediye Başkanı Neşet Çağlayan, 2015 yılında dünyada ve ülkemizde üzücü olaylar yaşandığını hatırlatarak, "Umuyor ve bekliyoruz ki bu sıkıntıların hepsi 2015 yılında kalmış olur. 2016 yılı ülkemiz ve milletimiz için güzelliklerin yaşanacağı bir yıl olur" dedi. Başkan Çağlayan mesajında "2015 yılında ülkemizde terör acısını defalarca yaşadık. Çok sıkıntılı ve üzücü olaylarla geçen bir yılı geride bıraktık. Yeni gelen yılda benzer üzüntüleri yaşamamak adına birbirimize sevgi ile sarılalım. Önce kendimizi sonra da birbirimiz sevelim. Sevgi ile bütün zorlukların ve kötülüklerin üstesinden gelebiliriz. Sevgi ve saygının hüküm sürdüğü toplumlarda barış ve huzur vardır" ifadelerine yer verdi.
 
01.01.2016 00:00
Başkan Çağlayan yeni yılı değerlendirdi
Başkan Çağlayan yeni yılı değerlendirdi
2016 YILI VİZYON PROJELERİMİZİ HAYATA GEÇİRECEĞİMİZ BİR YIL OLACAK

Belediye Başkanı Neşet Çağlayan, 2015 yılında Orhangazi Belediyesi'nin ağırlıklı olarak alt yapı çalışmalarının tamamlanması ve üst yapıdaki sorunların giderilmesi için yoğun bir mesai harcadığını belirterek, "Nisan ayından bu yana hızla devam eden asfalt, parke ve kaldırım çalışmalarını sona getirdik. Artık 2016 yılı vizyon projelerimizi hayata geçireceğimiz, Orhangazi'nin sosyal hayatına, kent estetiğine hitap edeceğimiz projelerimizi ortaya koyacağımız bir yıl olacak" dedi. Alt yapı çalışmaları nedeniyle sıkıntılı bir yılı geride bıraktıklarını belirten Çağlayan, "Hanımlar Lokali, Kültür Merkezi, Balgöç Projesi, Hürriyet Mahallesi'nde inşa etmeyi planladığımız ORGÖÇ ve Hürspor lokalleri ile Kale Sosyal Tesisleri, gölde planlanan sosyal tesisler ve İznik Gölü Sahil Projelerinin yavaş yavaş hayata geçirileceği bir yıl olacak 2016 yılı. Bununla birlikte kent insanımızın refah seviyesini daha da yukarılara taşıyacak, kent estetiğine hitap edecek çalışmalarımızı da geçmişte olduğu gibi bu yılda da sürdüreceğiz" dedi.

YOĞUN BİR YILI GERİDE BIRAKTIK

Başkan Çağlayan, 2015 yılında alt yapı çalışmalarının yanı sıra sosyal belediyecilik noktasında bir çok projeyi de hayata geçirdiklerini belirterek, eğitime, sağlığa, spora ve sosyal hayata sunduğumuz katkıları, 2016 yılında artırarak devam ettireceğiz. Asfalt ve parke çalışmalarımızın yanı sıra kaldırım düzenlemeleri ve şehir estetiğine uygun çalışmalarımızı da yılın ilk yarısında tamamlamayı planlıyoruz. 2016 yılında yapacağımız yatırımlarla şehrin eksiklerini teker teker gidereceğiz" dedi. Çağlayan, 2016 yılının tüm insanlık, ülkemiz ve Orhangazi için de hayırlar getirmesini dileyerek, 2015 yılının acılarını ve hüzünlerini yaşamadığımız, her zaman güzelliklerin hakim olduğu yeni bir yıl diliyorum" dedi. / Kaynak:  Belediye basın masası

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.